Kuliste hazırlanmaya başlamıştık bir çoğumuz ama ortada hâlâ jungkook yoktu ve bayan kang sürekli gelip Jungkook'u aramamı istiyordu. O gece onu kırdığımın oldukça farkındaydım, fakat sürekli bana yürüyordu ve cidden! Yavrularımız diyip duruyordu.
Ben evlenmek bile istemiyordum ki! Ne yavrusundan bahsediyordu. Ukala alfa.
"Geç kaldığım için özür dilerim arkadaşlar." Aklımda ki düşünceleri jungkook'un nefes nefese kalan sesi sonlandırmıştı, bedenimi ondan tarafa çevirdiğim de yüzünün terini peçete yardımı ile sildiğini gördüm ve yanına gidip elinde ki peçeteyi aldım.
"Koştun mu? Çok terlemişsin." Boynundan damlayan boncuk boncuk terlerini silmeye başlamıştım, elimde ki peçeteyi yumarlayıp çöp kutusuna attım ve başka kuru bit peçete çıkarıp alnını silmeye başladım.
Pür dikkat bana bakıyordu, sanki bir hareketimi kaçırırsa yataklara düşecekmiş gibi bir hâli vardır suratında.
"Küs olduğumuzu sanıyordum." Hafif bir tebessüm ile konuştuğunda kırgın olduğunun farkındaydım, feromonlarından anlayabiliyordum ama onun bunu hissettiğinden çok emin değildim. Bakışlarımı yüzüne çıkarıp burnunun ucunda ki ter damlasını sildim.
Kırgındı gözleri, muhtaç bakıyordu. Parıldayan yıldızları yoktu irislerinde... Ben yapmıştım, ben kırmıştım onu.
"Küs değiliz alfa, nereden çıktı o?" Kaşlarımı havalandırıp sanki söylediklerimden bir habermişim gibi bakışlarımı başka yöne çevirip boynunda ki terleri silmeye devam ettim.
"Sadece tiyatro salonunda göreceğim seni demiştin, şimdi de gelmiş elimden peçeteyi alıp terimi siliyorsun. Ne çıkarmalıyım bundan omega? Gel gitli birisi misin yoksa?"
Elimi geri çekip peçeteyi çöp kutusuna fırlattım ve boy aynasının karşısına geçip saçlarıma şekil vermeye çalıştım, kuliste neredeyse hatta ciddi ciddi jungkook ile ikimiz kalmıştık, sanki bilerek yapıyordu hayat bunu bana. Bilerek onun ile aynı yerde kalmamı sağlıyor ve cevap vermeyeceğim sorularını bana yöneltip düşündürtüyordu.
Bu alfa sandığımdan daha akıllı birisiydi.
"Cevap vermedin? Ben cevapsız kalmayı sevmem bunu bil." Ses tonu daha önce duyduğumdan daha bir sert çıkmıştı, ne oluyordu şimdi bu? Racon mu kesiyordu birde. Saygısız alfa.
"Homurdanmayı bırak da söyle ne söyleyeceksen." Aynadan arkamda kalan ve kaşları çatık olan bedene göz ucu ile bakmış bakışlarımı tekrar saçlarıma çevirmiştim.
"Uzak dur benden alfa, ben senin bildiğin omega'lardan değilim. Ciddi bir ilişki düşünecek türden birisi de değilim, ben ilişki istemem. Aşkı sevmem. Süslü laflar söyleyemem. Hediyeler veremem. Sana sarılamam veyahut öpemem. Ellerini tutamam. Sen benden bunları ve daha fazlasını istiyorsun. Ben bunları yapamam çünkü aşk kavramı beni içerisine almıyor alfa. Beni düşlemeyi bırak, zarar veririm. Sandığın omega'lardan değilim çünkü onlar gibi güçsüz değilim."
