4. Bölüm | Oyun Başlıyor

72 7 6
                                    

4. Bölüm "Oyun başlıyor"

"Gece karanlık olmayı, kimsesiz çocukların acılarını saklamak için seçmişti."

...

Stresle ritim tuttuğum sağ bacağımı her oynattığımda önümdeki sehpanın ucuna çarpıyordu. Dizimde küçük bir sızı hissediyordum ancak kendimi durduramıyordum. Yıllar sonra ilk defa karakola gelmiş olmam gergin hissetmeme neden oluyordu.

Birazdan buraya Murat gelecekti. Onunla aynı havayı soluyacak olmamız bile beni sinirlendiriyorken karşımda görünce nasıl bir tepki vereceğimi kestiremiyordum. Neden polise teslim olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Düşünmekte istemiyordum. Nihayetinde teslim olmuştu. Adaletten kaçamayacağını anlamıştı.

Şikâyetçi olursak büyük ihtimalle hapisse girecekti ama bu beni tatmin etmiyordu. Benim kardeşim uyanacağının garantisinin olmadığı bir uykuya yatmıştı. Belki de bir daha hiç uyanamayacaktı. Onun kanlar içerisindeki görüntüsü zihnimden asla silinmeyecekti. Peki ya Murat'a ne olacaktı? Hayatını bir şekilde hapiste de devam ettirecekti. Yaşayacaktı, sevdikleri onu görmeye gelebilecekti. Sadece hayat standartları kısıtlanacaktı. Bu, bize yaşattıkları acıyla bir tutulamazdı.

Ritim tuttuğum sağ bacağımı durdurduğumda, masaya çarptığında ki çıkardığı ses de son buldu. Bakışlarımı Tolga'ya çevirdim. Düşünceli bir şekilde sakallarıyla oynuyordu. Geldiğimizden beri ya telefonunda bir şeyler yapıyor, ya da dalgın bir şekilde zemini izliyordu. Karakola onunla birlikte gelmiştik. Metin gelmek istediğini söylemişti ama birisinin Selin ve Kubilay'ın yanında kalması gerekiyordu. Hem Selin ile ilgili bir gelişme olursa bize haber verecek, hem de Kubilay'a göz kulak olacaktı.

Kubilay'a her ne kadar kızgın olsam da o benim kardeşimdi. Daha fazla üstüne gitmeyecektim. Zaten kendine yeterince yükleniyordu. Bir de, bir delilik yapıp kendisine zarar vermesini istemiyordum. Sonuç olarak hatasını biliyordu ve hatasından ders çıkarıyordu. Bunu yapmak her insanın harcı değildir.

"Daha ne kadar bekleyeceğiz?" diye sorduğum sıra kapının tıklatılması ile bakışlarımı oraya çevirdim.

"Gel." diyerek seslendi, komiser bey.

Kapı yavaşça aralanırken içeriye iki tane polis memurunun arasında duran kelepçeli bir adam girdi. Bakışlarım aynı hızla Tolga'ya giderken yüz ifadesinden bu adamın Murat olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Murat'ı sadece Osman'ın gösterdiği kamera kayıtlarının yakın bir karesinde görmüştüm. O fotoğrafta da tam olarak nasıl biri olduğu anlaşılmıyordu. Sadece civciv sarısı olan saçları, Osman ve Tolga olmadığını kanıtlamıştı. Osman açık kahverengi saçlara, Tolga ise kömür karası saçlara sahipti. İçeriye giren bu adam kısa boylu, göbekli ve keldi.

"Hanımefendi geçebilir miyim?" diye soran polis memuruna baş sallaması ile cevap verirken Tolga'nın yanına geçtim.

"Bu o değil, değil mi?" diye sordum Tolga'ya, fısıldayarak.

"Hayır değil." diyerek cevap verince bakışlarımı yüzüne çevirdim. 

Bu adam Murat Yılmaz değildi. Neden kelepçelenmişti?

"Çocuklar siz şikâyetçi misiniz?" diye sordu, komiser bey.

Bakışlarım hala Tolga'ya çeviriliyken şaşkınca bakmaya devam ettim. Neler oluyordu? 

"Evet, şikâyetçiyiz." dedi Tolga. Ardından bakışlarını bana çevirip herhangi bir şey söylemememi anlatmaya çalışırken, başını hafifçe olumsuz anlamda salladı.

F.İ.V.E.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin