Bay Michael gözlerime bakarak "neden mahkemeyi bekleyip fred'in de orda olduğunu söylemiyorsun? Dediklerinin uydurma olmadığını nerden bileceğim?", dedi.
Bende hafif gülerek; babası bakan olan birini hiç hapiste gördünüz mü?, dedim ve ekledim, üst kata bile gelmeyen sesin nasıl komşulara gittiğini sanıyorsunuz?.Bay michael biraz düşündükten sonra "Mahkemeye kadar beklemen lazım, mahkemesi olan kişileri burda rahat bırakmazlar", dedi. Çalan zil sesiyle birlikte içeri girdik, herkes hücresine giderken bay michael bana yaklaşıp "Planını yap, çıktığında eski dostunu ummak istediğin yerde bulamayabilirsin", dedi.
Hücreme gelmiştim ve derin derin düşüncelere daldım, intihar etmeyi düşündüm ama alexi için yaşamam gerekiyordu, fred'in neden böyle yaptığına hala anlam verememiştim, aşıksan neden öldürüyorsun, fred'i iyi tanırdım o bir psikopat değildi.. Ah ahh ben ne diyorum hala o oruspu çocuğunu savunuyorum, ihanetini kendime yediremeyip gönül rahatlatmaya çalışıyorum ama gerçeklerle yüzleşip onunda alexi'ye yaptığı gibi gırtladığı kesecem ve evet bunu gözümü kırpmadan yapacam.
Gardiyan sesiyle uyandım, akşam düşünmekten içim geçmiş.
Yemekhane'ye gitmek için koğuştan çıkıp sıraya girdik. Yemekhane'ye gittiğimiz sırada iki gardiyanın benim hakkımda "işte karısının gırtlağını kesen adam bu" dediğini duydum.
Bi anlık sinirlen "sizede yapmamı istemezsiniz değil mi", diye çıkıştım. Sanırım cevaplarını almıştılar.Yemeğimi aldığım sırada birinin bana seslendiğini duydum, bu bay michael'di. Yemeğimi alıp onun yanına gittim, bi anda "dövüşmeyi bilir misin?" dedi, Hayır dedim, "tamam" dedi. Sonra "Öğrenmek ister misin?" dedi ve heyecanla evet dedim, "Sana öğreteceğim" dedi, sevinmiştim çünkü fred'i gördüğümde birşeye ihtiyaç duymadan kıçına tekmeyi basabilecektim. Koğuşlara döndük hayal kurmaya başladım fred'e dair, ona neler yapacağıma dair, resmen sadece intikam için yaşar olmuştum.
...
Mahkemeye bir gün kalmıştı, bay michael kaçış planı hakkında bir kez bile konuşmamıştı ama dövüş konusunda kendinden bile iyi yetiştirmişti beni. Yemek yedikten sonra koğuşlara döndüğümüz sırada bir mahküm isyan bayrağı çekti. Irkçılığın son dorukta olduğu bu hapishane de en çok korktuğum şey başıma gelmişti. Gardiyanlar ordan can havliyle uzaklaşırken herkes birbirine girmişti. Direkt bay michael'ı aramaya koyuldum, onu ararken 3 kişi yolumu kesti, kavga istemiyordum. Arkamı döndüm gidiyordum ki sırtımın alt bölgesinde bir sıcaklık hissettim, elimle kontrol edince şişlendiğimi fark ettim ki zaten saniyeler sonra gözlerim kapandı ve yere kapaklandım
Gözümü açtığım sırada bir hastanedeydim ve o an tıpkı bir sinir küpüydüm çünkü takvime baktım mahkemeyi kaçırmıştım ve ayrıca bay michael'in sağlığından bi haberdim belkide ölmüştü. O sırada bi hemşir içeri girdi iyileştiğimi söyleyip üstümdeki cihaz kablolarını söktü, sonrasında beni tekerlekli sandalyeyle dışarı çıkardı ama bi gariplik vardı, etrafta ne gardiyan nede bi asker vardı. Acaba bu fred'in işimiydi, hareket edince sırtım yırtılıyordu sanki, kim olduğu belirsiz kişi 7 cm çapında bi şişle şişlemişti beni, hemşir'e sordum; nereye gidiyoruz? Hemşir ise hafif gülerek "birazdan görürsün" dedi. Artık fred olduğundan emindim, tek görgü tanığını aleyine ifade vermemesi için öldürecekti.
Siyah bir transporter yaklaştı ve arka kapısı açıldı arabada kimse yoktu, şoför arabadan inip yanıma geldi ve şöyle söyledi; Bay morales lütfen buyrun, Bay michael'ın selamı var. Şok olmuştum, şoförün yardımıyla arabaya bindim. Hem çok mutluydum hemde düşünceli, neden bay michael kaçmadı diye sordum şoföre bi anda, şoför ise son duruşmasını beklediğini söyledi ama garipti bay michael ömür boyu hapis cezası almıştı.
Bir otele vardığımızı gördüm, şoför kapımı açarak hemen yardımıma geldi ve beni bay michael'ın ayarladığı odaya getirdi. İyileşene kadar sizinle ilgilenecekler efendim ve bu mektup size diyerek bir mektup verip gitti.
Mektup Bay Michael'dandı ve şöyle yazıyordu; "Sevgili Bay morales, sana bu ufak kaçamaktan söz etmedim çünkü söz etseydim sen ayak uyduramaya bilirdin, sırtın içinse üzgünüm onuda ben yaptım ama tamamen yaşama garantin vardı, yani sanırım ama artık dışardasın hemde benim olamayacağım kadar dışarda, iyileşene kadar sana hiçbir polis ulaşamayacak benim otelimdesin. Yatağın başındaki çekmecede sahte kimlik ve ehliyet var tabi bi miktarda para, onlar senin. Umarım bunların karşılığında verdiğin sözü tutarsın çünkü tutmazsan ölümüne çok az kalmış ve sana iyilik yapmış bi insanı yüzüstü bırakırsın, sen böyle biri değilsin".
Mektubu okuduktan sonra yakmıştım, ona verdiğim sözü tutmak için hazırım ama ilk olarak yapacağım bi iş var, Fred'i öldüreceğim..PART 3 ÇOK YAKINDA...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keskin Bıçak
Short Storyİhanet kabullenmesi gerekilen acımasız bir gerçektir ama güvendiklerimiz tarafından yaşatılan ihanetler..