Trouvaille 6

416 58 50
                                    

Selamlar

İyi okumalar...

***

Taksiden indiğimde kulağımdaki kulaklığı da çıkarmıştım. Şuan anneme gidiyordum. Sonunda evimin düzenini bitirmiştim. Artık çocuğum Yeontan'ı yanıma alabilirdim.

Onu gerçekten özlemiştim. Bu yüzden tüm bir günümü evi düzenlemekle geçirmiştim. Yorulmuştum ama değmiști.

Şuan ki planımsa annemden Yeontan'ı alıp Han Nehri'ne gitmekti. Daha önce annemle telefonda konuştuğumuzda onu birkaç gündür yürüyüşe çıkaramadığını söylemişti. Yorgundum ama Han Nehri'nde biraz yürümek beni öldürmezdi. Hem Yeontan yürüyüş yapmayı seviyordu.

Eve vardığımda annem, her zamanki gibi yemek yemeden beni evden göndermeyeceğini söylemişti. Bende hayır dememiş annemle sohbet ede ede yemek yemiştim. Babam her zamanki gibi işteydi. Bu aralar fazla yoğundu.

Sonunda evden çıkabildiğimde Yeontan'la birlikte Nehre doğru yürüyorduk. Dışarı çıktığından beri neşesi yerindeydi.

Jisoo'lar ile buluşmamızın üzerinden 2 gün geçmişti. Onu bu iki günde hiç görmemiştim. Gerçi Jisoo ile buluşsak ona Roseanne'i de soramazdım ki. Bana 'niye onu soruyorsun?' derse ona bir cevap veremezdim. Jisoo çok dikkatli bir insandı. En ufak bir detayda her şeyi anlardı. Ben bile daha yeni itiraf etmiştim kendime. Roseanne'den hoşlanıyordum ama şuan bunu başkasına söyleyemezdim.

Bu duyguyu ilk kez yaşıyordum ve gerçekten güzel hissettiriyordu.

Bu düşüncelerle Han Nehri'ne vardığımızda eğilip Yeontan'ın tasmasını çözdüm. Tasmasını çözsem bile fazla uzağa gitmiyordu.

O, heyecanla etrafta koştururken bende arkasından gidiyordum. Sanırım birkaç günde evde gerçekten sıkılmıştı.

Yürürken titreyen telefonumu cebimden çıkarıp elime aldım. James hoca mesaj atmıştı. Yarışmanın kesinleştiğini ve birkaç güne bilgilendirme mesajı geleceğini söylemişti. İçten içe çok mutlu olmuştum. Bunu uzun zamandır bekliyordum ve artık herkese mesleğimde iyi olduğumu kanıtlama zamanımdı.

Derin bir nefes vererek kafamı kaldırdığımda Yeontan gözümün önünde değildi. Biraz etrafa bakınıp bulamadığımda içimi bir korku sarmıştı. Kaybolmuş olamazdı değil mi?

Hızlı adımlarla ileriye doğru yürüdüm. Daha önce hiç başıma böyle birșey gelmemişti çünkü Yeontan ilk kez ortadan kayboluyordu. Bu sebeple elim ayağıma dolaşmıştı.

Korkuyla etrafa bakmaya devam ederken bir havlama sesi duyduğumda hızla arkamı döndüm. Yeontan, yanında başka bir köpekle bana bakıyordu. Tam köpek tanıdık gelmişti derken görüş açıma giren bir çift ayakla kafamı kaldırdım.

Çünkü Roseanne tam karşımda bana bakıyordu. Gözlerim kocaman açılırken şaşırmıştım çünkü bunu beklemiyordum. O da benimle aynı duyguyu yaşıyor gibiydi.

"Șey...Köpek senin galiba. Yanımıza geldi sonra Hank'le oynadılar biraz. Sonra sanırım seni aramaya başlayınca, Hank'te onun peşinden gidince bende geldim."

İstemsizce ağzımdan kısık sesle 'hoşgeldin' kelimesi çıkınca kendime küfür ettim. Umarım duymamıştır.

"İyi yapmışsın. Bende her yerde Yeontan'ı arıyordum. İlk kez ortadan kayboldu. Korkuttu beni."

Âni gelen şaşkınlıkla sesimi düz tutmaya çalışmıştım. Umarım başarabilmişimdir.

Roseanne'in yüzünde küçük bir gülümseme olunca istemsizce bende gülümsemiştim. Ne güzel gülüyordu öyle. Peri gibi...

Trouvaille • vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin