39'

102K 6.8K 18.7K
                                    

"Namjoon çekil çocuğun başından uyuyor işte, çekil."

Hoseok'un sesi kulağımda yankılanıp uykuyla uyanıklık arasındaki beni daha ayık hale getirirken hala gözlerimi açamamıştım. Kaşlarım çatılıp dudaklarım büzülürken derin bir nefes alıp yattığım yerde hafifçe gerindim.

"Şekerim dur, çok çirkin biraz daha çekeyim güleriz sonra."

Gerinmem bitince yavaşça gözlerimi araladım ve hemen birkaç santim ilerimdeki telefon ve üstüme eğilip deli gibi sırıtan Namjoon'la aklım çıkarken hızla telefona vurup yan tarafıma düşmesini sağladım. Nefeslerim hızlanıp vücudum aniden karıncalanırken telefonuna vurduğum için homurdanan Namjoon'u daha uyuşuk ellerimle ittim.

"Salak! Siktir git başımdan!"

Cızırtılı sesim ve ağzımın içindeki iğrenç tatla yüzüm buruşurken dudaklarımı yalayıp etrafa baktım. Namjoon'un evindeki salonun koltuğundaydım. Gece beni zorla dışarı çıkarıp gezdirmişler en son ise yurda götürmeden 'bizimle kal eğleniriz' diyerek buraya getirmişlerdi.

Eğlenmeden kastı 'sen burada yat' diyerek üzerime attıkları yastık yorgan sonrası odalarına çıkıp hiç çekinmeden çığlıklarla birkaç tur sevişmeleriydi. Öleceğim sanmıştım be!

Dayanamayıp mutfağa gitmiş elime sıcak çikolata alarak bu soğukta öylesine bir örtüyle balkona atmıştım kendimi. Sanırım soğuk biraz çarpmıştı ki şu an kafam ağrıyordu ve burnum dolmuştu.

"Salak ne vuruyorsun telefonuma?!"

"Sensin salak! Sen niye dibime girmiş uyurken beni çekiyorsun?!"

Arkamdaki yattığım yastığı alıp yüzüne fırlattığımda yakalayıp gözlerini devirerek kendini karşımdaki diğer koltuğa attı.

"Anı bunlar anı! Ne bilirsin sen!"

"Hoseok bundan ayrılmak için ne kadar istiyorsun?!"

Mutfağa doğru bağırdığımda hızla kafasını kapıdan uzatıp bir bana bir de merakla cevabı bekleyen Namjoon'a baktı.

"İkinizi ayırsam? Aynı ortamda durmasanız?"

"İşte bu lan! İşte bu! Biliyordum beni bırakmayacağını!"

Hoseok'un cevabıyla ben gözlerimi devirip saçlarımı kaşırken Namjoon ayağa fırladığı gibi yastığımı yüzüme fırlatıp kapıdaki sevgilisine gitti ve dudaklarına yapışarak mutfağa ilerletti onu.

Yüzüme çarpıp kucağıma düşen yastığı umursamadan burukça gözden kaybolan ikilinin arkasından bakarak gülümsedim.

Yine Taehyung'suz bir sabaha uyandığım aklıma ve kalbime dank edince göğüs kafesimdeki daralma ve boğazımdaki yumruyla geriye bıraktım kendimi. Daraldığım için derin derin nefesler alırken tavanı inceliyordum.

Üç aydır yoktu ortalıklarda. Bir ay önce doğum günümde fotoğrafımı beğenip mesajlarımı görmesi dışında hiçbir haber alamamıştım. Kafayı yiyecek gibiydim. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi, kime ne anlatacağımı şaşırmıştım.

Sonuçta kimse her gün ağlayan beni çekmek ya da dinlemek zorunda değildi ki bir süre sonra herkes Taehyung'un yokluğuna alıştığında ve daha az bahseder olduğunda ben de kendimi kimseye anlatamaz olmuştum. Çekiniyordum açıkçası ve onlara da çok kızmıyordum çünkü yanımda sürekli konuyu açıp üzülmemi istemiyorlardı. Benim onlara gitmemi bekliyorlardı konuşmak için ama ben de gidemez olmuştum işte. 

Ben iyi miydim? Pek emin değilim. İçim eskisi kadar yanmıyordu ya da her gün dönecek diye içten bir heyecan ve umutla günümü geçirmiyordum. Ama gün geçip o gelmedikçe de çöküyordum. Nefeslerim daralıyor başımdan ve kalbimden ağrılar eksik olmuyordu.

help for love |taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin