Yerde yankılanan koşma sesleri ciğerinde tükenmekte olan nefesleri daha yüzeysel hale getirirken vücudunu dikleştirip biraz daha hızlı koşmaya çalıştı. Dakikalardır durmamıştı, atletik ve fit vücudu onu yarı yolda bırakmadan elinden geldiğince destek olmuştu ama artık tükenmek üzere olan enerjisi yüzünden her bir hücresi yanıyordu, sanki kasları kızgın ateşler tarafından işkence görüyordu. Arkasındaki adamlar ise amansızca, pes etmeden ensesinde soluklanıyordu. Biraz daha dedi kendine, biraz daha dayanırsa bir çıkış yolu bulacağına emindi.
Gecekonduların biraz ilerisindeki tepede terk edilmiş inşaatın içinde adamlarla saklambaç oynarken tüm bunların neden onu bulduğunu düşündü. Biraz rahat nefes alıp huzurlu bir günde hayal etti kendini. Lien beline bağladığı mutfak önlüğü ile tezgahta özenle yemeğin malzemelerini doğruyor, o da munzur bir şekilde kıza ayak bağı oluyordu. Ortama çok uymasa da anlık olarak bu durumdan kurtulmak ve kendini sıradan bir günün sabahında hayal etmek iyi hissettirmişti.
Gözleri yere bakmamak için kıvranıyordu. Hızla çıkmaya çalıştığı merdivenleri saymamıştı ama baktığında yüreğini korkuyla doldurup ve adrenalinin damarlarında sinsice gezmesine izin verecek kadar yüksekteydi. Bilin bakalım kimin yükseklik korkusu vardı? Kesinlikle. Kendini gözlerini kapatıp sırtını dayadığı duvara biraz daha bastırdı, sanki ne kadar güç uygularsa o kadar önündeki boşluğa karşı güvende olacaktı.
Adım sesleri yaklaştıkça daha da geriliyordu. Elleri bilinçsizce boynundaki madalyona kaydı, kendini güvende hissetmek için kendiliğinden edindiği bir güdüydü bu. Sanki Lien'in verdiği bu kolye onu her şeyden korurmuş gibi hissediyordu. Ama anlaşılan bu sefer kolyesinin yürekten inandığı tılsımı bile onu kurtarmaya yetmeyecekti.
'İşte buradasın serseri!'
İri yarı adam korkutucu bakışları ile elini ona doğru savurduğunda geri çekilmeye çalıştıysa da bunu yapamadı. Adam onu tutmayı başaramamıştı ama bedeninin kurtulmak için verdiği ani refleks ile boşluğa doğru savrulan bedeni yüksek binadan aşağı doğru süratle inerken kafası bomboştu. Sanki birkaç saniye sonra ölmeyecek gibiydi. Sadece birkaç ufak pişmanlığı vardı, tereddütsüz en büyüğü ise Lien'i geri de bırakmak olacaktı. Ama yapılan anlaşmanın gereğince belki de iyi bile olmuştu. O ölünce tüm borçları silinecek ve Lien sağlığına kavuşarak rahat bir hayat yaşayacaktı. Son çare olarak bile düşünmek istemediği şey oluyordu ve Zhan bundan pek pişman olduğunu söyleyemezdi. Gözlerini yüzünde tatsız bir gülümseme ile kapatıp tüm vücudunu ezecek olan çarpmayı bekledi. Kaderini çoktan kabullenmişti.
Yüzünde hissettiği rüzgarın ani bir uğultuyla yok olduğunu hissetti önce, sanki koca bir girdap ortamdaki tüm havayı çekmiş ve onu uzay boşluğunda sallanırken bırakmıştı. Sonra ise beklemediği bir anda yüzüne değen yumuşaklıkla gözleri kocaman açıldı. Neler olduğunu anlamlandıramadı bir süre. Bir yatakta yatıyordu. İçeriye hafif aralanmış perdeden güneş ışınları vuruyordu ve Zhan ürkek adımlarla yataktan doğrulup pencerenin dışına bakmaya zorladı kendini. Her yer ağaçlarla kaplıydı, sanki sonsuzluğa uzanan bir ormanın içindeydiler. Sıra sıra ağaçlar evin biraz uzağında başlıyor ve tamamıyla binayı izole ediyordu.
Zhan yavaşça yutkunarak bakışlarını tekrar odaya çevirdi. Pencerenin hemen karşısında büyük bir yatak vardı, ki kendisi az önce yumuşaklığını test etmişti ve kesinlikle ultra lüksüm ben havası ve rahatlığı veren bir yataktı. Sol tarafında sırasıyla dolaplar, büyük boy bir ayna ve muhtemelen lavaboya açılan bir kapı vardı. Yatağın üstünden başlayıp sağ tarafı tamamen kaplayan sayısız kitaba ev sahipliği yapan bir kitaplık vardı. Odaya çok farklı bir hava katmıştı ve Zhan bu görüntünün çok hoşuna gittiğini düşündü. Kitaplığın ayrılmış bir bölümünde ise ekranı açık, yazılarla dolu olan bir bilgisayara ev sahipliği yapan ufak bir çalışma alanı vardı. Merağına yenik düşerek adımları masaya doğru ilerledi ve sandalyeye oturarak ekrandaki yazılarda göz gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy From Novel (Askıda)
Fiksi Penggemar'Ben gerçeğim.' Çocuğun gözleri daha da sulanırken Yibo elinde olmadan titredi. Ona o kadar acı ve sitem dolu bakıyordu ki bu gözler, kalbinin acıdığını hissetti. Hayaller de böyle hissettirir miydi? 'Tüm yazdıklarını yaşadım. Ailem yangında öldü...