Bölüm 1:Yüzleşme

2.2K 64 46
                                    

İPEK / Akşam, Ofis

İpek Tekin...

Ne kadar da güçlü bir isim. Bu isme sahip hanımefendi de bir o kadar güçlü bir kadındı. Her zaman çok çalışmış, çok çabalamıştı. İyi bir insan olmak için, iyi bir doktor olmak için, iyi biri olabilmek için... Bu liste daha uzayıp giderdi ama içlerinde öyle bir tanım vardı ki onu olabilmek için her şeyini feda edebilirdi İpek.

Annelik...

Anne olmayı çok istiyordu. Bunun için çabalıyordu. Bunun için çabalarken başarısızlığa uğramıştı. Yalnız bir kere de değil üstelik. Yine de hiçbirinde pes etmemişti, pes etmek bir kenara bunu düşünmemişti bile. Çünkü o İpek Tekin'di. Koskoca Valide Atik Hastanesi'nin yöneticisi, tıp fakültesinin dekanı. Ama belki de onun da bazı şeyleri bırakma zamanı gelmişti.

Bu yılmışlığının altındaki asıl neden ise kendi bebeği olursa onun hayatını emanet edeceği kadar güven duyduğu adamdı. Evet Ateş her zaman böyleydi, insanları kırar acıtırdı ama bunu sanıldığı gibi düşüncesiz olduğu için yapmazdı. İpek bunu çok iyi biliyordu ve belki de bu yüzden yaptığı birçok şeye göz yumuyordu. Fakat onun ilk defa bilerek can yaktığını görmüştü hatta bizzat yaşamıştı. Ne şans ki bu kendisine denk gelmişti.

İpek, jaluzileri tamamen çekilmiş neredeyse karanlık olarak tanımlayabileceği odasında oturmuş düşünüyordu. İçinde bir yerler kanıyor, kanadıkça kendisini zehirliyor gibiydi. Hasta olan küçük kıza buz gibi suyla duş aldırırken bile üşümemiş narin bedeni şu anda buz kesmişti tıpkı düşünceleri gibi. Kendisini toplamaya çalışıyordu ama ilk defa bunu yaparken bu kadar zorlanıyordu.

Derin bir nefes daha aldı ve oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Küçük kızın halini hatırlayınca kurumaya yüz tutmuş göz yaşları tekrar akmaya başladı. Bu sırada kapısı tıklatıldı ama İpek kimseyi görmek istemediğinden ağlamaktan kısılmış sesiyle seslendi.

"Gelme!"

Ama kapıdaki kişi bunu pek de umursamadı. İpek onu birisinin böyle görecek olmasının verdiği endişeyle kafasını sağa çevirdiyse de en yakın arkadaşının bakışlarından kaçamadı.

Orhan, hastane kuşlarından birkaç duyum almıştı. Bu duyumlar pek iç açıcı olmadığından merakına ve endişesine yenik düşüp önce İpek'i görmeye gelmişti. Gelmişti gelmesine ama İpek beklediğinden çok daha berbat görünüyordu. Yine de her zaman yaptığı gibi kendisini düşünmeyi geri plana atıp dostuna destek olmaya niyetliydi.

"İpek?"

Orhan'ın endişeli sesini duyunca İpek'in ağlaması hızlandı. Bunu fark eden Orhan usulca koltuğun diğer köşesine ilişti.

"Ne oldu? Niye bu haldesin sen?"

Orhan'ın neden geldiğini biliyordu, olup bitenlerden az çok haberinin olduğu da kesindi. Yaşadığı duygu yoğunluğu kendisini her an esir alabilecekken ayrıntıları anlatmak pek akıllıca bir tercih gibi gözükmüyordu İpek'e.

"Yok bir şey. İyiyim."

"İyi misin diye sormadım ki. Ne oldu?"

"Bir şey olmadı."

"Bir şey olmadığı için mi bu haldesin? Bir yay gibi gerginsin İpek hadi anlat, anlatınca rahatlarsın."

"Orhan gerçekten bir şeyim yok. Sadece küçük kızın o halini görünce duygulandım."

Orhan inanmamıştı ve üstelemekte kararlıydı.

"Bu kadar yani. İpek seni tanıyorum sadece bu kadarla bu hale gelmezsin sen. Sorun Ateş mi? Ne yaptı yine seni bu kadar üzecek? İzin ver İpek, dostun olarak yanında olmama izin ver. Hem sen dememiş miydin tek başınalık güzel şey yalnızlık zor diye. Yalnız değilsin İpek, ben buradayım hadi anlat bana."

MEY//AtPekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin