2.Bölüm

30 4 13
                                    

"Bu kadar ağır olmak zorunda mıydın?" Derin kendi kendine söylenerek Selin'i yerden kaldırmaya çalışıyordu. Onun için aklında farklı fikirleri vardı. Bunun için eve gitmeleri gerekiyordu.

Derin öncedem bıraktığı çantasının yanına gidip eşyalarını topladı. O sırada telefonundan taksi numarasını tuşlayıp adresi verdi. Selin'i evine götürmesi için başka dikkat çekmeyen taşıt yoktu.

Selin'in yanına doğru ilerledi. Onu taşımanın bir yolunu bulmalıydı. "Hadi ama serçe parmağım kadar olup bu kadar ağır olman imkansız."

Yaklaşık beş dakika boyunca uğraştıktan sonra yerden kaldırabilmişti. Kolunu boynuna atıp ayaklarını sürüyerek binadan çıkarttı.

Taksi tam zamanında gelmişti. Selin'i arabaya koymuş yanına otururken taksici bisikletini garaja koymuştu. Her şey güzel ilerliyordu.

*********
"Sonunda uyanabildin, nereydeyse bir gün oldu sen uyurken canım sıkıldı."

Selin duyduklarıyla gözlerini geri kapadı. "Ses tellerini koparmak istiyorum, aptal ergen." diye söylendi.

"Ben 21 yaşındayım,ergen demeyi bırak artık."

"Ben 27 yaşındayım ve sen tanıdığım en aptal ergensin."

Derin gözlerini duvara dikerek yere -Selin'in yanına- çömeldi. Duvara zincirlenmesine rağmen lafını esirgemiyordu. Kendinden fazla emin duruyordu. Bu hoşuna gitmemişti. Kurbanlarından biri ilk defa farklı davranıyordu.

Orada dakikalarca aynı pozisyonda bakmayı sürdürdü. Beyninde ona ne yapması gerektiğiyle ilgili onlarca senaryo ve olasılıkları hesaplıyordu. Trans haline geçmiş gibi nefes alıp vermesi bile sabitleşmişti.

Selin karşısındaki manzaradan rahatsız olmuştu. Yaklaşık 15 dakika geçmişti, Derin hiçbir şey yapmadan duruyordu. Sinirini bozmak için laf atsa bile duymamış gibi durmaya devam etmişti. "Gerçekten duymadı mı?" düşüncesi daha çok garipsemesine neden olmuştu.

Aradan on dakika daha geçti. Derin yerinde rahatsızca kıpırdandı. Sonunda kendine gelmiş gibi görünüyordu. Ağzından belli belirsiz birkaç kelime döküldü.

"Acıktın mı? Ben acıktım."

"Ne?"

"Acıktın mı? Üç öğün kaçırdın."

"Sence tek sorun bu mu? Dalga mı geçiriyorsun benimle?"

"Yoo, sana ne yapacağıma karar veremedim. Biraz vakit geçirmek istiyorum, seni tam anlamıyla anlamam gerekiyor."

"Niye?"

"Anlamadığım bir insanı öldürmek farklı geliyor, eksik gibi."

"Hadi ya. Beni öldürebileceğini düşündüren ne? Sen bana dokunamadan boynunu kırabilirim. Ufak bir iğneyle beni buraya getirmen hiçbir şeyi ifade etmiyor. Eğlence arıyordum ben de zaten, canım sıkılınca senden kurtulurum."

Derin donuk bakışlarla Selin'in konuşmasını bitirmesini bekledi. " Onun sonunu getirecek olan fazla kendinden emin olması" diye düşündü.

Boş duvarlardan ve zincirlere başka bir şeye sahip olmayan odadan çıktı. Salona gidip gözlüğünü ve kitabını alarak geri döndü. "Yemek biraz daha bekleyebilir." diye mırıldandı.

Selin olduğu durumdan memnun değildi. Karşısındaki - kendi tabiriyle- ergen sinirlerini bozmuştu. Odaya geri döndüğünü görünce sinirleri taşmaya başlıyordu. Sakin kalmak ve plan yapmakla ilgili her şeyi unutmuş, duygularına yenik düşmüştü.

"Gel seninle anlaşma yapalım."

"Zincirlere bağlı olan sensin farkında değil misin yoksa? Ama neyse söyle bakalım."

"Eğer zincirlerimi çözersen bu olay hiç yaşanmamış gibi davranacağım. Fazlasıyla karlı bir teklif olur senin için."

Derin sırıtarak gözlüklerini taktı. Oldukça eğleniyordu.

"Öyle mi? Hmmm ne yapsam ki?"

İnatla kelimeleri uzatarak düşünüyormuş gibi yapıyordu. İnsanların aptal sözleri onu sinirlendiriyordu. Bunu göstermemek için her zaman gülümsemesini kullanıyordu. Bir gün bu yöntem de işe yaramayacaktı, farkındaydı.

"Beni kolay lokma olarak görmeni anlayamıyorum. Benim elime düştün farkına ne kadar erken varırsan o kadar yabancılık çekmezsin." Derin sözlerini söylerken kitabını açmıştı.

Kafasını dağıtmak için okuması gerekiyordu. Ne yazık ki Selin konuşarak sürekli dikkatini dağıtıyordu.

"218 sayfam kaldı. Susarsan sana bir güzellik yapmayı düşünebilirim."

"Saçma saçma konuşma da çöz beni."

"Okumam bitsin bakarız."

Selin inatla devam ediyordu.
"Yoksa küçükken ailenle sorun mu yaşadın ha? Böyle aptal olmanın ergenliğinde kalmanın başka açıklamasını bul-

Sözünü yarıda kesmişti. Derin kitap sayfalarını hızlıca çeviriyordu. Ne yaptığını anlamıştı. Ama onun gibi birinin böyle bir şey yapabileceğine inanmıyordu.

Aradan iki dakika geçtiğinde Derin'in yüzüne bakmak zorunda hissetti. Ayağa kalkmıştı, yüzünde ufacık bile mimik oynamıyor az önceki eğlenceli halinden eser yoktu. Zayıf yanını bulduğunu düşünerek içten içe gülümsedi.

Derin hızlı adımlarla yürüyerek Selin'in üstüne oturdu. Birkaç saniye yüzüne baktı. Odada kahkaha sesleri yamkılanmaya başladı. Derin ters köşe yapmıştı.

"Eee başka ne sorunlarım varmış, anlat da gülelim biraz."

Selin'in yüzü kıpkırmızı olmuştu. Bu kızda bir sorun olduğunu anlamıştı. Düşündüğünden çok farklıydı.

Derin iyice yerleşerek Selin'in saçlarını okşamaya başladı. Bu fırsattan yararlanan Selin sertçe kafa attı. Derin dudağının acısıyla afallayıp Selin'in kafasını tuttu.

"Hey, senin derdin ne? Saçların yüzünden mi? İstemediğini söyleseydin bırakırdım, çok vahşisin."

"Dalga geçmeyi bırak, bunu yapmayacağını ikimizde biliyoruz. Bu beni bayılttığın içindi."

Derin nefes vererek mutfaktan buz aldı. Dudağı sağlam patlamıştı. Hafif hafif tutarak geri odaya döndü.

"Benim aptal olduğumdan yakınıp kendi aptallığını görmemek nasıl bir şey anlatsana."

"Kes sesini artık."

Konuşmaları alarm sesiyle kesildi. Derin'in gözleri korkuyla açıldı. Hızla odadan çıktı. Kıyafetlerini dalgınca üstüne geçirdi. Selin'in yanına geri dönüp ağzına bant yapıştırdı. Evden koşarak çıktı.

********
Derin evden çıkalı 45 dakika geçmişti ki kapı çarpma sesi geldi.

Selin sinirle zincirlerle boğuşuyordu. Kendisine gelen Derin'i farketmedi. Titreyen eller ağzındaki bandı yavaşça çekmiş ve kendisini yere bırakarak duvarın dibine çökmüştü.

Selin sinirle bağırmak için ağzını açtığı an durmak zorunda kaldı.

"Bağırmaya sonra devam edersin. Lütfen biraz sessiz ol. Ne istersen yaparım sonrasında." Derin'in sesi çok güçsüz çıkıyordu. Buna rağmen Selin "Yine salak yalanlarından biridir."diye düşündü.

Düşüncesinin yanlış olduğunu zemine çarpan sesle anladı. Derin yere yığılmış, burnundan kanlar geliyordu.

Selin için kaçırılmaz bir fırsattı, biraz zorlasa ona ulaşabilirdi. Zincirlerin bağlı olduğu bir kilit vardı. Eğer doğru tahmin ediyorsa, Derin'in anahtarı üzerinde taşıyacağına emindi.

Kendini öne doğru itmeye çalıştı. Zincirler engel oluyordu, geri duvara çarptı.

İki saat boyunca anahtarı almak için kesintisiz uğraştı. Sonunda anahtar ve zincirler yerde kendisi ise ayaktaydı...






Ölüm Oyunu (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin