Sıcak su vücudun da gezinirken parmaklarını dikişin üzerinde gezdirdi. Dünyasını ikiye bölmeye zorlayan o dikiş ve anı.
Palyaço bu sefer kafasını ona çevirmişti. Sıranın ona geleceğini hiç düşünmemişti. Anlından ter yavaşça süzüldü ve dudaklarında gezintisine son verdi. Tuzlu acımtırak bir tadı vardı ama şuan bunun bir önemi yoktu. Palyaço son kurbanın kafasından kalktı ve ona doğru gelmeye başladı. Ne yapması gerekiyordu? Kaçması mı? Kaçsa bile bütün arkadaşlarının gülen bir palyaço tarafından katledilmesi anısından da kaçabilecek miydi? Kalktı ve nefesi bitene kadar koştu. Rüzgar saçlarını geriye doğru atıyor yüzündeki korku ifadesi her adımda her solukta büyüyordu. Bir anda çivi gibi durdu. Çünkü palyaço da durmuştu. Yavaşça kafasını omzunun üzerine çevirdi ve arkasına göz ucu ile baktı. Hala gülüyordu. Mutlu bir palyaço. Koşması gerekiyordu. Oradan kendinden beyninden uzaklaşması gerekiyordu. Karar verdi. Son sürat koşmaya başladı. Arkasındaki palyaço cebinden ince rüzgarı bile delebilecek bir bıçak çıkarıp ona savurdu. Köşeyi dönmekte olan çocuğun ensesini sıyırıp geçip gitti bıçak. Acı ile elini ensesine götürdü. Kanıyordu. Olduğu yere oturdu. Bir çocuk için yaşadıkları fazla idi. Kafasını oturmakta olduğu yerin duvarına defalarca vurdu. Artık palyaçonun gelip gelmemesinin önemi kalmamıştı. Bütün hayatı şuan zaten ellerindeydi. Acı hissetmiyordu. Sanki, sanki başka bir duygu vardı vücudunda. Başka biri olmak zorundaydı. Daha kötü biri.
Üzerini giyinip hızlıca evden çıktı. Bu sefer arkadaşları kafasını koparacaktı. Prensip olarak geç kalmak onun işiydi. Dakik insanlardan nefret eder hayatı eğlenceden ibaret sanırdı. Araf'ta gününü gün eder haylaz tavuk gibi dolaşırdı. Adımlarını hızlandırdı. Hava delici soğuktu, ceketine daha çok sarıldı. Ellerinin içine üfleyerek ısınmak gibi dahice bir şey yaptı. Sonunda gelmişti. Kapının önünde bir süre arkadaşlarına baktı. Öyle güzel duruyorlardı ki, mutlu eğlenceli kahkahalı. Bir de camdaki kendi yansımasına baktı. Gerçekten de o muydu? Ensesine konan sivri sineğe hızlıca vurup ensesinde öldürdü. Parmakları dikiş izleri ile tesadüfen buluştuğunda göz bebekleri büyüdü. O kahkaha kulaklarına dolarken öfke vücudunu sarmıştı bile. Kalbi daha hızlı atıyordu. Nefesi sıklaştı. Etrafına korku ile baktı. Bir yerden çıkıp gelecek biri varmışçasına etrafın da dönmeye başladı. Geri adımlar atarak Araf'tan uzaklaştı. Sokakta telefonu ile konuşan adamla göz göze geldi. Bir anda beynin de bir şimşek çaktı. Adam ona bakıp gülüyordu.Gözleri bir anda parladı.İçindeki çığlık seslerine dur diyemiyordu.Adam gözlerinin içine ısrarla bakıyordu.Ne yazık ki biraz sonraki dehşetin ayak sesleri karanlığı delip geçti.Karşındaki adamı bir anda çocukluğunu bok eden palyaço olarak görüverdi. Öfkesi daha çok büyüdü. Hızlıca adama koştu ve boynunu kavrayıp yere serdi.Adam ona karşılık vermek istese de tek yapabildiği ecelinin ellerine vurmak oluyordu.Sürüklemeye başladı. Kurbanın kafasını kaldırıma vurdu. Sonra tekrar sürüklemeye başladı.Nereye götürdüğünü bilmiyordu ama bir yere gidiyordu işte. Adam acı ile çırpındıkça kafasına basıp onu susturuyordu. Her çırpınışın da palyaçodan bir eser daha alıyor ve öfkesini besliyordu. Bir araya girdi fakat birbirini yiyen iki çifti görünce hemen oradan uzaklaştı.Etrafta kimin gördüğünü umursamıyordu. Tek dileği elindeki anıyı öldürmek. Bir an önce çocukluğunu kurtarması gerekiyordu. O palyaço artık ölmeliydi. Sonunda bir kömürlük bulabilmişti. Adamı hızlıca kömürlüğe atıp etrafa bakındı. Bir şey arıyordu ama ne aradığını kestiremiyordu. Sonunda demir çubuğu gördüğün de gözleri parladı. Sinsi gülümsemesi ay ışığının vurduğu yüzünde çok belli oluyordu. Kurbanın başının ucuna gitti. Aklı istemeden de olsa çocukluğuna gitti. Kalp atışlarını kulağında hissediyordu. Bir çocuk için değildi yaşadığı o bunu hak etmemişti. Tıpkı imzasını attığı bütün bedenlerin sahipleri gibi ama hayat acımasız.Tekrar adama baktığında öfkesi beynine bir çığlık pırıltısı daha yolladı ve demir çubuğu kurbanın suratına defalarca indirdi. Her vuruşun da aklını kaçıracak derecede zevk alıyordu. VURDU. VURDU. VURDU. Ta ki kanlar ayak ucuna gelene kadar. Kanı görmesi ile olduğu yere oturdu ve adamı yüz üstü yatırdı.Kurbanının ensesindeki saçları bir kenara topladı. Gözleri adamın ellerine takıldı. İlk defa bir kurbanını bu kadar inceledi. "Acaba?" Küçük fısıltısı gecenin uçurumunda kayboluverdi. Kafasını iki yana sallayarak kendine geldi. Bu iş çok uzadı diye düşündü.Cebindeki rüzgarı bile delebilecek incelikteki bıçağı çıkardı. Gecenin karanlığındaki dansını izledi.İmzası yine ihtişamını kaybetmemişti.
Beğendiyseniz oy kullanmayı unutmayın lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİFT DİKİŞ
Teen Fiction-Geçmişini unut ki geleceğini mahvetmesin. -Sanırım ben bunu yapamadım.