2.bölüm: ♢ne ben kaldım içimde ♢
*nede Güneş gökyüzünde*
*bir felaket*
"Ne demek o"
Koyu yeşil gözlerini hızlıca bana çevirdi
"Koyu sohbetimize sonra devam ederiz ölmek istemiyorsak kaçmalıyız"
O an gelen bir yer sarsıntısı ile çığlık atıp çocuğun elinden kurtulup yere çömeldim. Deprem mi oluyordu ne oluyordu hiç bir şey anlamıyordum.
Karşıma uzun yeşil gözlünün teki çıkmış beni bir şeyden kaçırıyordu. beni dünyadan kaçırmaya çalışırken dünyanin daha da içine sürüklemesi mantıklımıydı
Bir kez daha elimden tutulup sürüklendiğimde okulun çıkış kapısına varmıştık. Herkes kapının önüne yığılmış çıkmaya çalışıyor birbirini eziyordu. Yeşil gözlü çocuk beni sürüklemeye devam ederken bir anda kalabaliğın içine daldık. Asla yavaşlamıyor elimi deli gibi sıkıyor saatte bilmem kaç km hızla konuşuyorduk. İttirdiğimiz insanlar arkamızdan küfürler yağdırıyor herkes dışarı çıkmaya çalışıyordu.
Derken...dışarı adımımızı attık. Daha doğrusu ben atamadım... Çünkü hayatımda hiç böyle bir manzara görmemiştim. Tüm bu kaos tüm bu karmaşanın nedeni şimdi çok daha iyi anliyordum. Her yer kapkaranlıktı
Şok olmaya vakit yoktu elimi tutan çocuğa güvenmek zorundaydım. O koştu ben arkasından geldim yanından geçtiğimiz her yerden deli gibi duman çıkıyordu. Gözlerimden yaşlar gelmeye başlıyordu. Dayanmalıydım. Ne yaptığımızı nereye gittiğimizi gram bilmiyordum
Ama en çok bilmediğim şey nereye kaçacağımdı sokaklar çığlıklar atan, kulaklarını kapatan insanlarla doluydu. Tüm bu kırmızı dumanlı karmaşa etrafımda dönmeye başladığında gözümdeki yaşlardan hiç bir şey göremiyordum. Derken durmamı sağlayan o sesi duydum.
"Güneş,annecim burdayım gel birlikte kurtulalım"
Bu annemin güneş diyen sesiydi.
Annemin
Ölen annem
Elimi tutan çocuk ne kadar çekiştirirse çekiştirsin.. kurtulamıyordum.
Anne ! diye bağırdım. "Annemi duyuyorum o yaşıyor !"
Bacaklarımı ve belimi kavrayan iki güçlü kolla beraber çırpınmaya başladım."Bırak beni ! Annemi bir daha kaybedemem bıraksana !"
Ne kadar debelenirsem debeleneyim sımsıkı bana kitlenmiş kollar haraket etmeme izin vermiyordu. Her yerde annemin sesini duyuyordum.
"Güneş, annecim"
"Güneşim kızım"
"Gel annecim bekliyorum"
Çığlıklar atarak kulaklarımı kapattım. Dayanamıyordum buda neydi böyle.
Gözlerim yavaş yavaş kapanırken debelenmeyi bıraktım. Sanki komaya girmiş gibiydim. Koştuğumuzu hissediyordum. Gittikçe nefesimin tükendiğini hissediyordum. Yüzümün cayır cayır yandığını hissediyordum. Ve algılarımı belkide sonsuza dek açılmamak üzere kapattım. Bir daha uyanmamak istedim bir daha gözlerim açılmasın istedim.
Ama öyle olmadı
Ne istedim de oldu ki zaten
Gözlerimi serin bir yerde açtım. Her tarafı betonla kaplı küçük kare bir odadaydım. Birası bir sığınağa benziyordu. Yavaş yavaş yattığım taş zeminden doğruldum.
"Neredeyiz" diye bir soru yönelttim kime yönelttiğimi bilmeden etrafta siyah kıyafetleri tipler ve bir kaç kadın ve çocuk vardı.
"Yerin metrelerce altındayız"
Yeşil çocuk gayet normal bir şey söylüyormuş gibi bana döndü.
Şaşkınlıkla gözlerine bakındığım sırada birden dank ! etti doğru ya.
Hızlıca doğrulup ayağa kalktım.
"Ben burda kalamam annemin sesini duydum ve o 2 ay önce öldü onu kurtarmam lazım bu şehirde bir yerlerde ! burdan nasıl çıkabilirim?"
"Burdan çıkamazsın."
Yeşil gözlü çocuğun sert cevabı sinirlerimi geriyordu. Annem burdaydı ve yaşıyordu sesini defalarca kez duymuştum. O benim annemdi tanımazmıydım hiç."Evet çıkacağım size iyi günler"
"O annen değildi halüsülasyondu"
"Hayır annem olduğuna adım kadar eminim halüsülasyonlar bu kadar gerçekçi olamaz ! kulağımın dibinde bağırıyordu !"
"Atılan zehirli gazlar insanların derin acılarını bulup buna göre onları vuruyor"
Buna inanmayacaktım! Birisi her şey kamera şakası diye çıkıp bağırsın istiyordum.
Lütfen .. diye geçirdim içimden lütfen şimdi kendime vurduğumda uyanayım ve her şey bir rüya olsun
Kendi suratıma bir tane tokat gecirdigimde gözlerimi yatagimda uyanmak umudu ile kocaman açtım. Tüm yüzler bana dönmüştü.
"Ruya değilmiş!" Diye umutsuzca fısıldadım.
"Bende bütün yol boyunca kardeşimin sesini duydum. Halüsülasyondu güneş saçmalama ve otur lütfen "
Allahım neler yaşıyordum böyle. Son bir kaç saatte yaşadığım tüm bu şeylerde neydi. Acı içinde sırtımi duavara yaslayarak yere çöktüm.
"Neler oluyor lütfen birisi bana anlatsın" dedim yalavararak.
Yeşil gozlü çocuk yanıma geldi.
"Şimdi iyi dinle küçük. Ben askerim. Beklediğimiz bir saldırı sonucu şu an tum ülke bu halde. Kaç yıldır inşaa ettiğimiz bu yeraltı sığınağına seni getirmek için çok uğraştım o yüzden mızmızlanmayı birak ve biraz güçlü ol"
"Ya anlamıyorum" diye çığlık attım.
"Gerçekten anlamıyorum ! Bunlar neden oluyor bu saldırıyı yapan kim. Neden ülkeye zehirli gazlar atılıyor. Bu yeraltı sığınagı kim tarafından oluşturuldu hiç bir şey anlamıyorum ve mizmizlanma diyorsun ?! Sen nerenin askerisin Allah aşkına bir cevap ver"
Çıldırmış gibi ardı arkasına sorduğum sorulari duymazdan geldi ve siyah üniforması ile aynı renk kasketini çıkarıp kahverengi saçlarını eli ile karıştırdı.
"Ben toprak. Hayatını anlamlandırmakla görevlendirilmedim. Kesin bir emir ile seni korumam gerekiyor. Şimdi daha fazla soru sorma çünkü yemek saatine kadar uyuyacağım."
Arkasını döndü ve beton zemine uzandı. Gerçekten delirecektim.
"Bu mu açıklaman diye çığlık attım. Tüm bu gercek dışı olaylar ne. Hava gündüz olmasına rağmen neden karanlık alooo"
Sırtına yumruklar atmaya başladığımda duymak istemeyeceğim 6 kelime ağzından çıktı.
"Çünkü artık dünyada bir güneş yok"
"Neydi bu güneş alınıp yerine geri konulabilen bir şey miydi. Tutulup bir kutuya saklanıp kaldırılabilen bir şeymiydi güneş. Bumuydu yıllardır öğrendiğim fen dersi. Güneş benim adımdı güneş gökyızünde güç kaynağım ilham kaynağımdi..Şimdi tum bu gerçek dışı şeyler beni delirtirken. Gizli kurulan bir örgütün yer altı sığınağıda iken.
Ne ben kaldım içimde ne de güneş gökyüzünde.
Evett 2.bolumumle karşınızdayımmm kafanız biraz karışmış olabilir ama okudukça iyice anlayacaksınız cok realist dusunmeyinnnnn okuduğunuz için çok teşekkürler ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Gerçeklik
Teen FictionAnnesini yeni kaybeden genç bir kız bir felaketin ortasına düşse ne olurdu ? Peki ya gerçeklikte uzak bu bilinmeyen söylentiler. "O gün uzun boylu bu çocuk benim elimden tutmasaydı şu anda seni bulamazdım. Sen benim nerde olduğunu bildiğim kayıbımd...