Speedforce

43 3 2
                                    

Herkesin hayattan bir isteği olmuştur. Ben dünyada var olan tüm bilgileri bilmek istemişimdir. Şimşek Tapınağında Erkan'la kendimizi eğitmeye devam ediyorduk. Kral Kibele bizi her zaman takip ediyordu. Yukarıdan hiçbir haberimiz yoktu. Ailem benim öldüğümü sanıyodur .

Kral Kibele ve Şimşek Tapınağındakilerin yaptıklarını tüm dünya bilmeliydi. Yıllardır dünya burdan yönetiliyordu. Bunu engellemek gerekiyordu. Bence Şimşek Tapınağında bir açığı vardır elbet.

Erkan'la Şimşek Tapınağın büyük kütüphanesinde dünya gerçekleriyle ilgili kitap okuyorduk.
Erkan:Sence bir ömür burda mı kalacağız?
Ben:Sanmıyorum. Elbet yukarı bir gün tekrar çıkarız.
Kitapda olağanüstü bilgiler yazıyordu. Mısır piramitlerin gerçekte Tapınak teknolojisiyle yapıldığını ve Çin Seddinin gerçekte ne için yazıldığı yazıyordu.Erkan'la bunları okurken ciddi halde şok olmuştuk.

Erkan'la burda çok mutsuzduk. Eski hayatımı çok özlüyordum. Hatırlıyorum da okuldan arkadaşım Nura bana birkeresinde
-Sen çok hırslısın. Keşke senin gibi hırslı olabilsem
Ama artık eskisi gibi hırslı değilim. Önceden haksızlığa hiç tahammül edemiyordum. Ama şimdi Kral Kibele'ye bağlı kalmıştık. Şimşek Tapınağının beni değiştirdiğini düşünüyorum.

Günler günleri geçtikçe artık Erkan'la biz güçleniyorduk.Tapınak'ta kendimizi çok başarılı eğitmiştik. Kibele uzun zamandan sonra bizi yanına çağırmıştı. O büyük salona bayadır uğramıyordum. Salona geldiğimde Hristiyan Ayinler Kibele'ye şarkı sölüyordu. Kibele'nin karşısına dikildiğimizde
Kibele:Hoşgeldin Doğan ve Erkan. Sizleri burda uzun zamandır eğitiyoruz. Artık size özel yetenek verme vakti geldi. Ama bunun için bir sınava gireceksiniz.
Erkan'la ben merak etmiştik nasıl bir sınav diye.
Kibele:Evet Doğan ilk senden başlıyoruz. Sana bir iğne vercez şimdi
Ben:Peki
Acaba iğne bana ne etki yaratacak. İğneyi vermişlerdi. Gözümü açtığımda karanlık bir oda vardı.ve yanımda da bir kitap ve bir bıçak vardı. Kibele bana seç birini dedi. Ben tepki vermedim. Kibele bu sefer bağırarak seç dedi . ve ben kitabı seçtim. Kitabı elime alırken bıçak ortadan kayboldu.Sonra ise önüme bir köpek çıktı. Köpeğin sakin bir hali vardı. Ama bir anda köpek sinirlendi. Üstüme doğru yürümeye başladı. Hemen köpekler hakkında neler bildiğimi düşünmeye başladım. Çünkü köpek saldırcaktı. Aklıma bir şey gelmezken. Elimdeki kitaba bakmak içimden geldi. Kitabı açtığımda; kitapta köpeklerle ilgili bilgiler vardı. Köpeği nasıl sakinleştireceğimi öğrenmiştim. Köpek tam bana yaklaştığında köpeğin önünde diz çöktüm ve köpek durdu.

Gözümü kapatıp yine açtığımda Büyük salona geri gelmiştim. Alkış sesleri vardı.
Kibele:İkinizde sınavı geçtiniz tebrikler! Doğan sen akılcı davrandığın için istediğin bir özel yeteneği seçebilirsin. Erkan sen sadece 3 diyiceğim yetenekten bir tane seçeceksin.
Artık düşünme vaktiydi. Öle bir yetenek seçmeliyimki hayatımın her anında bana yardımcı olacak.
Çocukken hep hızlı koşmak istemişimdir. Herşey de hızlı olmak. Vücudumdaki hücrelerin bile hızlı olmasını isterim. Kitap okurken hızlı olmak kısaca her şeyde!

Kibele: Evet Doğan nasıl bir özel yetenek istiyorsun ?

Bu soru beni baya bir düşündürdü.

Ben: Hız yeteneğimin olmasını istiyorum.

Kibele:Ne kadar hızlı peki ?

Ben:Speedforce!

Speedforce o kadar hızlıdır ki. Işık hızının 3 katı. Bu hızla zamanda yolculuk bile yapabilirsiniz.

Kibele:Öle olsun bakalım . Erkan sen ne seçtin ?

Erkan:Işınlanma

Erkan'ın ışınlanmayı seçmesi beni şaşırtmadı. Hatırlıyorum da bir keresinde okulda ışınlanmayla ilgili 30 sayfalık ödev hazırlımıştı. Kibeleye soru yönelttim.
-Bundan sonra nolucak ?
Kibele:Artık bize çalışcaksınız !
Doğan: Yapmassak peki
Kibele:Ölürsünüz!
Bu lafları Kibeleye olan karşı kinimi besliyordu.
Kibele bize yetenekleri kara bir kutudan bize verdi. İlk denemem için beni boş bir uzun yola gönderdi.

Yolda koşmaya başlıyacaktım. Bakalım gerçekten o kadar hızlı koşabilcekmiyim.

Koşmaya başladığımda inanılmaz derecede hızlıydım. Gülüyordum çünkü bu hız beni çok tatmin etti.
Erkan bunun çok havalı olduğunu söyledi.

Kibele bize çalışcaksınız dediğinde çok düşünmüştüm acaba bizlere neler yaptırcaktı. Kibele bir gün beni Büyük Salona çağırdı.

Kibele:İlk göreve hazırmısın !

Ben: Ne görevi ?

Kibele:Hindistan Kral'ının büyük değerli taşını getireceksin.

Doğan:Yapabilirmiyim ki bunu!

Kibele:Boşuna eğitmedik seni! Eğer orda kaçmaya çalışırsan bunu hiç deneme seni buluruz. Sana nasıl getireceğini anlatacağız. Hangi yollardan geçeceğini!

Ben: Anladım

En azından yukarı çıkıp dışarıyı gezerim.Kibeleye karşı gelebilirmiyim zaten bilmiyorum.
Hindistan şehrini daha önce çok duymuştum. O şehirde her tür inanış vardı. Hindistan değişik bir ülke olduğunu biliyordum.

Vakit gelmişti. Erkan'la vedalaştıktan sonra geldiğim merdivenleri tekrar çıkarak yukarıya vardım. Hava karanlıktı. Buralar çok değişmiş. Süper hızımla ilk ailemi gördüm. Ebeveynlerim yaşlanmıştı. Onların bu hallerini görmek beni çok üzmüştü. Belki ağlasam yeriydi

Artık kendi yaşadığım yerinden uzaklaşmak zorundaydım. Vaktim çok azdı. Hindistana koşmaya başladım. Sınırlardan yakalanmadan geçmeyi başardım.

5 dakika sonra Hindistan'a varmıştım. İnekleri yolda görmek beni şaşırtmamıştı. Yolda biraz gezmeye kara verdim. Yolları gezerken bir ara sokakta küçük bir kızın adamlar tarafından tehdit edildiğini gördüm. O kıza yardım etmelimiydim bilmiyorum. Çünkü lanet olası Kibele'nin verdiği görevi yapmak zorundaydım.
Ama vicdanım izin vermediği için kıza yardım ettim. Hızımla adamları çöp kutusunun içine attım. Kız dönüp bana:

-Sen bir kahraman değilsin
-Ben bir insanım
-Nasıl bu kadar hızlısın ?
-Bilmiyorum kaderim bana bu hızı getirdi.
-Hızını insanlara yardım etmek içinmi kullanıyosun ?

Bu soruya cevap vermemiştim. Belkide o kıza yardım etmeyebilirdim de ama vicdanın sesu o an herşeyi unutturur.

Hindistan Kral'lığının önüne gelmiştim. Nöbetçi sayısı fazlaydı ama içeriye Kibele'nin anlattığı gibi girip çıkarsam 2 dakika bile sürmez.

Kibele'nin anlattığı gibi yapıp değerli taşı almıştım. Taşı alırken Kral'lığının bütün alarmları çalmıştı. Yakalanmamak için Şimşek Tapınağına koşmaya başlamıştım. Yol her zamanki gibi yine kısa geçmişti.

Şimşek Tapınağına geldiğimde Kral Kibele o büyük elleriyle beni alkışlıyordu. Arkadaşım Erkan'a sarılmıştım.

Kibele: Artık sana güvencim tam tebrikler !

Kibele artık bana güveniyordu. Lakin ben Şimşek Tapınağında Kral Kibele'ye çalışmaktan memnun değildim. Erkan'da öyleydi.

Artık burada daha fazla kalamayacağımı biliyordum. Elbet Şimşek Tapınağın bir açığı vardır.

Bir ara kütüphane'de kitap okurken gözüme bir kitap takıldı. Böyle siyah kaplı üzerinde şimşek logosu vardı. Sandalyeden kalkıp kitabı almaya yöneldim. Kitabı elime aldığımda öksürmüştüm. Çünkü kitap aşırı derece tozluydu. Kitabı açtığımda önsözde:

Bu kitabı okuyanlar dikkatini yazdığım yazılara versin. Benim adım Tyler Grimes. Ben burda ömrüm boyunca Kibele'ye çalıştım . Bunu okuyan her kimse lütfen bu hataya düşmesin. Çünkü Kibele sadece kendi çıkarlarını düşünür. Ve elbet sonunda sizi ölüme terkeder. Eğer burdan kurtulmak istiyosanız. Yapacağınız tek şey Kral Kibele'nin tahtındaki kara kutuyu İzlanda'nın volkanik yanardağına atmanız gerekir. Böylece ortada §imşek Tapınağı kalmaz. Ve kurtulmuş olursunuz. Bunu keşfetmek için gecemi gündüzüme kattım. Ben o kara kutuyu alamadım. Çünkü onu alacak kadar yetenekli değildim.

Bunları okuduktan sonra artık kendimi Kibele'ye karşı güçlü hissediyodum. Artık Kibele'den korkmuyodum !

Beklenmedik AnahtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin