"yorgunum.." Jimin eve girdiği ilk anda kendini salonda ki büyük koltuğa atmış ve kafasını geriye atarak mutfaktan gelen yoongi'ye ithafen konuşmuştu. Yoongi elinde ki eldivenleri çıkarıp televizyonun yanında duran sehpanın üzerine bıraktı.
"Çok çalışıyorsun oyunlar için, bu kadar üzerine düşmene gerek yok." Yoongi de kendini tekli koltuğa doğru attığında jimin derin bir iç çekti.
"Üzerine düşmezsem eğer yetersiz gibi hissederim, mükemmel oynamak zorundayım. Hayallerimi biliyorsun..." Jimin sonlara doğru umutsuzca konuşmuştu, hayallerinin gerçek olmayacağının farkındaydı ama umut etmeyi bırakmıyordu. Zaten hayaller değil miydi insanı hayata bağlayan, ayakta tutan?
"Jimin sen bir omega'sın yorgun düşmen gayet normal, farkında olduğumdan daha güçlü olduğunu biliyorum ama hemencecik yorulan bir yapıya sahipsin. Bence bir kaç oyuna girme, dinlen." Yoongi ayağa kalkıp mutfağa geri girdiğinde jimin için yaptığı yemekleri bir tepsiye koydu ve salona girip ortada duran koca sehpanın üzerine bıraktı.
Jimin burnuna gelen yemek kokuları ile gözlerini aralamış ve önünde duran tepsiye göz atmıştı, karnı çok açtı ve konu Yoongi'nin yaptığı yemekler olunca herşey arka planda kalırdı.
Oturduğu yerde doğrulup tepsiyi kucağına aldı ve çubuklarını eline alarak biricik ev arkadaşının yaptığı yemekleri yemeye koyuldu, yerken de beğendiğini belirten mırıltılar çıkartıyordu.
"Ellerine sağlık!" Sevinçli bir şekilde konuşmuş ve ellerini birbirine çırpmıştı yoongi arkadaşının bu hareketlerine kıkırdamış ve kafasını sallayarak tepsiyi kucağından almıştı, mutfağa bulaşıkları makinaya yerleştirmek adına gitti.
"Gerçekten çocuk gibisin.." yoongi mutfağa giren jimin ile konuşmuş ve gülümsemişti, normalde herkes için 'buzdolabı' olarak bilinirdi fakat bu jimin'e gelince değişirdi. Arkadaşı onun için oldukça kıymetli sayılırdı.
"Senin yanında öyleyim hyung." Jimin'de kıkırdamış ve bulaşıkları makinaya yerleştiren arkadaşına göz kırpmıştı.
"Oyun nasıldı? Şu dediğin bir Alfa vardı, kimdi?" Kalçasını tezgaha yaslayarak masanın yanında oturan jimin'e bakmış ve kollarını göğsünde bağlamıştı.
"Bana senin Alfa'n olabilirim dedi..." Jimin yerde ki parkelere bakarak konuştuğunda Yoongi yüzünü buruşturdu ve konuşmak içim ağzını araladı, şuan duygu olarak her hücresini öfke kaplamıştı.
"Ne demek böyle bir şey söyler ya!" Yoongi'nin bağırması ile jimin irkilmiş ve yerde dolanan bakışlarını arkadaşına çıkarmıştı, ani çıkışını beklemiyordu. Şaşırmıştı.
"Hyung benden hoşlanıyor gibi." Omuz silkip masanın üzerinde duran elmayı elleri ile ovup bir ısırık aldı, yoongi kaşlarını çattı ve kalçasını tezgahtan uzaklaştırarak arkadaşının yanına ulaştı, elinde ki elmayı aldı ve hemen musluğun yanına ulaştı.
"Yıkamadan yeme şunu." Sinirli sinirli söylenmiş ve yıkadığı elmanın suyunu sarkıtıp arkadaşının eline geri tutuşturmuştu, jimin gözleri kısılana kadar gülümsemiş ve elmasından ikinci ısırığını almıştı.
"Eee sen yıkıyorsun yaa." Yılışık yılışık konuşmuş ve yoongi'nin sinir olmasını sağlamıştı.
"Konuyu saptırma jimin." Ciddi haline geri gelip tekrar konuştu, jimin pek umursuyor gibi değildi çünkü sürekli omuz silkerek konuyu kapattırmaya çalışıyordu. Ama yoongi asla konuyu kapatmaya niyetli değildi, ne demek kardeşi olarak gördüğü birisine böyle fütursuzca kelimeler sarf edebilirdi?
Çıldırmış olmalıydı, daha Min Yoongi kim bilmiyordu. Ama elbet öğrenirdi...
"Konuyu niye saptırayım hyung? Hemen yavrusunu korumaya geçen kurtlar gibi oluyorsun.." jimin tebessüm ettiğinde sevimliliğini kullanmayı denedi yoksa bu konu uzadıkça uzardı kesin.
"Ve bu benim gözümde çok tatlış..." Oturduğu yerden kalkıp yoongi'nin yanına gitti ve yanaklarını avuç içlerine alarak sıkıştırdı, şimdi yoongi tontiş yanaklı bir Alfa kurttu.
"Jimin bıraksana beni ya!" Ellerini minik bedenin bileklerine atarak kendinden uzaklaştırdı, tıpkı yeni konuşmaya başlayan bebekler gibiydi. Sevimli gözüküyordu aslında ama bunu sadece yoongi'nin kendisi biliyordu jimin'in bilmesine gerek yoktu, çünkü söylerse hep üzerinde kalırdı ve yoongi bu tarz hareketlerden biraz olsun nefret ederdi.
"Dışarı çıkalım mı birazdan? Kafamız dağılır.." jimin küçük bir çocuk gibi elleri ile oynayarak sorduğunda yoongi 'hayır' demek için bir neden bulamadı...
"Ama sen yorgundun?" Jimin'in yüzüne doğru eğilip konuştuğunda jimin kafasını kaldırmış ve ona bakmıştı, doğru söylüyordu çok yorgun hissediyordu ama dışarıya çıkıp biraz olsun kafasını da dağıtmaya ihtiyacı varmış gibiydi...
"Hyung yorgunum ama kafam çok dolu, biraz olsun dolaşalım.." dudaklarını büzerek büyüğüne baktığında yoongi gözlerini yukarı kaydırmış, jimin'in bu tatlı hareketini görmemeye çalışmıştı.
"Pekâlâ, git hazırlan." Omega ellerini çırparak yukarıya doğru koşmaya başladığında yoongi arkasından kıkırdayıp odasına geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pains / jikook
FanfictionDolan gözlerimi kırpıştırsam veyahut sıkı sıkı kapatsam gider mi acılarını sahiplenen gözyaşlarım? Terk eder mi vücudumu bu keder, yoksa daha da mı acı verir titreyen bir ağaç dalını andıran bedenim? Bakamaz mı gözlerin sevgi dolu? Saramaz mı güçlü...