Umarım okurken zevk aldığınız bir bölüm olur. Yorumlarınızı, özellikle satır arası yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen. Eftelya'yı anlayın olur mu? En büyük temennim size karakterlerimi anlatabilmiş olmak ve onları tanıyan insanlar olmanızı sağlıyor olabilmek. İyi okumalar dilerim.
Kalbin, Ümit Bestesi; Son Mısra
Sezen Aksu: Ahbap Çavuşlar
Erkin Koray: Gönül Salıncağı
~~~~~~~~~~~~~~
"Raviyan-ı ahbâr ve nâkılân-ı âsâr ve muhaddîsan-ı rûzigâr şöyle rivâyet ederler ki" (Haberleri duyuralar, eserleri nakledenler ve zamanın olaylarını anlatanlar bildirirler ki) diye başlar okuduğum eski doğu masalları. Kendimi Alaaddin'in uçan halısının üzerinde bulmadan hemen önce sanki sihirli bir dünyaya geçmek için söylemem gereken sihirli sözcükleri söylüyormuşum gibi hisseder, fısıltıyla okurdum bu cümleleri. Her seferinde kalbim garip bir heyecan duygusuyla kaplanır, yüreğim ağzımda dolaşırdım masal masal, sayfa sayfa... Şimdi ise Alaadin'in cinine ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Çünkü bana birden bebek verebilecek tek kişi oydu sanki.
Pastanın kesilmesini beklemeden düğün organizasyonunu Deniz'e emanet etmiş, kendimi Hazal'ın sallanan rahat koltuğunda bulmuştum. Aslında niyetim düğünün sonuna değin kalmaktı lâkin aşırı ısrarına dayanamamış, kaçmıştım işten. Aşırı ısrarı da resimli mesaj göndermesiydi yani. Asla hayır diyemeyeceğimi bildiğinden yaptığı acıbadem kurabiyelerinin fotoğrafını atmıştı.
Hazal; evli, ikiz kız çocuğu annesi ve çocuk doktoruydu. Kendisiyle Amerikada tanışmıştım. O da oraya okumaya gitmişti ve bir kafede, baştan aşağı turuncu kıyafetleriyle, başka bir müşteriyle kavga ederken karşılaşmıştım kendisiyle. Ağzından çıkan türkçe küfürler imajıyla o kadar uyuşmuyordu ki kendimi alamayıp olaya müdahale etmiş ve adamın garson kızı gözlerinin önünde taciz ettiğini öğrenmiştim. Başta yalnızca amacım tartışmayı sonlandırmak ve diğer müşterilerin daha fazla rahtsız olmamasını engellemekti ama yabancı adam Hazal'a Fransızca çok kaba küfürler edince kendimi alamamış kafa atmıştım burnuna doğru. Tabii o günümün sonu polis istasyonunda bitmiş olsada çok güçlü ve sarsılmaz bir arkadaşlık ilişkisinin başlangıcının temeli atılmıştı.
Doğum izninin bitiminin ardından işe döndüğü bu günlerde, evliliğinde sıkıntılar yaşadığının farkındaydım. Mehmet, çok iyi bir eş çok iyi bir babaydı ama çok romantikti. Müzisyen kimliğinden ötürü mü bilmiyorum ama ilgi göstermeyi ve gösterdiği ilginin karşılığını almayı çok seviyordu. Sanat adamıydı, aşk adamıydı, çiçekli masmavi bahar günlerinin adamıydı, ilk gördüğüm gün anlamıştım. Şimdi ise tanımlayamadığı bir duygu yüzünden sürekli Hazal ile tartışıyor, sorunlar çıkartıyordu. Hazal'ın kendisini eskisi kadar sevmediğini düşündüğünü biliyordum ama o da artık eşinin kalbinin üçe bölündüğünü idrak etmeliydi sanırım. Tabii biraz Hazal'da da suç vardı ama hem anneliğin vermiş olduğu duygu seliyle hem de aylar sonra işe dönmenin vermiş olduğu gariplik ile başa çıkmaya çalışıyordu.
Çocuklara gündüz vakitlerinde Mehmet ile bakıcı bakıyordu çünkü zaten Mehmet evde çalışıyordu. Bu konu hakkında da şikayetçi olmadığını, kızları Pervin ve Zühre'ye bakmaktan, babalıktan büyük bir haz duyduğunu şu an bile görebiliyordum. Pervin uyanmış ve ağlıyordu tabii kardeşini de uyandırmasın diye binbir uğraşla yeniden uyutmaya çalışıyordu kucağında.
Hazal acıbadem kurabiyeleri ile dolu büyük bir tabak ile kahvelerle salonun kapısında belirdiğinde gözlerimi daldığı yerden, Pervin'den çektim. Dalgalı siyah saçlarını tepede tahta çubuklarla tutturmuş, ağzı dolu dolu gelmişti. Önümdeki masaya ikramlıkları yerleştirdikten sonra kendisini pür dikkat izleyen bana bir bakış atıp hâlâ yutmadığı lokmasını bana ağzını açarak gösterdiğinde kucağımdaki bebek yastığını direk suratına fırlattım. Gülerek kendini krem rengindeki L koltuğa bıraktığında hâlâ eskimiş bir surat ifadesiyle ona bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Ağacının Altında
RomanceOnun da dudaklarında bir eskiye dönüş, O da yüzmekte, bir ses yığınının üzerinde. Bin hatırayı bir anda duyan gözlerinde, İnsana geceler boyu hazan veren bir düşünüş. *** Eftelya... Sana söylemiştim hatırla! Her insanın kalbi güzel değildir, güzel...