collision

206 25 52
                                    

Merhabalar efendim. Okumaya başlama tarihlerini buraya alabilir miyiz lütfen?

Havanın soğukluğu kalın kabanıma rağmen vücudumu delip geçerken, belki de soğuktan bu kadar etkilenmemin sebebi üzerinde oturduğum mermer merdivenlerdi. Ne kadar zamandır bu merdivenlerde oturup beklediğimi bilmesem bile, Niall'ın oldukça geç kaldığını fark etmeme yetecek bir süre zarfıydı. Olduğum binadan ilk çıktığım zaman hava bu kadar soğuk olmamasına rağmen şimdi kuvvetli esen rüzgarın yanına bir de çiselemeye başlayan yağmur damlaları eklenmişti. Ve ben burada bir süre daha oturmaya devam edersem kesinlikle hasta olacak ve uzunca bir süre yataktan çıkamayacaktım.

Tam bir saat önce yakın arkadaşım Niall'ın gelip beni iki saat önce bıraktığı kütüphaneden alması gerekiyordu. Ancak kütüphanede beklemeye dayanamadığım için temkinli adımlarımı oldukça alçak bir tempoda kütüphanenin merdivenlerine kadar getirmeyi başarmıştım. Merdivenlerin ilk basamaklarına kadar inmeyi başardıktan sonra ellerimle oturmam gereken yeri kontrol ederek merdiven trabzanlarından destek alarak olduğum yere çökmüş, elimdeki telefonu sıkı sıkıya kavrayarak ondan gelecek herhangi bir aramayı bekliyordum.

Düşüncelerimle boğuştuğum uzun bir süre zarfında, tanrının beni sevmediğine emin olacağım bir şekilde gök gümbürdeyerek bulutlar içindeki tüm nefreti kusmak istercesine yağmur damlalarını hızlı bir şekilde yeryüzüne gönderdi. Yağmur başlayalı henüz birkaç dakika olmuş olmasına rağmen üstüm sırılsıklam derecesine gelerek zaten üşüdüğüm soğuk havada iyice donmamı sağlamıştı.

Bu kadar sağanak bir yağmurda burada daha fazla bekleyemezdim. Kütüphanenin ise ben burada otururken kapandığını bildiğimden oraya geri dönemiyordum. Tek çarem başıma bir iş gelmemesini umarak oturduğum yerden kalkmak ve evime gitmeye çalışmaktı. Eğer evime canlı bir şekilde varmayı başarsam bile, bu kadar ıslandıktan sonra zatürre geçirmem olasıydı.

Ellerimle yüzümü yoklayarak gözlüğün hâlâ orada durduğunda emin olduğumda, kendime cesaret verici birkaç cümle sıralayarak oturduğumdan beri bir an olsun sıkı tutuşumu gevşetmediğim merdiven trabzanlarından destek alarak ayağa kalktım. İşin kolay kısmını hallettikten sonra benim için asıl zor olan kısım yanımda herhangi birisi yokken yürümeye çalışmaktı. Bunu daha önce çok kez yapmış olmama rağmen cesaretimi asla toplayamadığımdan dolayı olduğum yerden birkaç adım atmak bile benim için dakikalar sürüyordu.

Eh, tabii bir de tek başıma işlek bir caddede yürürken farkında olamayıp anayola çıkma ve oradan hızla gelen bir kamyonetin bana çarpma ihtimali vardı. Tabii bu sadece benim karanlık altında kalmış esaretimden kurtulmama yardımcı olurdu. Beni asıl korkutan şey, yanlışlıkla çarptığım insanlar oluyordu. İnsanlar kabaydı. Sen en yakın arkadaşın kendisini senin hizmetçin gibi hissetmesin diye bir şeyler başarmaya çalışırken, aniden çarptığın bir insan sana herkesin içinde bağırarak 'kör müsün, önüne baksana' tarzı cümleler kurabiliyordu. Olay asıl orada koparken ağzımdan özür cümlelerinden başka bir şey çıkmıyordu haliyle.

İçime derin bir nefes doldurarak bu yağmurda kimsenin sokakta olmayacağına kendimi inandırdım bir süre boyunca. Dikkatli adımlarımı merdivenden ayrılana kadar sürdürsem bile, merdiven birkaç adımda arkamda kaldığı zaman gözyaşlarım çoktan yerlerini bulmuştu. Yere çökmek, ağlamak ve evime gitmek istiyordum. Birisi gelip beni kurtarsın, her şeyin geçeceğine ve güzel olacağına dair yalanlarını kulağıma fısıldasın istiyordum.

Hiçliğin ortasında gibi hissederken artık adım atmam gerektiği sonucuna vararak istemesem de bunu yapmaya çalıştım. Niall ile zor durumlar için oluşturduğumuz yürüme taktiğini uygulamaktan başka çarem yoktu. Bunu defalarca yapmış olsam bile, şu an bunu yapmamam için en büyük etken şiddetli yapan yağmur ve kaygan zemindi.

The Light Of Darkness  || Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin