Doruk
Sabah bize uğrayıp kahvaltıya kalan Berk'le beraber biraz erkenden gelmiştik okula. Melisa da bir yere uğrayacağını söyleyip bizden ayrılmıştı. Koridorda yürürken birisinin koluma çarpıp çantamı düşürmesiyle sinirle o tarafa doğru döndüm.
" Pardon ya..." diye geveleyen çocuğa bir şey söyleyecektim ki Berk'in araya girmesiyle ağzımı açamadım.
" Aa! Volkan!"
" Berk!"
" Napıyorsun kardeşim burda? " dedi Berk gülerek esmer çocuğa yaklaşırken.
" Babam kaydımı buraya aldırmış işte..." dedi çocuk bir eliyle okulu gösterirken.
" Hiç haber de etmiyorsun geldiğini... Insan bi arar." dedi Berk bir elini çocuğun omzuna koyarken.
" Ya her şey apar topar oldu zaten. Vakit bulamadım pek. Ama telafi ederiz." dedi çocuk da sırıtarak.
Sanki benim burada olduğumu unutmuş gibiydiler. Hem Berk nereden tanıyordu ki bunu? Çocuk resmen beni bile unuttu ya... Beni, beni, en yakın arkadaşını.
Boğazımı temizleyip hâlâ orada olduğumu belli etmeye çalıştım. Berk elini yanındaki çocuğun omzundan çekip bana dönünce yüzüme bakıp hafiften sırıttı.
" Bu da sana bahsettiğim Doruk. Londra'dayken tanışmıştık." dedi Berk eliyle beni işaret ederek.
Bense elimi cebime sokmuş karşımdaki elemana bakıyordum ciddi bir şekilde. Niyeyse biraz gıcık olmuştum...
" Doruk, bu da çocukluk arkadaşım Volkan. Uzun süredir Izmir'deydi. " dedi Berk bu sefer de bana yanındaki çocuğu tanıtarak.
" Memnun oldum." deyip elini uzatan Volkan'a bir iki saniye baktıktan sonra elini sıkıp geri çekildim.
" Ben de..." dedim sadece ve ardından yere düşmüş olan çantamı alıp sınıfa doğru ilerlemeye başladım. " Ben sınıfa gidiyorum Berko." diye arkama dönmeden Berk'e seslenmiştim.
Sınıftan içeri girdiğimde gözüm hemen kapının önündeki sırada oturan Asiye'yi buldu. Kıvırcık saçları omuzlarına dağılmış, bir elini yüzüne yaslayıp kitabını okuyordu. Yüzüme minik bir tebessüm yerleşirken, önündeki kitaba dalmış Asiye'ye sessizce yaklaşıp bir anda kulağına doğru " Bö!" diye bağırınca olduğu yerde korkuyla sıçramıştı. Ağzından kaçan küçük bir çığlığa da engel olamamıştı.
Ben onun bu hallerine kıkırdarken o da sinirle bana dönüp elindeki kalemi fırlattı. Kafamı eğip kalemden kaçarken hâlâ sırıtıyordum.
" Iska..."
" Aptalsın sen ya cidden..." dedi Asiye bana göz devirip önüne dönerken.
Gülüşümü bozmadan yanına oturdum. Az önce attığı kalemi de eğilip yerden almıştım. Kalemi elimde çevirip oynarken konuşmaya başladım.
" Çok ayıp... Cidden. Belki farkında değilsin ama ben çok hassas bir insanımdır. Geceleri bunları hatırlayıp ağlıyorum. Günah değil mi masum bir yavruyu ağlatmak?" dedim sesime kattığım sahte bir hüzünle dudaklarımı büzerken.
" Beni pek ilgilendirmez. Ağlayarak günlüğüne yazabilirsin Doruk'cum." dedi Asiye gözlerini kısarak bana baktıktan sonra.
" Doruk'cum? Doruk'cum ha? " dedim hafiften sırıtarak. Sonra bir parmağımı uzatıp Asiye'nin kıvırcık bir saç tutamına uzandım. Parmağımla doladığım saçıyla oynamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül 🍁
Fanfiction" Sen istediğin kadar kaç. Ama benim sana karşı hislerim değişmeyecek. Sana milyon defa söyledim. Bir milyon defa daha söylerim. Ben seni seviyorum. Sence senin de beni sevdiğini bilirken pes edip gider miyim hiç?" Sen istedin ben dinledim Senden a...