Sasuke, büyülü ormanın efendisinin evinde ikinci kez uyandığında ilk uyanışına nazaran daha iyi hissediyordu. Hatta belki iyi demek yetersiz kalırdı, mükemmel hissediyordu. Zihni hiç olmadığı kadar berraktı, içi görünen bir akarsu gibi. Tüm düşünceleri sıraya dizilmiş, aralarında yeller esiyordu; bu Sasuke'nin karmaşık zihni için alışılmadık bir durumdu. Sasuke gerçekten Büyülü Ormanın Efendisinin tıbbi yeteneklerine bakarak önünde eğilebilirdi.
(A/N: yanlış anlayani sikerim.)Uyuya kaldığı yerde uzanıyordu. Tek fark, Naruto'nun kucağı yerine bir yastığın üzerinde yatıyordu. Kafasını yavaşça kaldırıp etrafına baktı. Pencerenin ardında kalan dünyanın karanlık olduğunu ve gaz lambalarının yakıldığını fark ettiğinde gece olduğunu anladı. Naruto tezgahın üzerinde bir şeyler doğruyor ve buharları çıkan tencerenin içine bırakıyordu. Bu sıcak görüntü Sasuke'ye bir anlığına aile ortamını hatırlattı. Yıllardır görmediği ailesini...
Kurama yine şöminenin önündeydi, uyuyordu. Nedensiz bir şekilde onun uyuyor olması Sasuke'nin içini rahatlattı. Tilki onu tedirgin ediyordu. Ayağa kalktı ve Naruto'nun yanına doğru gitti. Naruto arkasına bakmadan konuştu. "Günaydın... Ya da dur, gece oldu t'tebayo. Ne demeliyim?" Bir an elinden bıçağı bırakarak elini çenesine koydu ve düşündü.
"Günaydın deme işini sabaha erteleyebilirsiniz. Sonuçta birazdan yeniden uyumayacak mıyız?" Sasuke gülümseyerek cevaplamıştı.
Naruto güldü, "haklısın." Ardından sordu, "aç mısın?"
"Evet, tabii. Ne yapıyorsunuz? Bu yemeğin adı nedir?"
"Bunun adı yemek."
"... Yani bir adı yok mu?"
"Var. Dedim ya; yemek."
Sasuke: "..."
Kitapların arasında heykel gibi duran ince sesli kurbağa Sasuke geldiğinden beri ilk defa konuştu, "Naru-chan için yemekler ikiye ayrılır; Ramen ve yemek. Ramen dışında başka isim bilmiyor. Bilse bile unutur zaten."
Sasuke saha fazla sorgulamadı. Gülümsedi, "Pekâlâ." Naruto'nun ustalıkla havuçları ve lahanayı doğrayarak tencerenin içine atışını izledi. Ne yemeği yaptığını bilmiyordu, zaten yemek yapmakla arası yoktu, çoğunlukla dışarıdan yerdi. Özellikle el lezzetine güvendiği bir- iki restoranta giderdi, bu konuda seçici biriydi. Ancak aç olduğundan mıdır, yoksa yemeğin iştah açıcı bir kokusu olduğundan mıdır bilinmez, ne olursa olsun bu yemeği yiyeceğini düşündü.
Biraz daha izledikten sonra ayaklarının ağrıdığını fark etmişti. Uzun süredir Büyülü Ormanın Efendisinin dibinde durmuş ne yaptığını izlediğini fark ettiğinde birkaç adım geriledi. Yanlış anlamasını istemezdi. Üstelik Naruto izlenmekten rahatsız olmuş olabilirdi. Ama yüzüne baktığında aynı ifadeyle yemek yapmaya devam ettiğini fark ettiğinde çok da kafasına takmadı. Naruto sanki atomu parçalıyormuş gibi yemek yaparken dikkatliydi.
Sasuke etrafına bakındı ve o yemek yaparken etrafı gezerek oyalanmaya karar verdi. Kitaplığın önüne geldiğinde durdu. Ahşap raflar o kadar ağırdı ki ortaları aşağıya çökmüştü. Kitapların çoğu şifacılık, faydalı bitkiler ve taşlar, yemek tarifleriyle ilgiliydi, ancak biraz daha baktığında dinlerle, tarihle ve şamanlarla ilgili birkaç kitap daha görmüştü Sasuke. Roman neredeyse hiç yoktu. Büyülü Ormanın efendisi, zamanını saçma sapan aşk romanlarıyla geçirmiyordu, bu Sasuke'den tam not alması için yeterli bir nedendi. En son o saçma sapan aşk kitaplarını abisinin nişanlısının zoruyla okumuştu ve -şakasız- az daha kusuyordu.
"Sanırım bir şeyler üzerine çalışıyorsunuz?" Dedi Sasuke, kitapların yıpranmış sayfalarına bakarken; Naruto onları birden fazla kez okumuş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARLAK TAŞLAR | SasuNaru [mpreg]
FanfictionBağımsız bir kraliyet ajanı olan Uchiha Sasuke, kral Jeo'un emriyle dokuz kuyruklu bir tilki iblisini araştırmak için görev alana kadar dünyadaki en kurnaz kişinin kendisi olduğunu sanıyordu. #mpreg