BÖLÜM 3
Alarmımı kurmayı unuttuğum bir gün daha! Tanrı aşkına ne olacak benim bu halim! Her sabah sitemle uyanmak hobilerim arasındadır. Bugün de değişik bir şey olmamıştı. Sabah kahvemi hazırlamak için aşağı indim. Her zaman ki gibi kardeşim uyuyordu ve annem işe gitmişti bile. Kahvemi alıp televizyon karşısına geçtim ve mikrodalgadaki pizzayı bekledim. Evet kahvaltıda pizza yerim! Ardından Kyle a seslendim. İlk başta ses gelmedi ama aldırış etmedim. Pizzamı yedikten sonra Kyle için de bir şeyler hazırladım ve mutfağa doğru yaklaşan ayak seslerinden uyandığını anladım.
“Günaydın ufaklık! Bugün nasılsın bakalım ? “
“ Fena değilim”
Biraz durgundu ama bozuntuya verdim. Başından geçen olayları tekrar açmak istemiyordum ve bu yüzden çok üstüne gitmedim. Küçük kardeşimin tekrar korkmasını istemiyordum. Yemeklerimizi yedik ve evden çıktık. Kyle'ı okula bıraktıktan sonra okuluma doğru yol aldım. Metroyla gitmek büyük bir işkence ama en azından hızlı. Vardığımda ilk dersin başlamasına daha yarım saat vardı ve ilk ders Mr. Doyle'undu. Bu adamdan nefret ediyordum. Sanırım bana takık ve psikopat herifin teki gerçi okulda ondan hoşlanmayan tek ben değilim ama her neyse. Yemekhanede beklemeye karar verdim ve içeri daldım. Okul gerçekten boş olunca sıkıcı oluyormuş. Tabii zaten sıkıcı da...
Benim dışımda erken gelen birkaç inek öğrenci vardı onlarla da konuşmuyordum zaten. Monica nerede kalmıltı acaba. Ona mesaj atmak için telefonumu çıkarttığımda şarjımın bittiğini fark ettim ve içimden lanet okudum. Bence ben lanetli bir insanım bir insanın hiç mi şansı olmaz ? Tanrım ben de burdayım bir şansı hak ediyorumdur değil mi ? Zaten şans yüzüme hiç gülmedi. Kyle doğduğundan beri. Ben küçük bir çocukken öyle mutluydum ki tek çocuktum ve annemle babamın tek ilgi odağı bendim. Sadece ben. O zamanlar hayatımdan memnundum. Ta ki annemle babamın sürprizine kadar. Annem hamile olduğunu açıkladığında ona çok kızmıştım çünkü kardeş demek pabucunun dama atılması demek ti. Bu sözü o zamanlar nereden ve nasıl öğrendiğimi bilmiyorum ama yine de öyleydi işte. Onlara gerçekten birkaç gün küstüm ama sonra kendime bu fikri alıştırmaya , kardeşin o kadar da kötü bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Fikrimin değişmesinde büyükannemin payı çoktur. Gerçekten bir zaman sonra zor da olsa kabullendim. Şu an size saçma gelebilir ama o zamanlar küçük bir çocuktum ve küçük çocukların tek isteği anne babası tarafından çok sevilmek ve bu sevgiyi başka biriyle paylaşmak istememesidir. Her neyse sonuçta yapacak bir şeyim yoktu kabullendim. Kyle doğdu ve çok tatlı bir bebekti ilk başlarda gerçekten de ona karşı farklı hissettim. Sonuçta o benim kardeşimdi. Annemle babam hep “Sana bir oyun arkadaşı geldi.” derlerdi. Aslında şimdi düşünüyorum da Kyle iyi ki var iyi ki benim kardeşim. Ara sıra kavga etsek de ben onun ablasıyım ve hep yanında olmalıyım. Ben böyle düşünürken birinin beni izlediğini hissettim ama yemekhanede benden başka kimse yoktu. Belki de sadece bir his. Ya da gördüğüm şeylerden sonra paranoyaklaştım mı bilemiyorum ama çok yoğun bir şeklide hissettim ve hislerim beni asla yanıltmaz. Belki de bu sefer yanıldım. Yemekhane birden soğumaya başladı . Bir anda sanki kanım çekildi ölü gibi hissetmeye başladım. Titremeye başlayınca kütüphaneye gitmeye karar verdim. Dışarıda sanki kar havası vardı ve dondurucu bir soğuk. Çantama tıkıştırdığım atkıyı çıkartıp boynuma doladım ve yemekhaneden birkaç adım ileride olan kütaphenin bulunduğu binaya yürümeye başladım. Hiç hissetmediğim kadar kokmuş hissediyordum ve vücut sıcaklığım sanki gittikçe düşüyordu. Bir anda bir şey fark ettim ve aniden durdum.ilk başta kafamı çevirmedim sadece dinledim. Nefes alış verişini , kalbinin atışını dinledim ve Hiçbir şey demedim. O da konuşmadı sadece dikiliyordu bunu anlayabiliyordum çünkü hareket ederse onu duyabileceğimi biliyordu. Sıcak nefesi gittikçe yaklaşıyordu ve en sonunda sıcaklığı ensemde hissettim. Ama bakmaya gücüm yoktu ve korkuyordum. Hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettim. Sonunda binaya ulaştım kapıyı da arkamdan kapadım. Buğulu camı elimle ovuşturdum ama Hiçbir şey göremedim sadece rüzgardan sarsılan ağaçlar ve uçuşan yapraklardan başka bir şey gözükmüyordu. O olduğunu tahmin edebiliyordum. Ama asıl soru şuydu beni nasıl bulabilmişti?
En azından kütüphanede yalnız değildim. Derin bir of çektikten sonra bir şeyler okumak için raflara bakındım. Rastgele elime gelen bir kitabı aldım ve okumaya başladım. Sevgilim, nerede olursan ol , kiminle olursan ol seni gözetliyor ve takip ediyorum. Aşktan kaçış yok sevgilim bunu aklından çıkartma. Kitabı aldığım gibi bırkatım ve rafa geri koydum. Sanırım beynim bana oyun oynuyordu ya da onu hala aklımdan çıkartamamıştım ama bu notu o mu bırkamıştı ? Bu imkansız. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalı. Çünkü o beni göremez , duyamaz ve hissedemez. Çünkü o artık bir ölü.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet sevgili okurlarım bugünlük bu kadar :) Artık bölümler daha uzun olacak. Okumaya devam edin ve oylayın. Yorum yapmayı da ihmal etmeyin :) Yeni bölüm yakında sizlerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl
Misterio / SuspensoCrimson kitabımın yenilenmiş hali artık sizlerle. Kyce nin sırlarını öğrenmeye hazır mısınız ? O diğerlerinden çok farklı çünkü o değişik bir güce sahip. Ölüleri görebiliyor ve duyabiliyor ama ya kontrolü kaybederse?O zaman ne olacak? Olacakları Ky...