Horse Riding and Picnic

341 24 10
                                    

Birbirlerine olan sıralı itiraflarından sonra Louis ve Harry birlikte oturup sohbet ederek bulundukları durumun tadını çıkarmışlardı. İçlerinde yeni yeni filizlenen bu yabancı duygu onlara çok iyi hissettiriyordu. Bunu saklı tutmayıp hızla itiraf ettikleri için de birbirleriyle minik temaslar paylaşıp bütün bu olanları  taçlandırıyorlardı.

Louis Harry'e dönüp gamzesinin üstünü severken konuştu. "Ben yukarı odadan araba anahtarını ve gerekli birkaç belgeyi alayım sonra birlikte at çiftliğine gidelim olur mu?" Harry gülümseyerek ona daha güzel bir manzara sundu ve onayladı. Louis elini ondan güçlükle çekip kalktığında Harry de ardından banliyöye girene kadar ardından onu izledi.

Louis'yi beklerken tanıdık birkaç kişiyle selamlaşıp sohbet etti. Nispeten uzun bir süre böyle devam ettiğinde Harry endişelendi. Çünkü
gideli neredeyse yirmi dakika olmuştu ve hâlâ gelmemişti.

Yanındakilerden müsaade isteyip hızla banliyöye yürüdü. İçeri girdiğinde nereye gideceğini bilemez hâlde etrafına bakındı. Louis'nin ikinci katta kaldığını biliyordu ama tam olarak hangi oda olduğunu bilmiyordu.

O kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Çıkmaya başladığında ise yanındaki çocukla gülerek inen Niall'ı görünce içinden Tanrıya şükretti.

Önceki gün gece dağıldıklarında Niall odasına Louis ile birlikte gitmişti o yüzden belki o biliyordur diye onu durdurdu. "Niall bir bakar mısın?"

Niall ilgisini ona verdiğinde Harry konuşmaya başladı. "Şey biz Louis ile at çiftliğine gidecektik de.. o odasına çıkmıştı birkaç şeyi almak için ben de bahçede onu bekliyordum ama çıkalı baya oldu ve hâlâ gelmedi. Siz geçen gece onunla birlikte odalara dağılmıştınız. Odası nerede biliyor musun?" Niall üzgünce başını salladı. "Üzgünüm Harry ilk ben girmiştim odama onunkisi nerede bilmiyorum."

Harry'nin yüzünün düştüğünü görünce devam etti. "Ama sağ koridorun sonuna döndüğünü görmüştüm. Orada üç tane oda var zaten bir bak istersen." Harry'nin düşen yüzünün birden parladığını gördüğünde ise bu ifade ona tanıdık gelmişti.

"Çok teşekkürler Niall." deyip hevesle merdivenleri adımladığında ise Niall ilk önce birkaç basamak indi. Ardından dönüp tekrar Harry'e baktı. Hevesle çıktığı basamakları, daha yeni parlayan yüzünü yeniden düşündüğünde hafifçe tebessüm etti. Bir şeyleri anlasa da peşin hüküm vermemek adına dillendirmedi. Fakat içten içe biliyordu. O gerçek aşkı tanırdı...

Harry Niall'ın dediği yere ilerlerken şansını o üç odanın hangisinde denese diye düşündü. Fakat düşüncelerini duyduğu keskin aksanlı yumuşak ses bozdu. Aralık kapılı olan odadan gelen sese doğru yürüdü.

Tam kapıyı açacaktı ki Louis'nin dedikleriyle olduğu yerde kaldı. "Biliyorum Lilibeth.. Ben de seni seviyorum.. Tamam.. Doğru zamanı bekliyorum sadece.. Peki fazla bekletmem.. Ben de seni özledim.. Görüşürüz.."

Harry bir an damarlarındaki kanın kıskançlık hissiyle yanıp tutuştuğunu hissetti. Tamam biliyordu Louis de onun gibi erkeklerden hoşlanıyordu ama telefonda konuştuğu kadın her kimse onunla oldukça yakın konuşmuştu. Harry ne kadar modunu düşürse de bilmeden onu kırmak istemedi. Aralık kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdi.

Sese dönen Louis karşısında onu görünce gülümseyip ona yaklaştı. Koluna dokunup orayı parmaklarıyla okşarken "Özür dilerim Harry. Telefon çaldı yanına gelemedim. Sen otur ben belgeleri toparlayayım. Sonra da çıkalım, hm?" deyip masanın üstündeki kağıt yığınına döndü.

Harry duyduklarından öyle etkilenmişti ki onun temasına heyecanlanamadı bile. Oturduğunda beyninde dönen binlerce soruyla savaşmaktan yorulduğunu hissetti o bir dakika içinde. En mantıklısının onunla konuşmak olduğuna karar verip seslendi.

Wedding Organization//Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin