Hyunjin gözyaşlarını silerken aylardır girmediği mahallenin tanıdık kaldırımında yürüyordu.
Her ne kadar buğulu gözleri yüzünden önünü doğru dürüst göremese de hızını kesmeden ilerliyordu.
Kış mevsiminin bir ayında, gecenin bir vaktiyken dışarı incecik bir hırka ile çıkmıştı. Kansızlığı dolayısıyla ölecekmiş gibi hissediyordu. Ama bu sevgilisine dönmesine engel değildi.
Uzun zamandır görmediği tanıdık bina ile daha da sabırsızlanırken şifresini bildiği kapıyı açmış ve hemen girişte olan evin kapısını çalmaya başlamıştı.
Jeongin'i bu saatte rahatsız ettiği için bir yandan üzülüyordu ama her zamanki gibi bencil biri olduğunu kanıtlayarak ardı ardına çalmaya devam etmişti.
Sonunda kapı açılıp üstünde bol pijamasıyla hafif uykulu gözler ile Jeongin görünmüştü.
"Jeongin" diye sızlanmış ve hemen onu kolları arasına almıştı.
Jeongin hiçbir şey anlamasada karşılık vermedi ona.
"Ne işin var evimde Hyunjin?" diye sordu sadece.
Hyunjin yavaşça kollarını geri çekmiş ve gözlerini Jeongin'in pijamasında gezdirirken "iyi olup olmadığını kontrol etmek istedim" demişti ağlamamak için kendini sıkarken.
Vücudu hâlâ dışardaki soğuğun etkisiyle şiddetli bir şekilde titriyordu.
"Ben... şey... iyi olduğunu gördüğüme göre geri gideyim. Rahatsız ettiğim için üzgünüm" demiş ve arkasını dönüp gideceği vakit, Jeongin kolundan tutmuş ve kendisine çevirmişti.
"Bu saatte beni niye kontrol etmek isteyesin ki? Hem bu soğukta incecik bir hırkayla çıkacak kadar delirdin mi sen?" demişti onu evin içine çekiştirirken.
"Ayakkabılarını çıkar, giy şunları" demişti ona bir çift ev terliği verirken Hyunjin sessizce dediğini yapmıştı.
"Salona geçelim" demişti Jeongin.
Hyunjin yine sessiz bir şekilde kabul etmiş ve Jeongin'in arkasından ilerlemeye başlamıştı.
Ortalama büyüklükteki kanepeye otururken "neden geldin?" diye sormuştu Jeongin.
Hyunjin soruyu duymamış gibi yaparak "lacivert yakışmış" demişti.
Lacivert saçlı Jeongin gerçekten harika olmuştu.
"Uzatma, anlatmanı bekliyorum"
"Çok saçma bir neden. Anlatsam beni kovarsın evden" demişti hırkanın kol uçlarıyla oynarken
Jeongin amerikan mutfağa yönelirken "anlat" demişti bıkkınlıkla.
Hyunjin iç çekerek konuşmaya başladı, "uzun zamandır uyumuyordum bu yüzden biraz erken yatmıştım ya da uyuyakalmışım bilmiyorum. Rüyamda seni gördüm. O kadar mutluydum ki seni rüyamda gördüğüme... Tabi bu mutluluk birkaç saniye geçti" ağlamaya başlarken devam etti, "öldüğünü gördüm Jeongin. O kadar kötüydü ki kanlar içinde kollarımda yatıyordun öylece. Ondan sonra uyandım ve elime ne geçtiyse giyip geldim. Ama neyseki hayattasın" demişti derin bir nefes verirken
Ölüm, Hyunjin'in en korktuğu şeydi.
Ailesi olmadan büyümüştü, ona sadece büyükannesi bakmıştı. Ama ne yazık ki o da ölmüştü. Geriye sadece köpeği ve Jeongin kalmıştı. Hoş, Jeongin'i sürekli kırıyordu.
"Böyle saçma sapan bir şey yüzünden mi geldin cidden? Oradan bakınca çabuk ölecek biri gibi mi duruyorum?" demişti gergin havayı dağıtmak adına hafif alaylı bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Come Back [Hyunin]
FanfictieHyunjin her depresyona girişinde Jeongin'in kalbini kırardı. Ardından ağlayarak ona geri dönerdi. SMUT | ONESHOT Yetişkin içerik