Multi: Andrea
Evet arkadaşlar yeni hikayeyle karşınızdayım. İnşallah beğenirsiniz diye umuyorum :D Okuyup yorum atmayı ve votelemeyi unutmayın. Emeğe saygı :D
Arabanın arka koltuğuna oturmuş, uzun ağaçlıklı yola bakıyordum. Hiç tanımadığım ve bilmediğim yeni bir şehre yerleşecektim. Okulumu, en sevdiğim arkadaşlarımı, on yedi yıllık geçmişimi arkamda bırakmıştım. Onları şimdiden özlediğimi hissediyordum. Arabanın camından dışarı baktığımda gördüğüm tek şey büyük bir ev olmuştu. Aynı eski evimiz gibi ihtişamlıydı. Bu durum ailem için hıç şaşırtıcı değildi. Boş gözlerle eve bakarken, "Neden diğer insanlar gibi normal bir evde yaşamıyoruz?" diye sordum. Evin dış duvarları taştandı, çatısı kraliyet şatolarını andıran bir kırmızıya boyanmıştı. Bu sırada babamın huzur veren sesini duydum. "Tatlım süslü hayattan hoşlanmıyor musun?" diye sordu gülümseyerek.
"Tabii, elbette hoşlanıyorum fakat bu durum okulda garip karşılanmama neden oluyor." dedim gözlerimi kaçırarak.
"O halde yeni gideceğin okulun, zengin insanlardan oluşması senin için iyi olacak. Artık kendini garip hissetmen gerekmeyecek." dedi annem. "Neyse önemi yok" dedim. Bu sırada arabamız havuzlu yolu geçerek verandanın önüne park etti. Verandaya çıkan merdivenler olduğunu gördüm. Artık her gün bu merdivenleri inip çıkmak zorunda kalkacağımı düşündüm.
"Andrea, alabildiğin kadarını içeri taşımamıza yardım et" dedi annem arabadan inerken. Arabamız yeni model dört kapılı bir Ferrari idi. Piyasaya çok yeni çıkmıştı ve biz ilk üretimlerden almıştık. Babam Vincent tekstil sektöründeydi, annem Teresa ise çok iyi bir moda tasarımcısıydı. Hem evlilikte, hem de işte ortaktılar. Maddi durumumuz bu nedenle oldukça iyiydi ve babam arabalar konusunda çok bonkördü.
Aklım düşüncelerle doluyken arka koltuktaki eşyaları aldım. Bunlar benim eşyalarımdı, iki kitap çantası ve eski evdeki arkadaşlarımdan gelen hediyeler vardı. Henüz hiçbirinin paketini açmamıştım. Onları açarsam daha çok üzüleceğimi hissediyordum ve kendimi hazır hissedene kadar beklemeye karar verdim. Hediyeleri arka koltuklara bırakıp sadece kitap çantalarımı aldım ve güneş ışığında parlayan mermer merdivenleri çıkmaya başladım. Yaklaşık on basamak vardı ve taşıdığım çantalar oldukça ağırdı. Böyle güzel bir malikanede oturuyorduk ama neden uşaklarımız yoktu?
Kapıyı açabilmek için çantalardan birini yere bırakmak zorunda kaldım. Annem arkamdaydı ve ben içerinin zengin görünümlü olup olmadığını merak ederek kapıyı açtım. İçeri girdiğimde, yukarı çıkan spiral merdivenler vardı. Girişte her yer mermerdendi. Antrede durup çantalarımı yerdeki halının üzerine bıraktım. Annem de tam yanımda evi inceliyordu. "İstediğin odayı seçebilirsin" dedi annem.
Sessizce başımı salladım ve çantaları yere bıraktım. Acaba nereden başlamalıydım? Spiral bir şekilde dönen merdivenlerden yukarı çıktım. Burada en az yirmi basamak vardı. İlk kata ya da sanırım ikinci kata ulaştığımda, yukarıda üç kat daha olduğunu gördüm. Ya da belki bana öyle gelmişti. Bu katta kaç kapı olduğunu saydım. Toplamda dört kapı vardı, ikisi tam önümde duruyordu ve çok genişti. Önce o kapıları açtım.
Bu gerçekten büyük bir odaydı. İçeride mobilya yoktu, çünkü henüz bir şey almamıştık diye düşünerek odadan çıktım. Kendime bir oda bulmam gerekiyordu ve en üst katı denemeye karar verdim. En üst katta beş oda vardı ve hepsine teker teker baktım. Odalardan ilki bir depoyu anımsatıyordu ve küçüktü. Buraya sığamazdım, o yüzden kapıyı arkamdan kapattım. İkinci oda kütüphaneydi, boş kitaplıklar vardı. Üçüncü odaysa bir yatak odasıydı. Yer döşemesi açık kiraz ağacı rengindeydi. Tavandan dört avize sarkıyordu. Bu oda iyiydi, boştu ama iyiydi. Fakat başka bir oda daha bulabileceğimi düşünüyordum. Oradan çıkıp dördüncü odaya girdim. Merdivenin yanındaki kapıydı. Kapıya yaklaştığımda üzerinde bir not olduğunu gördüm. Bir bantla tutturulmuştu, çekip aldım.
Sevgili Andrea,
Bu odayı özellikle senin için hazırladık, lütfen kabul et. Bu evin en büyük odası, lütfen tadını çıkar. Mobilyalar ve her şey hazır, oda nerdeyse bitmiş durumda.
Annen ve Baban
Not: Dolabındaki yeni giysilere bak.
Annen...Derin bir nefes aldım, not kağıdını cebime koydum ve kapıyı açtım. Kendi kendime sürpriz yapmak için gözlerimi yummuştum. Kapıyı hafifçe iterek açtım. Gözlerimi açtığımda kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Çok büyük bir odaydı, duvarlar ve mobilyalar koyu kırmızı meşedendi. Büyük boy yatağım da aynı renkti ve başlığı altın rengi gül oymalıydı. Odanın ilerisinde balkona açılan iki kapı vardı. Balkonumun olması çok güzeldi. Odanın sol tarafında altın rengi kapı kolları olan iki koyu meşe kapı daha vardı. Biri banyoya, diğeriyse eminim giysi odasına açılıyordu. Sağ taraftaysa bir kapı daha vardı ve artık kapılardan birinden başlamam gerekiyordu. Sağdaki kapıyla başlamaya karar verdim ancak sanki oraya, sonsuza dek sürecek kadar uzun bir yoldan sonra ulaşabilmiştim. Kapıyı yavaşca ittiğimde gözlerim adeta yuvalarından çıkmıştı. Burası büyük bir jimnastik odasıydı. Buraya yeniden bakacağım kesindi.
Diğer odaları kontrol etmek üzere oradan ayrıldım. Soldaki ilk kapı banyoydu ve orası da muhteşemdi. Odamdaki diğer bir kapıysa garaj kadar büyük bir giysi odasına açılıyordu. Giysi odasını incelemeye devam ettim, her durum için uygun kıyafet vardı ve bir tarafta da jimnastik kıyafetlerim vardı. Hemen taytımı giydim, dizliklerimi taktım ve jimnastik odasına gittim. Ne yapmak istediğimi düşündükten sonra tırmanma ipine karar verdim. Jimnastik odasından çok hoşlanmıştım ve orada tam olarak ne kadar zaman geçirdiğimi bilmiyorum. Trapezde yürüdüm, ipe tırmandım, ellerimi bırakıp atladım. Pilates topuyla oynadım. Kendimden geçmiş bir haldeydim. Bu sırada annemin kapıda durmuş beni izlediğinden haberim bile yoktu.
"Eğleniyor musun?" diye sorduğunda, dönüp onun kapıdan bana gülümsediğini fark ettim. Kıkırdayarak başımı salladım. "Anne teşekkür ederim, bütün bunlar çok fazla" dedim ve koşarak anneme sarıldım.
"Keyfini bozmak istemem ama okula gidip formanı almamız gerekiyor"
"Ama anne bugün pazartesi ve öğlen oldu. Okul çoktan başladı, neden bugün gidiyoruz ki?" dedim hayal kırıklığı içinde.
Annem, "Canım, bunu dert etme. Bunu sadece okuldaki yeni arkadaşlarınla tanışacağın bir gün olarak görebilirsin" diyerek beni cesaretlendirmeye çalıştı. Zaten asıl sorunda buydu, insanlarla tanışmak istemiyordum. Benim hakkımda kim bilir ne düşüneceklerdi?
Omuzlarıma kadar uzanan sarı saçlarım vardı ve mavi gözlüydüm. Oldukça sıskaydım ve bunun nedeni sürekli spor yapıyor olmamdı. Çok kırılgan bir görünümüm vardı ve insanların ne düşüneceklerini bilmiyordum. Endişelerimi annemden gizlemeye çalışarak
"Tamam o halde" dedim. Belki işler gerçekten yolunda giderdi ve ben iyi hissedebilirdim. Üstümü değiştirmek için giysi odasına gittim.
Giyecek uygun bir şeyler bulamıyordum. Oradakiler, kıyafetlerim hakkında ne yorum yapacaklardı? Sonunda siyah dar bir kot, üzerine kırmızı bir tişört, onun üzerine de deri bir ceket giydim. Ayağıma mavi converselerimi giydim ve saçlarımı açıp, gözüme kalem çekip, pembe bir ruj sürerek hazırlandım. Bu kıyafetle pek dikkat çekmeyeceğimi düşünüyordum. Annem giysi odasının kapısından başını uzatıp, "İyi olacak, çok tatlı görünüyorsun" dedi gülümseyerek. "Umarım onlarda böyle düşünür" dedim. Annem endişemi hissetmiş olacak ki yeniden, "İyi görünüyorsun" dedi. Ona dönüp gülümsedim ve birlikte merdivenleri inip ana kapıya ulaştık ve babamın bizi beklediği arabaya binip okula doğru ilerlemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Vampirim
Teen FictionSevgilin için sende ölümü göze alır mıydın? Güzelliği ve karşı konulmaz cazibesiyle tüm erkekleri peşinden koşturan fakat kalbi sadece birine ait ve ona büyük tutkular besleyen bir genç kız. Zengin bir ailenin kızı olan Andrea, anne ve babasıyla yen...