Karanlık bir gece, karanlık bir yol, karanlık bir kalp...
Bilerek veya bilmeyerek... İsteyerek ya da istemeyerek...
03.07.1997 acımasız bir cinayet!
Kaderimin yazıldığı bu gün! Bazı yolların çizildiği, bazılarının son bulduğu zifiri karanlık bir gece...
Bugün, benim intikam tohumlarımın serpildiği acımasız o gece. Kellesini kendi ellerimle almak için uğruna kendimi bile feda edeceğim ezeli düşmanım;
Az kaldı...
🌀
15.08.2021Sabrımın sonuna kadar geldiğim o an bugün...
Bugün artık Gölge'yi ona tanıtmanın zamanı gelmişti. Yıllardır kendime verdiğim sözümü sonunda tutacaktım!
"Hazır mısın Gölge?"
Botuma yerleştirdiğim ince ve oldukça sivri uçlu çakıyı sabitleyerek yalnızca gözlerimi açıkta bırakan maskeyi yüzüme geçirdim. Yüzümdeki sinsi gülümseme oldukça hazır olduğumu gösterse de yine de sesli söyleme zahmetinde bulunmuştum.
"Hiç olmadığım kadar hem de"
"Benim kızım olduğunu unutma."
"Gözlerimdeki intikam arzusu seninkiyle eşdeğerken bunu unutmam mümkün değil baba" dedim henüz eldiven takmadığım sağ elimle omzunu sıvazlarken.
"Araçlar hazır seni bekliyoruz Gölge"
Çatık kaşlarımla birlikte öfkeli bakışlarımı da çevirdiğim iri cüsseli adama "Yalnız gidiyorum?" dedim sorar gibi.
"Ama Gölge-
"Hey!" dedim üstüne doğru yürüyerek. "Son sözü ben söylerim!"
"Levent Be-
"Sanırım Gölge'yi duymadın Tufan!"
Bakışlarım babama çevrilirken muzip bir ifadeyle gülümsedim. Aramızda kan bağı yoktu fakat, yirmi dört yılımı adadığım çok güçlü bir bağ vardı. Onu yalnızca babam olarak görmüyordum; bir arkadaş, bir abi, en çok bir hoca. O beni bugüne hazırlayan ortaktı...
"En kısa zamanda kellesini de getireceğim" dedim yemin eder gibi.
"Getireceksin" dedi tıpkı benim gibi yemin edercesine. Gözlerindeki intikam arzusu benimkinin yanında sönük kalırdı diyemem fakat ondan daha çok öfkeli olduğuma yemin edebilir fakat kanıtlayamazdım.
Bu intikam benim intikamımdı! Bu savaş benim savaşımdı!
Ve ben onları, onların soyunu kurutacak bir harabeye çevirecektim. Bugün yapacaklarım ufak bir başlangıç olacaktı sadece. O gün geldiğinde hiçbirine acımayacak onları gözümü kırpmadan öldürecektim!
Arabamı mekânların iki yüz metre gerisinde bırakarak ormanlık alanda sessizce ilerledim. Elimdeki küçük fenerle önümü aydınlatırken takip edilmediğime emindim. Görüş açıma giren mekâna sinsice sırıtıp yüzük ve orta parmağımın arasına sabitlediğim ilk düğmeye zevkle bastım.
Patlama sesinin ardından çıkan yangın içimi rahatlatmazken mekâna oldukça yaklaştım. İçeriden birilerinin çıkma ihtimaline karşı ağaçların arkasında gizlenirken birkaç kişi can havliyle dışarı çıkmayı başarmıştı.
Susturucu taktığım silahı onlara nişan alıp tek hamlede ikisini indirdim.
"Noluyor lan!" dedi yüzünü seçemediğim uzun fakat zayıf olan adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENÂHİ (+18)
General FictionYa siyahsın ya da beyaz. Ortası yok derler. Fakat ben ne siyahtım ne de beyaz. Bazı şeylerin grisi olabilirdi. Ben beyaz olamayacak kadar iyi, o da siyah olmayacak kadar kötü değildi. Biz birbirimizin diğer yarısıydık.