four

127 19 7
                                    

Evinin kapısının önündeydi küçük çantasının içine birkaç şey tıkıştırıyordu. Elindeki telefon çaldığında Johnny'nin ismini görüp hemen açmıştı.

"Efendim John."

"Gerçekten geliyor musun?"

"Evet kapıdayım şu an, çok uzak değilmiş 20 dakika içinde orada olurum."

"Tamam bekliyoruz."

Telefon kapanınca çantasına koymaya yeltenmişti ki tekrar çalmıştı bu sefer bakmadan Johnny olduğunu düşünerek aramayı cevaplamıştı.

"John yanlışlıkla aradın sanırım."

"John?" büyük bir kahkaha sesi gelmişti, tanıdık ses Taeyong'u sinirlendirirken bir taraftan anlam vermeye çalışıyordu.

"Jaehyun?"

"Evet şimdi oldu."

"Neden aradın?"

"Yani nasıl desem... Kapıyı açsan bizim için daha iyi olabilir."

"Sakın bana burada olduğunu söyleme, siktir olup git."

"Aa daha çok yakın bi zaman diliminde gelmem için yalvarıyordun." acırmış gibi konuştuğunda Taeyong'un sinir raddesi en üst seviyeye ulaşmıştı.

Kapıyı bir hışımla açtığında karşısında sırıtan Jaehyun'u görmesi bir olmuştu. Gerçekten buraya gelmişti peki neden? Her şey bitmişti, her şey unutulmuştu, eski bir anı olarak Taeyong onu kalbinin en derin yerine gömmüştü. Şimdi karşısında otuz iki diş sırıtıyordu, siyah dar kıyafetleri bütün vücudunu sarmıştı. Hafif kilo vermiş ve saçlarını açık kahverengine boyatmıştı. Ayrılık ona yaramışa benziyordu yüzünde ne bir pişmanlık, ne bir utanma vardı. Sadece küstahlık hakimdi o kusursuz yüzüne.

"Neden geldin?"

"İkimizi de bitirmeye geldim."

"Saçmalamayı kes ve bir an önce git!" Taeyong sesini yükseltmişti.

"Bana bağırdın mı?" telefonda duyduğundan daha büyük bir kahkaha apartmanın içinde yankılanmıştı.

"İçtin mi? Ne bu hallerin, git buradan!"

"Hayır, oturmaya geldim." yarım açık olan daire kapısına tekme atarak komple açılmasını sağlamıştı.

"Biraz eğlenelim mi Lee Taeyong?" siyah, çamurlu botlarıyla evin içine girmişti.

"Çık!"

"Hayır." sesi o kadar sakin çıkıyordu ki biraz daha böyle davranırsa Taeyong'un köşede duran beyzbol sopasıyla Jaehyun'a saldırma hayali gerçeğe dönüşebilirdi.

Mutfakta yiyebileceği birkaç şey aramıştı, köşede kalan içi çerez dolu kavanozu görünce bir avuç alıp büyük koltuğa doğru yönelmişti.

"Evimin ağzına sıçmaya devam edecek misin?"

"Bu kadar sakin olman şaşırtıcı, pislik en nefret ettiğin şeydir."

"Evet o kadar çok nefret ediyorum ki geçen yıl seni hayatımdan çıkardım şimdi gidiyor musun yoksa polis mi çağırayım?"

Elindeki çerezleri göstere göstere koltuğun üstüne attıktan sonra Taeyong'un yanına ilerlemişti.

"Bebeğim böyle şeyler söyleme bak kalbim kırılıyor." Eliyle kalbini tutup acıyormuş gibi yapmıştı, mimikleri Taeyong'u çıldırtıyordu.

"Ne almak istiyorsun, al ve git."

Taeyong'un iyice dibine girmişti birbirlerinin nefeslerini hissedebilecekleri bir yakınlıktalardı.

"Canını." fısıldamıştı müthiş bi sakinlikle.

selamm canlarımmm
buralarda eskisi gibi aktif olmak istiyorum ama üstümde hiç geçmeyen bir üşengeçlik var

umarım kısa sürede eskisi gibi olurum sizleri çoook seviyorum bütün samimiyetimle söylüyorum

kendinize iyi bakın💗💗💗

Paranoia|•JaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin