Bölüm 5

10 3 1
                                    

Ben sana iyi gelemiyorum gözlüklü kız . Hikayemiz buraya kadarmış. İnadına, heveslerine aşık olduğum kadın,Ne olur bırak artık.

Eve gireli 2 saat olmuştu. Yolculuk boyunca sessiz kalmıştık. Eve geldiğimizde annem gitmişti halam ise ortalarda görünmüyordu. Odasında uyuyor olabileceğini düşündüm. Arda'yla yan yana olan odalarımızdan dolayı ikimizin de uyuyamadığını anlayabiliyordum. Arda'nın odasından lia shine'nin yeni çıkardığı şarkısının sesleri yükseliyordu. Başımı yastığa koymuş Arda'ya verdiğim sözü tutmaya  çalışıyordum. Devam etmeye çalışıyordum. Mücadele etmeye çalışıyordum. Her ne kadar zor olsada kararımı bir an bile sorgulamıyordum çünkü bir söz vermiştim. Ve bu sözü Arda'ya vermiştim. Arda'nın odasından yükselen şarkı sesleri uykulu zihnimdeki ,düşüncelerle birleşirken gözlerim kapanmaya başlamıştı bile.

Bugün okula başladığımız ilk gündü. Arda ve ben uzaklarda bir başlangıç yapıyorduk. Biri bize anlatsa inanamayacağımız ,düşünsek kırk yıl aklımıza gelmeyecek bir durum içerisindeydik. Ben her zaman şanssız bir kız olmuştum. Fakat arda ? o böyle bir aileye sahipken nasıl dağılabilirdi? Neler olduğunu öğrenememiştim fakat öğrenecektim. Onu buraya kadar sürükleyen şey neydi öğrenecektim. Evin yakınlarında orta halli bir Anadolu lisesine gidiyorduk. Arda'nın ailesi formalarımızı aldırıp eve koydurmuşlardı. kahvaltımızı ederken halamla artık konuşmamız gerektiğini biliyordum fakat olanları konuşmak istemiyordum. Aksine unutmak istiyordum, sanki hiç olmamış gibi... "çok heyecanlıyım arda biliyor musun?" Bir lokma daha alıp bana baktı. "Biliyorum gözlüklü kız."
"Ben sanırım korkuyorum."
"Beraber başarabiliriz."
Lia shine 'nin şarkısını söylediğini biliyordum.
'Tek başınayız Arda."
Lia shine'nin şarkısını söylediğimi biliyordu.
gülümsedi. Halam bizi izliyordu. Bir şey anlamış gibi durmuyordu. Sadece aramızdaki garip elektriğe bakıyordu. Haklıydı. Gariptik. Kahvaltıda çok konuşmamıştık. Arda kendinden ,geçmişinden çok bahseden biri değildi. Biliyordum bu yüzden halamın sorularını maruz kalmaması için artık çıkmamız gerektiğini söyledim. Arabaya bindiğimizde hala sessizdik . "Arda lia S-"
" hemen açıyorum !" Kocaman bir tebessüm yolladı bana. Bazen sohbet etmek yerine küçücük bir konuşmanın sonundaki gülücük bile iyi gelebiliyordu. Ben daha söylemeden ne diyeceğimi anlaması beni garip bir şekilde çok mutlu etmişti. Büyük beyaz ve girişi camdan oluşan okulun önüne geldiğimizde araba durmuştu. "Özel okula benziyor böyle devlet okulları olduğunu bilmiyordum."
"Nerde garip bir şey varsa beni bulur zaten." Ona baktığımda cümlesini düzeltti. "Bizi yani."
"Hayır. Bunun için bakmadım. Nerde garip bir şey varsa beni bulur dedi-"
"Her neyse hadi gidelim."
Benim konuşmamı engellemişti. Az önce bir duruma isyan etmişti ve bunu öğrenmemi istemiyordu. Kendinden bahsetmeyi sevmeyen, gizemli konuşan, ne yaptığı belli olmayan bir narsist'e aşıktım. Bazen beni ciddi anlamda sinirlendiriyordu. Okula girdiğimizde tedirgindim. Oradakilerin bizi kabullenmemesinden korkuyordum. Bakışlar üzerimizdeyken kalbim hızla çarpıyordu. Arda ise benim aksime çok rahat gözüküyordu. Genelde heyecanlandığımda ellerim titrerdi. Şu an olduğu gibi. Titreyen ellerim Arda'nın elleriyle kavuştu. Önce ellerimize daha sonra Arda'ya baktım. Bu durumdan asla şikayet edemezdim. Ağzımı açmadım. Bugün 979. Gün ve o benim ellerimi tutuyor. Zaman her şeyin ilacı mı dersin?
Arda sanki bu durumdan huzur bulduğumu anlarcasına bize önceden şubesi mesaj atılan sınıfı bulduğumuzda bile, ellerimi bırakmıyordu. Beni sevmeye başlamış olabilir miydi ? Sınıfa girdiğimizde daha ders başlamamıştı. Arkada iki sıra görüyorduk. Ayrı ayrı olan sıralara oturmak istemediğimiz için Arda'yla yan yana oturduk. Turuncu saçlı bir kız dikkatimi çekmişti. Kısa boyluydu. Minik ve düzgün bir burnu, sert ama çekici bakan bir suratı vardı. yanında ise Yeşil gözlü beyaz tenli ve oldukça uzun bir çocuk oturuyordu. Çocuk Arda'dan kısa olsa da uzun olduğunu görebiliyordum. Arda da benim gibi insanları inceliyordu. Turuncu saçlı kız yanımıza geldiğinde tanışmak istediğini anlamıştım. "Selam, ben Ece. Siz okulumuza yeni gelen öğrencilersiniz biliyorum. Normalde dönem ortası nakil olmaz bu okulda , yani... siz hariç!"
Kız bakışlarının aksine inanılmaz neşeyle konuşuyordu bizimle. Havalı gözüküyordu. Çok güzeldi. "Ben Karaca." Gülümseyerek söylemiştim fakat yetersiz olduğunu biliyordum elimden bir şey gelmiyordu. Tek dileğim neden geldiğimizi sormamasıydı. Arda'nın kıza kendini tanıtmasını bekledim fakat görmemezlikten geliyordu. Beni bir zamanlar görmemezlikten geldiği gibi... "bu da Arda. Ark-"
"Sevgilisiyim."
ne demişti o?!
Neden böyle bir şey yapmıştı. Şok olup kalmıştım. Arda'nın dudaklarından dökülen kelimeler nefesimi kesecek kadar şaşırtıcıydı. Adının Ece olduğunu öğrendiğim kız ise bize hala gülümseme ile bakıyordu. Arkasındaki çocuğu fark etmem uzun sürmedi. Az önce Ece'nin yanında gördüğümüz çocukta buraya gelmişti. Elini Ece'nin omuzuna koymuş bizi dinliyordu. Arda acaba kıskançlıktan böyle bir yalan söylemiş olabilir miydi? Olamazdı. Peki ya sebebi neydi ? Bunları düşünürken dalmıştım. Hoca içeri girdiğinde hepimiz ayağa kalktık. Arda'nın ayağa kalkmasını istemiyordum. Şu anda aramızda 15 cm mesafe vardı ve biz yan yana çok komik gözüküyorduk. Hoca eşyalarını masaya özenle yerleştirdikten sonra ellerini çırptı. "Evet arkadaşlar bugün aramızda yeni arkadaşlarınız var. Hoşgeldiniz gençler .Karaca ve Arda"
Adımızı arka arkaya duymak büyük bir gururdu. Benim için. "Arda ve Karaca ile iyi anlaşacağınıza eminim. Onlara hoşgeldin konuşması da yaptığımızı göre derse geçebiliriz."

Dersten çıktığımızda Arda'yla yeni keşfettiğimiz kahveciden Kahve almaya gitmiştik. "Arda sence günümüz nasıl geçti?" Arda kahve siparişini veriyordu. Bana döndü. "Ne kadar iyi olabilirse o kadar." Arda için bir şeylerin kötü gittiğini biliyordum. Benim için de iyi gitmiyordu fakat o bir mücadele vermiyordu. o da bir mücadele vermeliydi. "Neden sevgili olduğumuzu söyledin?"
"Çünkü Ömer denen herif sana çok kötü bakıyordu ve bende seni korumak istedim. Teşekküre gerek yok."
"Hey! Adını ne ara öğrendin? Bakıyorum da alışmışsın bile." Bunu neşesini yerine getirmek için çoşkuyla söylemiştim fakat Arda'nın yüzünde mimik oynamamıştı.
"Ece denen kız seslendiğinde duydum. Her neyse al bakalım." Kahvemi uzattığında benimde keyfim kaçmıştı. Teşekkür edercesine bir bakış attığımda Eve gitmek için arabaya binmiştik. Benim için güzel bir gündü. Ne kadar güzel olabilirse o kadar. kahvemi yudumluyor Arda'nın açmadığı radyoya Acınası bakışlar atıyordum. Bu arabada radyonun açık olmamasına alışkın değildim. Arda müziğe çok bağlı biriydi. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle gözüm ekrana kaydı.

Halam
Sana bir süprizim var! Misafirlerimiz için gelirken  milkshake alır mısınız ?

Misafirlerimiz mi vardı? Arda ve ben o kadarda iyi bir gün geçirmemiştik. Misafirin sırası değildi. "Arda, halam mesaj attı. Bize bir süprizi olduğunu , misafirlerimiz olduğunu söyledi." arda şaşkındı. Kaşlarını çatmıştı. "Misafir mi? Kim olabilir ki? Daha burada kimseyi tanımıyoruz. Ayrıca bize süpriz boyutunda kişiler olmaları daha da şaşırtıcı."  "Halam milkshake almamızı istedi." Arda kafasıyla onayladı ve farklı bir yola saptı. Bu yolun markete çıkacağı belliydi. Aramızdaki sessizlik hakimken, bizimkiler aklıma gelmişti. Onlarla kafeye gitmeyi ne kadar da çok özlemiştim. Ne zaman milkshake görsem, ya da  benden almam istense,  aklıma hep onlar gelirdi. Özgür'ün montunun altında ağlarken bana uzatılan milkshake'i daha dün gibi hatırlıyordum. Arda'yla merdivenlerde çarptıştığımızda bana bağırmıştı. Her okul çıkışı gittiğimiz cafemizde saatlerce ağlamıştım. Özgür'ün montunun altında... kızlar beni güldürmeye çalışırken ben ağlıyordum . O gün beni neşelendiren tek şey montun altından uzatılan bir milkshake'di. Onları çok özlemiştim. Hepsine sarılıp ağlamak istiyordum. Ve bu imkansızdı...
Düşüncelerden sıyrıldığımda Arda marketin önünde durmuştu. "Sen mi gidersin ben mi gideyim?" "Ben giderim ya, sorun yok." Arda arabadan indiğinde radyoyu açtım. Daha fazla sessiz kalmasına dayanamazdım. Ahmet Kaya çalıyordu. İşte tam zamanıydı! Ahmet Kaya'ya aşık bir kız olarak az önceki düşüncelerimden sonra Ahmet Kaya çalması sanki onları daha da özlememiş sağlamıştı. Gökte yıldız söner şimdi.. diyordu Ahmet Kaya. Yağmurun sohbetinden, Özgür'ün montundan, Durunun sürekli ağzıma tıkıştırdığı çikolatalardan istiyordum bir tutam. Onların yokluğunun beni bu kadar etkilemesi mücadelemi etkiliyordu. Bir insanı özlemek ,bir şehri ne kadar zordu. Gözlerimin dolduğunu anladığımda Arda'nın sesiyle irkildim. "Ağlıyor musun sen?" Arda biraz daha kendine gelmiş gözüküyordu. "Sadece gözlerim doldu. Milkshakler bana bizim tayfayı hatırlatıyorda." Gülümsedi. "Biliyorum, bu yüzden sizin hep içtiğiniz Milkshakeden aldım. Çikolatalı." bu hareketi o kadar tatlıydı ki, dayanamıyordum. Gözümden bir damla yaş Arda'nın bana uzattığı poşetin üstüne düştü. Arda bana döndü. "Üzgünüm" derin bir nefes alıp devam etti. "Üzgünüm, bunları yaşadığın için. Babanı kaybettiğin için, annene düşman kesilip, arkadaşlarını özlediğin için üzgünüm." Arda'yı bana karşı ilk defa böyle samimi görüyordum. Bu kendimi biraz olsun iyi hissetmemi sağlamıştı. "Üzülme, ben bile kendime üzülmüyorum sende üzülme." Arabayı çalıştırdı. Marketle ev arasında çok az mesafe vardı. 3 metre sonra Bahçeye gelmiştik. Evin bahçeye çıkan sürgülü kapısı açıktı. Arda ve ben daha iyiydik. Mutluyduk. Bir tutam Poşeti alıp kapıdan içeri girdik. Arda ve ben halamı göremiyorduk.
Halama kendimi duyurabilmek adına seslendim.
"Selaaa-"
"Süpriiiiz!"
"Süpriiiiz!"
"Süpriiiiz!"
"Süpriiiiz!"
Arda eliyle ağzını kapattığında, Elimdeki poşet yere düşmüştü. Milkshake'in patladığını görebiliyordum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin