Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Omuzlarımdaki ince askıları düzeltip, büyük bir günaha teşvik gibi duran kısa elbisemi aşağı çekiştirdim. Beyaz cildim, elbisenin kavurucu tonları ile adeta usta bir ressamın eseri gibi yansımıştı aynaya. Ayağımda ise siyah deri botlarım vardı. Tamam bu gece biraz eğlenmek istemiştim. Fena mı olmuştu yani?
Hem onun da beni istediğini anlamıştım. Sarhoşken yazdıkları öyle düşünmediği anlamına gelmiyordu. Belki yüz yüze geldiğimizde bana gerçekten abi gibi davranıyordu ama içinde bir yerlerde öyle hissetmediğini biliyordum. O garip bakıyordu, sanki bir şey anlatıyordu kahverenginin esiri olmuş hareleri. Sadece onun anladığı dilden bir şey fısıldıyordu gözleri, ve ben ne dediğini anlayabilmek için bütün gece onun yakınında duracaktım. Onu biraz zorlarsam bir şey olmazdı.
"Lisa hadi." Abimin kapının ardından gelen sesiyle aynada kendime bakmayı bitirdim. Gayet güzel gözüküyordum, daha fazla bakmaya gerek yoktu. Beni beğeneceğinden emindim.
"Geldim." Dedim masanın üstünde duran telefonumu çantama atarken. Kendimi bile unuturdum, ama telefonumu unutmazdım. Ölürken bile telefonuyla gönülmek isteyenlerin arasında ben de vardım.
Omzuma astığım çantanın sapını tutarken odadan çıktım. Bunu beklemiyordum...
"Lisa? Naber?"
Chaeyoung neşeli sesi ile önüme çıktığında irkilmiştim. Hepsi buradaydı.. Ve o da buradaydı. Ama bana bakmamak için özen gösteriyordu sanki. Üstündeki kısa kollu bol gömleği dudaklarımdan küçük bir nefes bırakmama neden olmuştu. Gömleği ile uyumlu olan şortu bacaklarını sarmalarken, ayaklarındaki benim botlarıma benzer botları dikkatimi çekmişti. Kısa saçları gecenin karanlığı kadar koyu, gözleri karanlıkta parıldayan yıldız gibi parlaktı. Elindeki telefonu yüzüne yapışacak derecede yakın tutuyordu.
Sert bir yutkunuşun ardından gözlerimi ondan çekip kocaman gülümseyen Chaeyoung'a baktım. Sanırım saçlarını yeni boyatmıştı. Bildim bileli sarıydılar ama şimdi siyahtı. Ve doğrusu çok yakışmıştı.
Bana gülümsemeye devam ederken ben de gülümsemeyi denedim. Çok gülümsemeyi seven biri değildim, ben aslında insan sevmiyordum.
"Selam. Yeni saçlarını beğendim.." Aniden ona karşı gelen iltifatım ile, bir sincabı andıran yanakları pembeleşmişti. "Ben de çok beğendim." Arkadan duyduğum Jimin'in sesiyle gülümsemiş, Chaeyoung'un göz devirişini izlemiştim.
"Tamam anladım beğendin. Sabahtan beri söyleyip duruyorsun." Tatlı bir kızgınlık sesinde gezinirken Jimin, Taehyung'un oturduğu tekli koltuğun kolunda otururken gülümseyip dudaklarını büzerek öpücük yaptı.
