[1] Dokuz kuyruklu tilki iblisi ve kraliyet ajanı.

975 92 96
                                    

Kan...

Dehşet...

Acı...

Uchiha Sasuke, Güney Wenz Garnizasyon'undan, Kral Jeom'un emriyle gizli bir görevi yerine getirmek üzere ayrıldığından beri bu üç kelimeyle arkadaş olmuştu.

Üç gün oluyordu ve başına gelmedik kalmamıştı. Felaketten önceki gün normaldi; olacaklardan habersiz serin bozkırlarda atıyla koşturmuş, berrak akarsuların tadına bakmış ve hatta bir kervansaray bulup konaklama fırsatı bile bulmuştu. İkinci gün uğursuzluklar bir çığ gibi üst üste yığılmıştı.

Sabah uyandığında Kral Jeom'un emrini yerine layığıyla yerine getirmek üzere Büyülü Ormana doğru yola çıkmıştı. Yolu tam olarak bilmediği için sürekli birilerine sormak için durmuştu, ama aldığı tek cevap; uğursuz bakışlar, korku dolu titremeler ve havada uçuşan "bilmiyorum"lardı. Belki de insanların büyülü orman hakkında bu kadar tereddüt etmesini biraz olsun ciddiye almalıydı, o zaman bunlar olmayabilirdi.

Halk yardımcı olmadığı için hava kararırken anca varabilmişti büyülü ormana. Ormanın girişinde oyalanıp biraz ateş yakmış, ellerini ısıtmıştı. Ancak davetsiz misafirler onları alacakaranlıkta hazırlıksız yakalamıştı. Bir metre bacakları olan, kırmızı gözlü iğrenç tüylü örümcekler saldırmış, atını paramparça etmişti. Sasuke neyse ki son anda kurtulmayı başarmıştı. Fakat yoluna yayan devam etmek zorunda kalmıştı.

Sonraki gün türlü yaratıklarla boğuşmaya devam etmişti. Aynı yollardan geçmiş, ormanın efendisini bulmak için ordan oraya dolaşmıştı. Büyülü Orman, içinde güçlü bir manyetik alan ve ruhani güç barındırıyordu. Manyetik alan pusulasının ibresini saptırıyor, sınırsız ruhani güç ise ruhunu huzursuzlandırıyordu.

Adı duyulduğunda insanların dizlerinin titremesine neden olan, büyücü olarak yenilmez olarak kabul edilen, kibiri ve aşırı zekasıyla bilenen Uchiha Sasuke, sadece üçüncü günün sonunda Büyülü Ormanla baş edemeyeceğini anlamıştı. Fakat çıkmak imkansızdı, pusulası bozulmuş, yön duygusunu kaybetmişti. Üstelik içindeki mananın da eridiğini hissediyordu. Köşeye sıkışmıştı.

Başına gelenlerin aslında bir hiç olduğunu anladığında elli metrelik bir pitonla dövüşüyordu. Kuvvetli vuruşunun, zehirli dişlerinin, şeytani bakışlarının hedefi oluyordu. Kılıcı kırılmıştı- onu tüm uluslar arasındaki en iyi demirci yapmıştı üstelik! Büyü manası ciddi şekilde hasar görmüştü, omzu çıkmıştı ve fazlasıyla kan kaybetmişti. Teslim olup yenilmeyi beklese her şey daha kolay olurdu...

Sasuke ağzına gelen ilk büyüyü savurdu. Ama bu tozu dumana katan güçlü yılanını etkilemedi bile. Sasuke arkasındaki taşa takılıp yere düştüğünde yılan atılıp saldırıya geçti. Sasuke son gücüyle karşılık verecekti ki güçlü rüzgar ve ışık sayesinde büyüsünün rotası saptı ve ağaçların arasında gözden kayboldu.

Rüzgar yılanı da etkilemişti ki Sasuke'yi bırakıp bir çığlık attı. Sasuke yüzünü pelerinine saklamaya çalışırken bir yandan da böyle güçlü bir ruhani gücün kime ait olabileceğini merak ediyordu.

Yoksa bu... Kral Jeom'un onu araştırması için gönderdiği Büyülü Ormanın efendisi miydi?

Böyle bir güç, böyle bir efsanede olabilirdi. Başka kimsenin olmasına imkan yoktu.

Bir anda karanlığın arasından çıkageldi. Adımları havada süzülüyordu. Kırmızı gözleri, beyaz dumanların içinde bile seçilebiliyordu. Sasuke'nin kulakları uğulduyordu. Kanlanmış gözleri, yabancı kişinin üzerinde gezindi. Tam olarak vücudunu seçemese de siluetinin çok büyük olduğunu fark etti. İki metre miydi? Söylentilerden daha korkunç görünüyordu.

Sasuke bayılmadan önce, büyülü ormanın efendisinin elini kaldırarak yılanı kontrol ettiğini hayal meyal gördü. Ardından karanlığa gömüldü...

•••

İlk bölümümüz vatana millete hayırlı olsun.

Hadi eyw

PARLAK TAŞLAR | SasuNaru [mpreg]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin