"H-hoşuna m-mı gittiğimi söylüyorsun?" Onu beğenmişti! Sehun'u görmediği halde beğenmişti! Yani, teknik olarak gerçekte görmemişti. Beyaz tenli çocuk çok fazla heyecanlıydı.
"Elbette. Ama bunları zaten günde birkaç yüz kere duyuyorsundur." Hattan şehvet dolu bir iç çekiş duyuldu. "Dediğim gibi Sehun, çok hoşsun. Seni bir an önce görmek istiyorum. Seul... Hiç mi gelemezsin? İki gün, seni merak ederek geçiremeyecek kadar uzun."
"D-deneyeceğim. Ben... Seni ararım, tamam mı?" Titreyen ellerini zapt edip güç bela telefonu kapattı. Sadece sesini duyduğunda bile böyle heyecanlandıysa, onu gördüğünde kalpten gidecekti. Yarın akşam Seul'e gitmeliydi.
-
"Seul'deyim. Meydandaki Paradise Cafe'de seni bekliyorum. Umarım beni gördüğünde hayal kırıklığına uğramazsın, tanıyabileceğini varsayıyorum."
Mesajı tekrar tekrar kontrol ettikten sonra kendi numarasına gönderdi. Şizofren gibi hissediyordu, ama başka çaresi yoktu. Telefonuna ulaşana kadar böyle idare edecekti. Yani birkaç saatliğine... Arayacaktı aslında, ama Jongin'i göreceği fikri çok fazla heyecanlanmasına neden olmuştu ve şu an heyecandan karnı ağrıyordu. Çok geçmeden telefon titredi.
"Paradise Cafe mi? Şu an bir bardayım ve oraya bu halde gelmem uygun olmaz. O kafenin arka sokağındaki bardayım, mekana girdiğin anda seni bulacağımdan emin olabilirsin okul çocuğu."
Dalga mı geçiyordu? Kısmen.
Eziklemiş miydi? Muhtemelen.
Alkol alacak mıydı? Elbette hayır.Okul çocuğu ha, garson kıza gülümseyip kafeden çıkarken mırıldanıyordu. Kendisi bu "okul çocuğu" tarzıyla o bara uygun muydu peki?
-
Gürültü, seks ve küfür. Bodyguardları aşıp uzun koridorda yürürken Sehun'un hissedebildiği şeyler bunlardı. Yetmiyormuş gibi kenarda birbirini yiyen iki kızı görünce kusmamak için elleriyle ağzını sıkıca kapatıp adımlarını hızlandırdı. Erkeklerden hoşlanıyor olsa bile bu manzara cidden iğrençti. Belki de şu Jongin, hayalindeki gibi sürekli işten işe koşturan bir sekreter falan değildi. Burada takılmaya vakit buluyordu demek...
"Aman Tanrım." Sarı saçlı ve bir o kadar da yakışıklı çocuk sırıtarak Sehun'u sıkıştırdı. "Buralara böyle masum güzelliklerin uğradığını bilmiyordum. Ben Yifan. Neden bana yatağıma kadar eşlik etmiyorsun?"
Daha ilk dakikadan bunu yaşamak zorunda mıydı cidden? Bıkkınlıkla nefesini verip kalçasına uzanan elleri itti.
"Adın umrumda değil. Beş dakikalık işim var, rahat bırak."
"Seni becermek için iki dakika bile yeterli. Çok hoşsun bebeğim." Sehun'u duvarla arasına alan sarışın çocuk sırıttı. "Tamam de, ve seni uçurayım."
Kulaklarını delen müzik yetmiyormuş gibi bir de bu sarkıntılık yapan yakışıklı herifle uğraşmak zorundaydı şimdi, cidden... Hani mekana girdiği anda Jongin onu bulacaktı? İnsanlar, sözlerini tutmakta bu kadar berbat olmamalıydı.
"İstediğin tipte birisi değilim. Lütfen-"
"Seni istemiyor Yifan. Şimdi ellerini o bebekten çek. Benim için geldi."
Jongin, Sehun'un içine düşmek üzere olan adamı itip Sehun'a gülümsedi. Bu peltek çocuk fotoğraflardaki halinden çok daha hoştu, kesinlikle ve kesinlikle. Küçük ama kavislenmeye meyilli gözler, pembe bir çift dudak, sivri ve seksi gösteren çene hattı, yüzüyle orantılı şekillenmiş asil burun... Yifan Sehun'a sarkmakta sonuna kadar haklıydı. Ama kader işte, onu Jongin kapmıştı. Daha doğrusu, kapmalıydı.
"Üzgünüm, girdiğinden beri seni takip ediyorum. Sehun olduğunu anlayınca müdahale edeyim dedim. Bir erkek için çok güzelsin, seni burada bir saniye bile yalnız bırakmamam lazımmış." Sehun'un elini sıkıca tutup içeri sürükledi. Jongin'den biraz uzun olduğunu fark eden Sehun gülümseyerek iç içe geçmiş ellere baktı. Kızarmaya başladığına emindi.
"T-telefonun." Jongin pistin ortasında duraksadığında Sehun telefonu cebinden çıkarıp uzattı. "Başına bela oldum, özür dilerim."
Jongin'e bakmayı ısrarla reddediyordu. Onun kadar seksi ve yakışıklı değildi, okul çocuğuydu ve bardakilerin aksine Adidas'tan aldığı "There will be haters!" yazılı mavi-beyaz tişörtü ve siyah dar pantolonuyla bu ortamlara olan uyumunu sergiliyordu. Yani, olmayan uyumu...
