dimples

83 17 19
                                    

Kesinlikle alışılmışın dışında bir hafta geçiriyordum. Tüm düzenimi bozan kişi ise başlı başına Harry'ydi. Çeneme dikiş atıldığı günden beri bir haftadır neredeyse her gün geliyor, her gelişinde Niall'dan öğrendiğini tahmin ettiğim ve o çok sevdiğim çikolatalardan getiriyordu.

Çeneme dikiş atıldıktan sonraki gün Niall koca bir aptal olduğumu, Harry ile aralarında bir şey geçmediğini ve zaten birisiyle ilişki içinde olursa benden asla ayrılmayacağını içeren upuzun bir konuşma yapmıştı. Üstelik konuşmasının sonuna Harry ve benim ne kadar yakıştığımızı söyleyen cümlelerini de sıralamıştı. Bu konuşmanın her ne kadar hoşuma gitmediğini söylemek istesem bile bu neredeyse imkansızdı.

Her ne kadar ikisinin de ilgisinden memnun olsam bile, birden hayatımıza dahil olan yeni bir arkadaşı isteyip istemediğimden emin değildim. Harry'nin ilgisini çeken şeyin körlüğüm olduğuna tamamen emindim. Emin olduğum bir diğer konu ise, Harry'nin düşmeme sebep olduğu için çektiği vicdan azabından yanımda bulunmasıydı.

Şimdi ise bir haftadır olduğu gibi evimin salonunda oturmuş, Harry ve Niall'ın neşeli sohbetine maruz kalıyordum. Uzun bir zaman önce onları dinlemeyi bırakmış olsam bile, ikisinin kulak tırmalayıcı kahkahaları sinirlerime dokunmaya başlamıştı. Yerimde rahatsızca kıpırdanarak havaya yüksek sesli bir oflama bırakırken çok da pişman olduğum söylenemezdi.

"Bu konuda sen ne düşünüyorsun Louis?" Konuşmaya sonunda beni de dahil etmelerine sevinsem bile, bana ne sorduklarını kaçıracak kadar uzun bir süredir düşünce aleminde dolaşıyordum. Bu yüzden ağzımdan dökülen kelimeler sadece "evet, kesinlikle, katılıyorum"dan başka şeyler değildi. Tabii ben bunu söylediğim anda yeniden yükselen kahkaha sesi kaşlarımı sinirle çatmama sebep oldu.

"Harika. O zaman seni yarın sabah alırım. Görüşürüz iyi geceler." Ben ne olduğunu dahi anlayamadan Harry'nin yanağımı öperek evden ayrılmadan önce söylediği son sözlerdi bunlar.

"Ne oldu az önce? Nereye götürecek beni?" Sesimin sinirli çıkmasına engel olamayarak sordum.

"Haha, konuştuk ya Louisciğim. Yarın işime geri dönüyorum ve Harry bu süre zarfında seninle olacak." Niall'ın kurduğu cümleye karşılık sinirle ayağa kalkmaya engel olamadım.

"Ve bana ne zaman sormayı düşünüyordunuz? Gidip gitmek istemediğimi bile sormadınız." Bağırtı tonunda çıkan sesime karşılık Niall yanıma gelerek beni az önce kalkmış olduğum koltuğa geri oturtmuş, kendisi de hemen yanıma oturmuştu.

"Louis, bütün akşam boyunca bunu konuştuk. Üstelik sana sorduğumda bunu kabul ettin. Şimdi sorun ne?"

Tamam, belki de onları dinliyormuş gibi yapmak ve sordukları soruları geçiştirme amaçlı onaylamak pek de mantıklı bir fikir değildi.

"Çünkü dinlemiyordum seni lanet olası. Geçiştirmek için söylediğimi anlayamadınız mı?"

"Üzgünüm canım. Ama artık çok geç. Hem Harry gerçekten hoş birisi sıkılmayacağına eminim."

Sinirle koltuğun hemen yanında bulunan kırlenti alarak sıkıca suratıma bastırdım. Yastığa doğru oldukça yüksek sesli bir çığlık bıraktığımda Niall gülerek yastığı suratımdan çekmiş, tam bir drama kraliçesi olduğumu söyleyerek omuzu olduğunu tahmin ettiğim bir yere yumruğumu geçirmemi sağlamıştı. Hemen sonrasında artık yatma saatimizin geldiğini söyleyerek beni odama götürmüş, yatağıma yatırarak yanağıma iyi geceler öpücüğü kondurmuştu.

Tabii bunu yapması aklıma yeni gelen Harry'nin evden ayrılmadan önce yanağıma bıraktığı öpücüğü hatırlattığı için başımın hemen altındaki yastığı alarak ileriye doğru savurmuş, artık beni öpmeyi kesmeleriyle ilgili bağırmama engel olamamıştım.

The Light Of Darkness  || Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin