''Kampa gelmeniz sizin için yararlı olur arkadaşlar, bir düşünün derim. Hem evde tıkılıp stres yapmamış olursunuz hem de çalışırsınız dersinizi güzelce.'' Rehber hocasının lafını bitirmesiyle sınıfta fısıldaşmalar başladı. Okul her sene son sınıfların sınava hazırlanması için bir kamp organize ediyordu. Planlanan programa göre birkaç saat ders çalıştıktan sonra serbest zamanın oluyordu ve bu zaman diliminde istediğini yapabiliyordun. Haftasonu kalıp Pazartesi geri dönecektik. Bununla hem sınav stresini azaltmayı hem de verimliliği artırmayı hedefliyorlardı. Verimlilik konusunda şüpheliydim çünkü çoğunluk eğlencesi için gidiyordu. Asya da onlardan biriydi ve onun zorlaması olmasa kampa gitmeyi düşünmezdim bile.
Mira da gelecek miydi acaba? Hemen yanımda kitap okuyordu ve tüm dikkatini oraya vermiş gibiydi, topladığı siyah saçlarından kaçan tutamlar yüzünü çevreliyordu. Sabahtan beri neredeyse hiç konuşmamıştık. Soğuk mizacına yavaş yavaş alışıyordum ve ilk adımı benim atmam gerektiğini anlamıştım. Meraklı gözlerimi ona çevirdim, ''Kampa gitmeyi düşünüyor musun?''
Başını kitaptan kaldırıp yeşil gözlerini bana çevirdi, ''Sen gitmeyi düşünüyor musun?''
''Bana kalsa gitmezdim ama Asya çok ısrar ettiği için gideceğim mecbur.''
Gözleri birkaç saniye yüzümde dolaştı, düşünüyormuş gibiydi.
''Anladım, o zaman gelirim belki.'' dedi ve lafını bitirmesiyle zil çaldı. Kitabını da alıp sınıftan çıktı.
Neden benim gelip gelmeyeceğimi sormuştu, benim gidecek olmam kararını etkiliyor muydu? Ben gitmesem o da mı gitmeyecekti? Kafam karışmıştı.
•
Cumartesi sabahı yola çıkıyorduk ve uykum tam kaçacak zamanı bulmuştu. Bütün gece uyuyamamıştım ve şimdi sabahın altısında otobüse ilerlerken kendimi ölü gibi hissediyordum. Otobüse ulaşıp uyumanın hayaliyle kendime moral verirken uzaktan gelen Asya'nın sesiyle daldığım hayalden çıkıp gerçek hayata döndüm.
''Ya nefret ediyorum şu sınıfları ayırma işinden! Ayrı otobüslere denk gelmişiz ve oturmam gereken koltuk tam da Kayra'nın yanı, sinirden kafamı vuracağım duvarlara. Ben seninle birlikte oturmak istiyordum.'' diye söylendi.
Kayra diye bahsettiği kişi eski sevgilisiydi, aslında ikisi de birbirini tamamlıyordu ama saçma sapan bir sebepten dolayı ayrılmışlardı ve şimdi aralarında garip bir hava vardı. Dürüst olmam gerekirse biraz rahatlamıştım çünkü eğer Asya yanımda otursaydı uyuma hayallerime elveda etmek zorunda kalırdım. Asya'yı seviyordum ama uykuluyken onu dinleyemezdim.
''İyi oldu biraz özle beni, değerimi anlarsın belki.'' diye burnumu kıvırdım.
Koluma hafifçe vurup ağlamaklı bir sesle, ''Sen özlersin asıl beni çok ağlarsın arkamdan ama geri dönmem bu hayırsız beni ciddiye almadı diye. Görürsün bak.''
Kıkırdayıp ellerimi başının iki yanına çıkarıp sporcusunu motive eden koç ciddiyetine büründüm, ''Atlatacaksın bu yolculuğu güveniyorum sana. Sen aklına koyduğun her şeyi yaparsın. Hadi göreyim seni.'' diyip alnına öpücük kondurdum ve geri çekildim.
Asya gözünü devirip güldü, ''Acımla eğlen sen bakalım, Mira gelmezse görürüm ben seni.'' diyip arkasını döndü ve otobüsüne ilerledi. Uykum biraz açılmıştı. Gözlerimi etrafta gezdirip otobüsümüzü bulmaya çalıştım. Sonunda bulduğumda kapıya gidip merdivenleri çıktım.
Otobüsün içine girmemle gözlerimle koltukları taradım Mira'yı görme çabasıyla ama içerisi iki sınıfın da orada olmasından dolayı kalabalık olduğu için göremedim. Pencere kenarı bulduğum ilk boş koltuğa yerleşip sesi bastırması için kulaklıklarımı taktım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
•
Otobüsün durduğunu hissettiğimde yavaşça gözlerimi aralayıp kendime gelmeyi bekledim. Tam olarak uyandığımı hissedince eşyalarımı da alıp dışarı adımladım ve etrafı hayranlıkla inceledim. Ağaçlarla çevrili ormanın kenarında bir göl vardı, su sesi beynimi uyuşturuyordu. Diğer tarafındaysa kalacağımız otel vardı. Hava biraz kapalı olduğu için sanki rüyadaymış gibi hissetmiştim. Şehir havası insanı boğuyordu ve temiz havayı ciğerlerime çekmek sanki arınmışım gibi hissetmemi sağlamıştı.
Asya'nın bir anda yanımda dikilmesiyle irkilip hafifçe sıçradım.
''Niye sessiz sessiz yaklaşıyorsun sapık gibi, korktum!''
''Ben sessizce yaklaşmadım bir kere sen dalmıştın. Neyse bak Mira gelmiş gözün aydın.'' diyip kafasıyla Mira'nın olduğu yeri gösterdi. Kulaklıklarını çantasına koyan kızı gördüğümde içime bir sevinç dalgası yayıldı.
''Nasıl da canlandın bir anda, dört senedir arkadaşız beni gördüğüne bu kadar sevinmedin yazıklar olsun emeklerime.'' diyip yalandan cık cıkladı.
Gülüp saçlarını dağıttım, herkesin otele yöneldiğini görünce peşlerine takıldık. Mira arkamda kaldığı için onu göremiyordum, acaba beni fark etmiş miydi?
Öğrencilerden sorumlu olarak İpek Hoca gelmişti kampa. İçeri herkesin girmesini bekledikten sonra konuşmaya başladı.
''Gençler bildiğiniz gibi iki kişilik odalarda kalacaksınız. Kimle kalmak istediğinizi bana bildirin liste hazırlayacağım. Kız - erkek aynı odada kalmak yok zaten biliyorsunuz ama uyanıklık yapmaya kalkmayın diye hatırlatayım da yine ben.'' demesiyle gözlerimin odağını tam karşımda duran Mira'ya çevirdim ve göz göze geldik. Minik bir tebessümle elimi kaldırıp selam verdiğimde o da aynı şekilde karşılık verdi.
Acaba aynı odada kalmak ister miydi? Ama Asya'yı satmak da istemiyordum. Biraz arkamda kalan Asya'ya başımı çevirdim.
Bakışlarımdan anlamış gibi hemen, ''Git sor hadi ben bakarım başımın çaresine.'' dedi.
Emin olmak istercesine baktım. ''Hadi!'' diyip ittirmesiyle ağzımı oynatarak teşekkür ettim ve Mira'ya doğru adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black beauty • [gxg]
Dla nastolatkówOnun eşi benzeri yoktu ve ben bu eşsizlikte kayboluyordum.