(Bundan 2800 yıl önce)"Çok hızlı koşma düşeceksin! "
"Hadi ama abla beni yavaşlatmak için saçma şeyler söyleme, beni yakalayamazsın sen."
"Bizim küçük bana meydan mı okuyormuş bakalım."
"Ahahaha! Tamda öyle olu— AH!"
"Mirkan! Sen iyi misin?!"
"Ahh, dizim çok acıyor.."
"Sana demedim mi ben düşeceksin diye!"
"Tamam abla yâ! Kızma hemen."
"Her neyse, ne olmuş bakalım bacağına—aman tanrım."
"Ne olmuş?"
"Küçük bir sıyrıkmış ama diğer tarafa düşseydin bacağın kırılabilirdi, yüce Haldi seni korumuş şükürler olsun ki."
"Bu iyi bir şey, öyle değil mi?"
"Evet öyle sevgili kardeşim."
Sonra bir patırtı duyuldu. Mirkan korkmuştu, tâbi bende aynı şekilde korkmuştum. Sonra diğer kardeşlerimin evde olduğu aklıma geldi. Eve doğru koşmaya başladım peşimdende Mirkan geliyordu.
"Abla bu ses nerden geldi ve neden eve doğru koşuyoruz?"
"Öğreneceksin tatlım, öğreneceksin."
*ᕯ
"Öğreneceksiniz, sizler benim gücümü öğreneceksiniz."
"Git kendine çeki düzen ver önce Arman."
"Oh? Bana zayıf mı diyorsun Ruşa?"
"Canın cehenneme."
"Ahahahah, çok komiksin cidden. Ölmek üzereyken bile bana karşılık vermeye çalışman çok trajikomik."
"Sana olan nefretimi anlaman içindi—"
O sırada Pers İmp. temsilcisi Urartu temsilcisinin boynunu tutmuştu havaya kaldırarak. Kadın zorlukla nefes alıyordu. Oda anlamıştı artık bunun son nefesleri olduğunu. Tek isteği sadece bir kez daha çocuklarını görmekti.
O sırada kapı açıldı ve içeriye Mirkan ile ablası girdi.
"Ah, çocukların bunlar mıydı Urartu?"
Urartu temsilcisi Mirkan ve ablasına baktı. Çok endişeli görünüyorlardı. Bir an kendinden utanmıştı. Nasıl bu kadar ihtişamlı bir devletten buraya düştüğünü düşündü. Hepsi her yeri toz edip kavuran Pers İmparatorluğu'nun marifetiydi.
Daha sonra diğer odadan diğer çocukları geldi. Urartu temsilcisi onlara saklanmalarını söylemişti oysaki.
"Anne..? Neler oluyor bu adamlarda kim?" dedi daha büyük olanı.
Pers İmparatorluğu'nun yüzünde bir gülümseme yerleşti. Urartu artık ölmeye çok yakındı, bu yüzden onu yere koyup kılıcını çekti ve bir anda gövdesine girdirdi.
Pers temsilcisi hızla konağı terk ederken çocukları annelerinin yanına sokulmuştu. Hepsi bir ağızdan ağlayarak "bizi bırakma anne!" diyorlardı.
Urartu ise zar zor ağızını açarak büyük kızına seslendi.
"Gülşah kızım, bana bir söz ver."
"Hayır anne, lütfen beni bırakma.Sensiz nasıl çaremize bakarız? Lütfen!"
"Üzgünüm kızım ama gitmek zorundayım. Sadece bana bir söz ver; ne olursa olsun hiç kimseye güvenmeyeceksin ve hiç kimseye muhtaç düşmeyeceksin. Son olarak kardeşlerine iyi bakıcaksın."
"Fakat ben...ben bunu yapamam. Sensiz olmaz."
"Ben sana güveniyorum, sen her şeyin üstünden gelebilirsin. Üzgünüm tatlım."
Urartu temsilcisi artık gitmişti. Kardeşlerine bakma yükü büyük olana kalmıştı. Yani Van temsilcisine.
Bundan sonra ne olursa olsun hepsinin üstünden gelmek zorundaydı ve annesine verdiği sözü tutmalıydı ve annesinin intikamını almalıydı.
*ᕯ
〔DEVAM EDECEK〕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Oyuncak Ayımsın ‖ APH
Historical Fiction• Sen tozlu bir kitabın herhangi bir sayfasında kimsenin farketmediği ama benim altını kara bir kalem ile çizdiğim bir cümlesin • ... ⌥Axis Powers:Hetalia Fanfic༄