"Evet, oldun. En azından telefonunu al." Tereddüt etmeden Sehun'un arka cebine ulaştı ve telefonu bırakıp arkadan sarıldı. Kaslı kollarını şaşkın çocuğun karnında birleştirken kulağına yaklaştı.
"Bütün gecemi seni düşünerek harcadım, ve sandığımdan daha mükemmel bir okul çocuğusun. Öylece gidebileceğini kim söyledi?"
"B-ben... Lütfen... Ben..." Sehun panikleyip parmaklarıyla oynamaya başladı. Kıskaca alındığı kollar muhteşem hissettiriyordu, ama... Jongin ona dolaylı yoldan yatma teklifi mi ediyordu? Şu durumda dizlerinin titremesi, isteyeceği en son şeydi. Titrek nefesini bırakırken konuştu. "Benden istediğini yapamam."
"Ne yani, bir randevuyu bana çok mu görüyorsun okul çocuğu?" Sehun'un bedenini saran kollarını sıkılaştırıp ensesine yumuşak bir öpücük bıraktı. Beyaz tenli çocuk, öpücüğün bıraktığı tatlı sıcaklıkla rahatladığını hissetti. Basit bir randevu, Jongin'in istediği şey buydu demek. "Senden hoşlanmaya başladım, ve biraz vakit geçirmek ikimizi de zarara sokmaz. Belki sevgili oluruz, bilemezsin."
Sehun duyduklarının etkisiyle öksürüp başını çevirdiğinde Jongin sırıtarak varla yok arası bir öpücüğü Sehun'un minik dudaklarına bahşetti. Beyaz bedenin sahibi itiraz etmek için kaşlarını çattığında Jongin özür dilercesine "Yifan." dedi. "Hala buraya bakıyor, ve dışarda seni gördüğünde sulanmasını istemiyorum. Seni öptüğümü görsün istedim. Senin kadar tatlı bir okul çocuğunu köşeye sıkıştırıp edepsiz şeyler fısıldayan tek kişi ben olmalıyım, tamam mı? Şimdi gidelim."
"N-Ne? Nereye?" Sehun adeta savruluyordu. Jongin elini öylesine sıkı tutuyordu ki, bıraktığında kıpkırmızı olacaktı kesin. "Az önce benim ilk öpücüğümü aldın, ağlamak üzereyim ve sen sadece beni sürüklüyorsun!"
Sehun'u savuran esmer beden durdu. İlk öpücük mü? Mokpo'da Sehun gibi nefes çekici çocukların hepsi bu kadar masum muydu? Ama hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Hatta bayağı hoşuna gitmişti. Sehun'un ilki olmalıydı, her şeyde. Arkasını döndü ve "gerçek" bir öpüşme için Sehun'u kendine çekti. Kendisine şaşkın şaşkın bakan bedenin ince beline sarıldı. Jongin'in kollarındaki bu süt beyaz beden, saf mükemmellikti.
"Eğer benden başkası ilklerini çalmaya kalkarsa sen bittin."
Jongin, başını eğip önce yumuşak bir öpücük verdi şaşkın çocuğa. Sehun o kadar fazla heyecanlanmıştı ki nefes alıp almadığını bilmiyordu. Bedenini hareket ettiremiyordu. Sonra, hissettiği şeyle gerildi. Alt dudağını kaplayan bir ıslaklık... Gerçek öpücük böyle başlıyordu yani. Hızla inip kalkan göğsüne inat sakin kalmayı deniyordu.
Jongin sayısız kız ve erkekle öpüşmüştü. Ama bu okul çocuğu farklıydı. Tadı, hareketleri, onun minik dudakları, ilk öpücüğü için endişesi... Kahrolası çok tatlıydı. Doğru kişiyi bulduğunu düşünüyordu, evet liseli bir veletti belki ama... Kalbi bu durumdan hiç de şikayetçi değildi. Aradığını bulmuş gibi atıyordu. Ağır hareketlerle Sehun'u öperken gözlerini kapattı. Sehun'un dudaklarını emmeye başladığında itirazla karışık bir inleme işitti. Kendini geri çekecekken beyaz tenli çocuğun dudaklarını oynattığını ve parmaklarını kendi saçlarında hissedince öpücüğe gülümsedi. Sehun şu andan itibaren çok özel birisiydi.
Birkaç beceriksiz öpüşme çabalarının ardından başını eğdi Sehun. Bu çok utanç vericiydi, iyi öpüşemediği yetmiyormuş gibi ilgi duyduğu adama karşı basit görünmüştü. Fiyaskoydu, tek kelimeyle.
"Bu harikaydı Sehun. Gidelim." Sehun'un belini esir alan ellerini çekti, bunun yerine tekrar şaşkın çocuğun elini tuttu. Sehun'un ağzını bıçak açmıyordu, Jongin onu arabaya bindirene kadar sessizliğini sürdürdü.
Yarın randevuya çıkacaklardı ve Sehun bu gece esmer sekreterin misafiri olacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/34701230-288-k68017.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phone
Фанфик"Telefonumu hemen bana getirin! Buna inanamıyorum, liseli bir çocuğun telefonunu neden çalarsınız ki?" "Bana bak sevimli peltek, seninle uğraşacak vaktim yok. Patronumun beklediği evrakı yetiştiremeyeceğim! Telefonumu kurcalama ve birkaç gün bekle!"