Jungkook nutku tutulmuş bir şekilde karşısında sarı saçları parıl parıl parlayan omega'ya baktı, ne diyeceğini bilemedi. kelimelerini bir araya toplayıp cümle kuramadı bir süre. Omega onun şaşkınlığını üzerinden atmasını bekledi, içerisinden şöyle geçirdi alfa, "sabırlı omega"..
"Senden bunları istemiyorum, çünkü söylediklerinin hepsini ben sana yapmak istiyorum. Alfa'n olmak istiyorum, seni mühürlemek istiyorum, yavrularımız olsun istiyorum. Sabahları uyandığımda uyku sersemi çilek kokunu duymak istiyorum, aşk kavramı seni içerisine almıyor mu? Ben aldırtırım, açarım kapısını alacaksın benim güzeller güzeli Omega'mı içeriye derim. Beni tanımıyorsun Omega, ben sana ne zarar veririm nede üzerim. Senin gibi harika birisini bulduktan sonra nasıl üzerim hem? Nasıl kıyarım bu güzelliğine, Tanrım ağlatacak mısın beni?"
Bir süre jimin'de tarttı Alfa'nın söylediklerini, ne cevap vereceğini düşündü. Açık açık beyan mı etmişti şimdi? Anlamamıştı, ama bozmayacaktı. Bu kadar değer gördüğünü bilmiyordu, hemde daha bir haftadır tanıdığı birisinden. Adam akıllı konuşmamışlardı bile.
"Jungkook, seni daha hiç tanımıyorum. Bana açık açık Omega'm mı ol diyorsun şuan? Kafam çok dolu anlam veremiyorum. Oyun için oldukça çalıştım repliklerimi sabah akşam tekrar ettim, resmen uykumdan çaldım. Ve gözlerim kararıyor bazen."
Jimin cümlesini tamamlar tamamlamaz yardımcı beta içeriye girmiş jungkook ile jimin'i sahneye doğru çıkmalarını gerektiğini söylemişti.
"Daha sonra konuşalım." Jimin kafasını sallayıp onu onayladığında ön tarafa doğru ilerlediler. Salonda ki ışıkların tamamı sönüp sadece sahne tarafında ki küçük spotlar yanmaya başladığında perde açılmıştı.
-
"Jimin, jungkook'un boynuna doğru ellerini atman gerek. Hadi son dakikaladayız, seyirci merakla izliyor.
Jimin'in kulağında ki minik cihaza fısıldayan ses ile tamı tamına üç dakika boyunca düşündü, bu sırada jungkook jimin'i inceleme fırsatı bulmuştu.
"Jimin ne yapıyorsun, hadisene!" Kulaklığına gelen cızırtılı ses ile yüzünü buruşturmamak için sabretti. Karşısında ki heybetli bedenin omuzlarında ki ellerini adamın boynuna doğru ağır hareketler ile çıkardı ve ellerini birbirine kenetledi. O an için jungkook şaşırmış ve Jimin'in belinde ki ellerini biraz daha sıkılaştırmıştı.
O an için ikisi de dudaklarının birbirlerine kavuşacaklarını düşündü, ama senaryo da böyle bir sahne yoktu. Jimin ağzından son sözlerini söyledi.
"İyi ki sana aşık olmuşum."
Ve oyun bitti.
Ellerini Alfa'nın boynundan kurtardı ve kendisini geriye doğru çekerek ondan uzaklaştırdı. Kalbi gereksiz bir şekilde manyak gibi atıyordu.
Bütün herkes el ele tutuştu, seyircilerin ıslık ve alkış sesleri arasında eğilip selam verdiler.
Jimin söylediği bir kelimeyi silip attı kafasından "ellerini tutamam." Tutmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pains / jikook
FanfictionDolan gözlerimi kırpıştırsam veyahut sıkı sıkı kapatsam gider mi acılarını sahiplenen gözyaşlarım? Terk eder mi vücudumu bu keder, yoksa daha da mı acı verir titreyen bir ağaç dalını andıran bedenim? Bakamaz mı gözlerin sevgi dolu? Saramaz mı güçlü...