7. Bölüm: Randevu¿?

369 31 135
                                    

Yarım saat içinde Theo onu almaya gelecekti ama Liam tam olarak iki buçuk saattir hangi gömleğini giyeceğine karar vermeye çalışıyordu. Kendi başına karar veremeyeceğini anladığı için arkadaşlarını çağırmıştı ama onlar da pek yardımcı olmuyordu.

"Bence kırmızı gömleğini giy. Sonuçta bu randevu gibi bir şey o yüzden biraz romantik görün." dedi Mason.

"Romantikliğin rengi mi var?" dedi Nolan şaşkınca.

"Neden olmasın? İnsanlar genelde sevgililerine kırmızı gül alır ya da kırmızı kalp falan gönderir."

"Sen bana ilk randevumuzda kırmızı lale almıştın." dedi Corey ve gülümseyerek Mason'a döndü.

"Evet çünkü güle alerjin olduğunu biliyordum." dedi Mason ve Corey'in dudağına bir öpücük kondurdu.

"Iyy havada aşk kokusu var keşke burnum kırılsa." dedi Nolan ve Liam'a dönüp konuşmaya devam etti. "Cidden Theo ile randevuya mı çıkıyorsunuz?"

"Hayır tabikide, sadece arkadaşça bir buluşma."

Üçü de Liam'a 'anlat sen dinliyoruz yalanlarını' dermiş gibi bakıyordu.

"Tamam belki de onun gibi bir şey olabilir." dedi Liam pes ederek.

"Yarın sabah Theo'nun yatağında uyanırsan şaşırmam." dedi Nolan.

"Ne!?" dedi Liam şaşkınca ve birazcık da kızarmıştı.

"Herneyse konumuza dönelim, bence mavi gömleğini giy. Gözlerini ortaya çıkarır." dedi Nolan konuyu değiştirmek için.

"Siz mavi gözlüler neden böylesiniz?" diye sordu Mason.

"Eğer birilerini etkilemek için kullanmayacaksak neden mavi gözlerimiz var ki." dedi Nolan. Mason da cevap vermek yerine gözlerini devirdi.

"Ayrıca Liam neden dolabının çoğu gömleklerden oluşuyor." dedi Nolan dolabı karıştırırken.

"Çünkü seviyorum, hem bence bana yakışıyor."

"Sen yeşil rengini de seversin bunu giysene." dedi Corey elindeki yeşil gömleği Liam'a göstererek.

"Evet seviyorum ama eğer koyu kahverengi pantolonumu giyersem ağaç gibi görünürüm."

"O zaman başka pantolon giy."

Liam cevap veremeden telefonuna bildirim geldi ve gelen mesajı okuyup cevapladı.

Theo:
5dk içinde ordayım

Liam:
Tamam ben hazırım zaten

"Lanet olsun birazdan burda olur." dedi Liam ve aceleyle dolabını karıştırmaya başladı. Dağınık dolabından eline gelen ilk gömleği aldı.

"Bence bu gömlek pantolona da uyar." dedi elindeki bej rengi gömleği arkadaşlarına gösterirken.

Arkadaşlarının cevap vermesine izin vermeden odasındaki banyoya girdi ve hızlıca üstünü değiştirdi. Saçını da tarayıp eliyle hafifçe dağıttıktan sonra banyodan çıktı. Son olarak dolabının alt rafındaki siyah Converse'i alıp giydi.

Tam zamanında hazırlanmıştı. Korna sesini duyar duymaz arkadaşları ile vedalaşıp Theo'nun yanına gitti.

"Selam, nasılsın?" dedi Liam arabaya binerken.

"İyi, sen?"

"Harikayım" dedi Liam ve Theo arabayı çalıştırırken onu inceledi. Saçları geriye doğru taranmıştı ama hafifçe dağınıktı. Bu yüz hatlarının, özellikle de çene hattının, belirgin gözükmesine sebep olmuştu. Mavi renkte bahar mevsimine uygun kalınlıkta olan bir sweatshirt giymiş ve zincir kolye takmıştı. Füme rengi bol pantolon ve beyaz spor ayakkabısı giymişti.

Birkaç dakika sonra hamburgerciye vardılar. Theo arabayı park ettikten sonra ikisi de arabadan indi. Dışarısı biraz esiyordu bu yüzden üşümemek için kapalı alandaki bir masaya geçtiler.

Garson geldi ve masaya iki tane menü bırakıp gitti. Ardından ne yiyeceklerine karar vermeye çalıştılar.

"Şu anda karar veremeyecek kadar açım. Benim yerime de sen seç." dedi Liam elindeki menüyü masaya bırakarak.

"Peki o zaman cheeseburger yiyelim." diye önerdi Theo ve Liam da kafasını sallayarak onayladı.

Garson tekrar yanlarına geldi. "Karar verdiniz mi?"

"Evet, bize iki tane cheeseburger ve büyük boy patates kızartması." dedi Theo.

"İçecek olarak ne alırdınız?" dedi garson ve Theo Liam'a döndü.

"Kola."

"İki kola." dedi Theo ve garson siparişleri getirmeye gitti.

"Burdan çıkınca veterinere gideriz." dedi Theo.

"Tamam, bir isim düşündün mü?"

"Düşünüyorum ama henüz güzel bir şey bulamadım."

O sırada siparişleri geldi ve yemeklerini yerken sohbet etmeye devam ettiler.

"Bu arada onu sahiplenmeyi kabul ettiğin için teşekkürler." dedi Liam.

"Önemli değil, zaten dediğim gibi tek yaşıyorum."

"Neden tek yaşıyorsun ki?" diye sordu Liam. Bunu sormanın çok saçma olduğunu fark etti. Belki de Theo bu konu hakkında konuşmak istemezdi. Ama çoktan sormuştu.

"Önemli bir nedeni yok. Geçen sene ailem New York'a taşınma kararı aldı ama bütün arkadaşlarım burada ve ben onları bırakıp yeni bir hayat kurmak istemedim. Ailem de bu fikrime saygı duydu ve burada kalmama izin verdiler. Zaten sürekli telefonla görüşüyoruz ve düzenli olarak para da gönderiyorlar. O yüzden ben rahat ve mutluyum."

"İyi ki burada kalmışsın." dedi Liam.

"İyi ki, yoksa şu an tanışamazdık."

Sohbet ederek hamburgerlerini yediler.

"Noldu? Neye gülüyorsun?" diye sordu Liam ona bakıp gülen Theo'ya.

"Dudağında sos kalmış." dedi Theo. Liam da dudağını silmeye çalıştı.

"Diğer tarafında." dedi Theo ve Liam'ın dudağının kenarındaki sosu baş parmağı ile sildi. Ardından Theo baş parmağını ağzına alıp elindeki sosu sildi.

"Teşekkürler." diyerek gülümsedi Liam.

"Hadi artık gidelim." dedi ve ayağa kalktı Liam. Theo da kafasını sallayarak onayladı ve ayağa kalktı.

İddiayı kaybeden Liam olduğu için kasaya gidip hesabı ödedi. Hamburgerciden çıkıp Theo'nun arabasına bindiler ve veterinere gitmek için yola çıktılar.

▪ ▪ ▪ ▪ ▪

Theo ve Liam arasında sexual tension yaşanan bir sahne yazıyorumdur:


Ordinary [thiam]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin