Bölüm 4

21 4 3
                                    

Yoğun bir Kolonya kokusu ile gözlerimi açtığımda , bahçedeki Masada oturuyorduk. Tepemde Arda, halam ve ... Annem! Annem buradaydı. Sinirle doğruldum. "Ne işin var senin burada? Seni görmek istemiyorum dememiş miydim?!" Babama son kez sarılamayaşımın sebebi olan bu kadına nefretle bakıyordum. "K-Karaca ben böyle olsun istemezdim." "Ne olsun istemezdin?!"  Bu sefer sesim daha da yükselmişti. kendime hakim olamıyordum ve olmak da istemiyordum. "Babamı ölüme yollamak mı istemezdin ?" annemin benim aksime Sarı saçları Ela gözleri vardı. O Ela gözlerden yaşlar akıyordu. Sessizce ağlıyordu. "B-böyle olsun istemezdim ne olur yapma böyle. Gel benimle evimize. sensiz olamam Karaca." Kurduğu her cümlede daha da sinirleniyordum. Halama döndüm "bana söz vermiştin! Görmek istemiyorum dediğimde söz vermiştin! " halam paniklemiş şekilde konuşuyordu. "Ben bilmiyordum özür dilerim." Anneme döndüm. "Beni, bizi, babamı her kim ile aldattıysan şimdi onun yanına git. Yanına asla gelmeyeceğim. Yanında göremeyeceksin beni. Bizi sen dağıttın, ben toplamayacağım." Cümleleri teker teker söylüyordum fakat sinirimden dolayı seçici değildim. Arda'nın elinden tutup çektim. Bahçenin kapısına yürütüyordum onu. Halam ise durumu daha fazla batırmamak adına annemi sakinleştirip eve almıştı. bahçeden çıktığımızda fark etmiştim. Arda'nın elini tutmuştum. Bunu fark ettiğimde ellerini bıraktım. Hala öfkeyle soluyordum. Arda durumun farkındaydı, sinirimin farkındaydı. Sesini çıkarmıyordu. Sesini çıkarmaması benim için iyi oluyordu . Arabaya bindik. "Nereye gidiyoruz?"
"Nereye istersin gözlüklü kız?"
"Buraları bilmiyorum. Sen biliyor gibi gözüküyorsun. Bizi götürebileceğin en uzak yere götür."
kafasını salladı. Yoldaydık. Yeşil dağların arasından geçiyor,Yeri geliyor denizi izliyorduk. Arda bir benzincide durdu. Benzincinin marketinden içeri girdi. Kahve alacağını düşünmüştüm, ta ki elinde iki tane Sandviçle geri gelene dek. "Kahvaltı edip çıktık evden neden aldın?"
"Sen buna kahvaltı mı diyorsun gözlüklü kız? Hiçbir şey yemedin."
Sandiviçi açtığımda aslında karnımın tam doymadığını bende anlamıştım. Ardayla yolda sandiviçlerimizi yerken Radyoyu da açmıştık. Güzel şarkılar yoktu.O yüzden sesi kısıktaydı. Arda uzanıp, sesi açtığında o şarkıyı duymamı istediğini anlamıştım. Kina'nın baby you're worth it şarkısı çalıyordu. Benim için ne anlam ifade etmesi gerekiyordu bilmiyordum fakat şarkıyı seviyordum. Huzur veriyordu. Ardayla bir uçuruma gelmiştik. Beni uçuruma getirmişti. Güldüm. " yoksa beni uçurumdan mı atacaksın?" Güleceğini düşünmüştüm ama çok ciddiydi. "Saçmalama istersen. Beğenebileceğini düşündüm." Ciddiye almıştı. "Arda şaka yapıyordum." Arka koltuktan termosları aldı. Termos getirmişti. Tepede kahve içtiğimiz termoslar. İçinde gene kahve olduğunu düşünüyordum. Yağmur yağdığı için dışarı çıkamamıştık arabanın içindeydik. Şarkı değişmişti. Sen bende yoktun, kalbimde yoktun. Bir vardın, bir yoktun sen. Diyordu şarkı. Şarkılar değişip durdu. Biz kahvemizi yudumladık. Hava kararmıştı. Yıldızlar parlıyordu. Eve gitmemiştik. Arda bana bakıyordu, ben ardaya. Sanki acılarım, acısına böyle sızıyordu. Kahvelerimiz bitmişti. Şarkılar değişmişti. Biz tükenmiştik. Yağmur durduğu için arabadan çıkıp. Uçurumun önüne gittik. Oturduk. Arda da düşünceli gözüküyordu. Gerçekten bir şeyler olduğuna emindim fakat sorma cesaretinde bulunamıyordum. "Eğer bir gün bir uçuruma ihtiyaç duyarsan küçük, kendi acılarından atla olur mu?" onun ruhunun da acı içinde olduğunu görebiliyordum. Ne olduğunu bilmiyordum ama görebiliyordum. "Eğer bir gün acılarından atlamaya ihtiyaç duyarsan sırık, Evreninde yolculuğa çık." Yüzüme çok dikkatli bakıyordu inceliyormuş gibi hissettim. "Ya da evrenimle bir yolculuğa çıkayım."dedi. Omuz silktim. "Hadi. Kalk."
"Nereye ?" Dedim. burası çok huzur veriyordu. Kapılarını açık bıraktığımız arabadan gelen şarkı ise beni dingin tutuyordu. Kısacası gitmek istemiyordum. "Evrenimle yolculuğa çıkıyorum..."

KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin