kid, you really can do it.

115 19 25
                                    



further than my nose, that time, criying and laughing.

those moments alone when i was with you now they're memories.

every time i wanted to give up you said, from next to me kid, you really can do it.

jimin ilkte jungkook'un gösterdiği şekilde çalmaya çalışsa da, jungkook gibi çalamadığını hissedince daha doğrusu sinirlenip pes etmişti. jungkook ise ' zamanla olacak işler' diye teselli edip, min yoongi'nin first love şarkısını çalmaya başladı.

uzun kemikli ve damarlı elleri ile nota kağıdını kavradığında, jimin kendi minik olan ellerini jungkook ile kıyaslamadan duramadı.

fazlasıyla büyüktü...

ince uzun parmakları çaktırmadan incelediğinde parmağında olan gri yüzük takılmıştı gözüne. yaşının fazla olduğunu biliyordu ve aynı şekilde yüzünün kusursuz olduğunu da. şaşırmamıştı ama içindeki burukluğun sebebi neydi ki? üstelik bunca yıldır hiçbir şekilde diyalog kurmadığı adamın evli olma düşüncesi neden onu rahatsız etmişti?

her gece yatmadan 'o şanslı kişiye de piyano çalıyor mudur' diye de düşünmeden edemedi jimin.

kaşlarını çattığını ve ellerini yumruk yaptığını yeni fark ediyordu. istemsizce olsa da aniden kendisini düzeltti. 'saçmalama jimin' diyerek kendisine gelmeye çalışıyordu.

jungkook ise sevdiği işine odaklanmış şekilde devam ederken bakışlarını jimin'e çevirdi. çalmaya fazlasıyla meraklı olan küçüğün suratının düşmesine anlam verememişti.

beğenmemiş miydi? merak ettiği soruyu sormadan duramadı.

"sanırım hoşuna gitmedi?" sorgulayan gözlerle jimin'e baktığında, jimin kafasını sağa sola sallayıp reddetmişti.

jimin'in, sırf onun için buraya gelip kitabını okumuş numarası yapıp, onu dinlediğini bilse bunları diyebilir miydi?

"hayır, hayır çok güzel gerçekten. hem benim nasıl çaldığımı görmedin mi? beğenmemem hakaret olurdu sanırım..."  dedi kıkırdayarak.

jungkook, gözlerini anlık olarak jimin'in gülüşüne çevirdiğinde, ceylan gözleri parlamıştı. gülümsediğinden dolayı kaybolan küçük gözleri çok tatlıydı.

daha fazla çalıp onu gülümsetmeliydi.

jimin huzurlu bir şekilde jungkook'u izlerken, şişen alnı sızladı. dolgun dudaklarını büzüp huysuzca mırıldanıyordu. her ne kadar buz tutsa da kıpkırmızı olmuştu ve canını yakıyordu.

"çok mu acıyor?" dedi endişeyle, jungkook.

jimin, mızmız ve şımarık bir görüntü vermemek için olumsuzca başını sallamayı tercih etti.

"hayır, sadece aniden sızladı... siz devam edin, bay jeon."

"evinde de piyano var mı? bilmediğini biliyorum ama deniyor musun yani en azından kursa giderek." merak etmişti çünkü sürekli bu odaya geldiğinin farkındaydı. üstelik onun yaşındaki öğrenciler aşk hayatı ya da yaramazlık peşinde koşarken sadece onun bu odada olması tuhaf gelmişti.

"eski öğrencimi evinde öğretmiştim istersen sana da yardımcı olabilirim- tabii istersen?"

jimin böyle ani soruyu beklemediği için başını eğip sessiz kaldı. jungkook'un en sevmediği hareketi yapmıştı.

"sakın,"

jimin anlamayan gözlerle bakarken, jungkook yüzü düşmüş olan küçüğün çenesine hafif bir baskıyla dokunup  kaldırdı.

calico catHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin