1: "YOL"

2.6K 63 28
                                    

Hint Felsefesinin dört temel kuramından birincisi: "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir." Bunun anlamıysa şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır. Ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.


***

"Güneş! Aşkım kalk hadi ya!"

Gözlerini açtıysa da anında oflayarak geri kapattı Güneş. Göz kapaklarının üzerinde tarifi olmayan bir ağırlık vardı. Bir de yüzüne vuran sıcak yaz güneşi yok muydu... Katlanılmaz bir sabaha uyanmıştı.

"Saat on oldu, on!"

"Tamam Selin!" Güneş derin bir nefes alarak koltuğa yayılmış bedenini dikleştirdi. Parmaklarını şakaklarına koydu ve başını ovuşturdu.

"Parol, Novalgin, Dolorex, Apranax, Vermidon, Majezik, Arveles, Voltaren, Minoset?"

Güneş alnını ovuşturmaya devam ederken elinde saç fırçasıyla tepesinde dikilen kıza baktı. "Hiçbiri Selin!"

"Ayağına gelen doktoru geri çevirdin ya... Peki Güneş Hanım!"

"Diplomanı göster önce!" Gülerek başını iki yana salladı, severdi Selin'e takılmayı.

"Okulu uzatmama annem senin kadar laf etmedi ya!"

"Sabah sabah okul muhabbeti çekemeyeceğim Selin, başım çatlıyor!"

"Bütün gece bilgisayarın başında oturursan bu baş ağrısı normal tabii!"

"Çalışıyordum, ne yapayım?"

"Neye çalıştığını da anlamadım ki! Ayağının tozuyla geldin, daha bir hafta oldu, mis gibi yüksek lisansı da bitirdin. Keyfini çıkarsana, ömrün boyunca it gibi çalışacaksın zaten!"

"Biliyorsun beni, boş boş oturamıyorum."

"Ne yaparsan yap Güneş ama bana aşkla ve meşkle gel... E, var mı Emre'den bir haber?"

Güneş başını ovuştururken farkında olmadan parmaklarının basıncını arttırmıştı. "Yok, en son beni havaalanından almıştı. Sonra da görüşemedik, ama konuşuyoruz telefonda. Yoğun çalışıyor."

Selin gözlerini devirdi. "İki yıldır Londra'daydın, Emre ilk sene yanına gidiyordu ama ikinci sene bir kez bile gitmedi Güneş. Doğum günün, sevgililer günü, yıldönümünüz, sonra yılbaşı... Çocuk hiçbirinde yanında değildi! Sen hala işi var, yoğun çalışıyor, ailesi geldi deyip duruyorsun. Birbirinize ayak bağı olmaktan başka yaptığınız bir şey yok!"

"Selin, gerçekten başım çok kötü."

Selin, Güneş'in Emre ile ilgili konuşmak istemediğini anlayınca üstelemedi. "Saydım ya bir sürü ilaç, getireyim işte."

"Yok... İstemiyorum. En azından şimdilik."

"Sen bilirsin." Omzunu silkti. "Ama bu Emre konusunu bir gün detaylı anlatacaksın, Meryem'le konuyu açtığımızda hep geçiştiriyorsun." dedi ve salondan çıktı.

Güneş düşündü. Emre'yle ilişkisi hakkında arkadaşlarına anlatacağı bir şey yoktu ki! Ortada bir ilişki var mıydı, o da belli değildi. Sıkıntıyla dudağını ısırdı önce, derin bir nefes verdi ve başını öne eğdi. Gür saçlarını parmaklarıyla tarayarak havalandırdı. Sonra bileğindeki tokayı geçirdi. Tepesinde kocaman bir topuz yaptı. Sehpaya eğilip telefonun ekranından inceledi yüzünü. Gözlerinin altında mor halkalar belirmişti. Kaşları dağılmıştı, dudakları kurumuştu, çilleri meydana çıkmıştı, bakışları solgundu. Çok solgundu hem de. Güzel hissetmiyordu kendini. Ama yapacak bir şey yoktu, telefonu sehpaya bırakıp ekranı ters çevirdi ve tavana dikti gözlerini. Sıkıntıyla nefes alıp verirken gelen bildirimle telefona tekrar dönmek zorunda kaldıysa da mesajın kimden geldiğini görünce keyiflendi. Sırıtarak kafasını yana eğip koridorda gezinen Selin'e baktı. Aynanın karşısında makyaj yapıyordu kız.

Güneş'e GiderkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin