Bölüm 1

361 33 3
                                    

Evett merhabaa, bir çeviri yayınlamayalı uzun zaman olmuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evett merhabaa, bir çeviri yayınlamayalı uzun zaman olmuş. Sterek için çeviri yayınlamak istedim. Sağlığımla ilgili bölümlerimi biraz aksattım o yüzden özür mahiyetine buraya bir çeviri yükleyeyim dedim.

İ'd let you win hikayesine yeni bölümü en kısa sürede bitirmeye çalışıcağım. Uzun ve süprizli bir bölüm olacağını söyleyeyim şimdiden.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm. İyi okumalar. 🫶🏻


Derek Hale Beacon Hills'e geri dönmeyeli yıllar olmuştu. Ailesinin ölümünden sonra, geri dönme fikrini düşünmek bile çok acı verici hale gelmişti. O ve kız kardeşi Laura, ellerinde kalan azıcık şeyi de toplayıp taşınmışlardı. Anılardan, acıdan ve varlıklarının yok oluşundan uzaklaştılar.

Kendisine ve kız kardeşine asla geri dönmeyeceğine dair yemin etmişti. Ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, asla geri dönmeyecekti. Laura'ya sahip olduğu sürece, o onun eviydi ve başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktu.

Uzun bir süre için bu doğruydu. Üç yıl boyunca New York'ta birlikte yaşamışlardı. Hayatta kalmışlar, kendilerine bir yuva kurmuşlar, neredeyse dayanılamayacak kadar zor olsa bile her gün teker teker yaşamışlardı. Ama başardılar. Her gün savaştılar, pençelediler ve süründüler ve üç yıl sonra nihayet iyiydiler.

Muhtemelen bir daha asla iyi olamayacaklardı ama iyiydiler. Derek sabah uyandığında nefes alabiliyordu. Yataktan kalkmak, okula gitmek, işe gitmek, yapması gerekenleri yapmak o kadar da zor değildi.

Her şey yolundaydı. Ve belki biraz daha zaman geçerse bir gün her şey yoluna girecekti.

Ta ki her şeyin iyi olmayacağı güne kadar.

On dokuz yaşındaki Derek hâlâ çoğunlukla okula odaklanmış, bir yandan üniversitenin ilk yılını bitirmeye çalışırken bir yandan da kirayı ödeyebilmeleri için Laura'ya yarı zamanlı bir işte yardım ediyordu. New York ucuz değildi ve paraları olsa da, ihtiyaçları olmadıkça kullanmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hayatın onları nereye götüreceğini bilmiyorlardı ve dikkatli olmak zorundaydılar.

Telefon geldiğinde vize sınavına çalışıyordu. Telefonunda Laura'nın adı yanıp sönüyordu ve odaklanmasını bozacağı için cevap vermek istemese de, ailesinden gelen bir aramayı görmezden gelmenin akıllıca olmadığını uzun zaman önce öğrenmişti.

O yüzden cevap verdi. Kız da ona koşmasını söylemişti.

Önceden belirledikleri buluşma noktasında buluştular ve Laura ona sadece avcıların onları bulduğunu ve gitmeleri gerektiğini söyledi.

Soru sormadı. Sızlanmadı, mızmızlanmadı ya da homurdanmadı. Gitmeleri gerektiğini söyledi, onlar da gittiler. Camaro'ya atladılar ve her şeyi arkalarında bırakarak gittiler.

The Darkness Inside | SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin