Jeon Jungkook,
"V-Vante mi?" dediğinde başımı salladım. O küçük eller aklıma geldiğinde gülümsedim.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki kaderimin sökülüşünü ,demişti Cem Adrian. O,küçük elleriyle beni kaldırmıştı ancak o eller kaderin ipliklerine zarar vererek bir halat misali boynuma dolanmasına sebep olmuştu.
Bunda onun suçu yoktu ya da vardı. Emin değildim.
"J-Jungkook.." Titreyen sesiyle başımı kaldırdım. Yüzüne baktığımda gözlerinin dolmuş olduğunu gördüm.
"Tae ne oluyo-" sözümü kesen üzerime atlayıp sımsıkı sarılmasıydı.
"Tanrım..Tanrım şükürler olsun," bedeni gibi titreyen sesiyle daha çok sıktı beni.
"Tae ne oluyor?" diye mırıldandım. Bedenime temas eden sıcak bedeni tam olarak odaklanmamı sağlıyordu. Kollarımı beline doladığımda başını omzuma gördü.
"Taehyung anlattıklarıma üzüldüysen özür dilerim. Lütfen bu konuyu acımaya kadar götürme,canım yansın istemiyorum artık." dedim açıkça. İnsanlar konuşarak anlaşıyordu sonuçta,anlatmazsam rahatsız olduğumu fark etmeyebilirdi.
Başını iki yana salladığında omzuma sürtünen yakalarıyla iç çektim.
" Ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Sonunda Jeon,sonunda." dedi.
"Ne sonunda?"
Hızla benden ayrıldı,bacaklarımın arasından çıkmadan tişörtünü çıkardı. Gözlerim büyürken,kaşlarımı çattım. Daha yeni derdimi anlatmışken beni mi sikecekti?
"Hey ne yapıyorsun?!" dedim kızarak.
Beni umursamadan sağa dönüp belinden kaymış pantolununu biraz daha aşağı indirdi. Sağ belindeki yatay,yaklaşık 5 santimetrelik izle kaşlarım havalandı.
Elimi ona uzatıp dokunduğumda yutkundum.
"Küçükken biri vardı,ufacık bir şeydi. Saçma bir karşılaşma yaşamıştık onunla,sonra arkadaş olduk. İki yıllık bir arkadaşlığımız vardı,henüz ilk yılımızın sonunda onunla bir eve girmeye çalışmıştık. Yıkık dökük harabe bir evdi,oraya girdik. Ama daha öncesinde korkunç şeyler anlattığımız için çok korkuyordum. Bir odaya girmişken onun çığlığını duydum ve onu bulmak için koşmaya başladım. Koşarken kapıdaki sivri çivi belimi yardı. Acıma rağmen onun yanına gittiğimde köşeye çökmüş ağladığını görmüştüm. Karşısındaki yüklüğe bakıyordu,yüklüğe baktığımda oyuncak bir bebeğin sallandığını gördüğümde kıkırdadım. Bana dudaklarını büzerek baktı ve güldüğüm için beni azarladı. Onu umursamayıp yanına oturdum ve sarıldım. Ben o gün,onun aptal ifadelerini sevdiğimi fark etmiştim. Goo,ilk anlattığında hatırlayamamıştım ama şimdi her şey daha net."
Uzun konuşmasından anladığım tek şey onunda bir çocukluk arkadaşının olmasıydı.
"Hatırlamıyorsun." dedi acıyla.
"Tae-"
"Seni buldum Goo,seni buldum." deyip boynuma sarıldığında kafama dank eden şeyle bedenim kasılmıştı.
"Vante..?" dedim çaresizce.
"Efendim?" dediğinde ne yapacağımı şaşırdım.
"B-Ben anlamıyorum Tae"
"Çok uzun zaman geçti,yıllarca seni aradım ama bulamadığımda kabullenmiştim. Yollarımızın denk düşeceğini hiç düşünmemiştim Jungkook,"
Dolan gözlerimle elimi omzuna koydum.
"Canım neden yanıyor?" dediğimde gözünden bir damla yaş düştü.
"Beni gördüğüne sevinmedin mi?" dedi.
Cevap vermeyip karmakarışık bir ifadeyle başımı önüme eğdim. Ellerimi yüzüme kapatıp dizlerimi hafifçe kendime çektim. Gözyaşları ellerime bulaşırken onunda sessiz iç çekişlerini duyuyordum.
Mutlu muydum? Onu bulmuştum,o beni bulmuştu. Kim bilir kaç defa aynı yere basmış,aynı yere kokumuzu bırakmıştık birbirimizden habersiz.
Kafamda tek bir soru döndü o anda;
Çözülen ipliklerden oluşan halatla salıncak kurabilir miydim?**
Pek içime sinmedi bölümUmarım beğenirsiniz<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yavaş kardeşim [taekook]
Historia CortaKook: Biraz daha ses çıkarırsanız oraya gelir ikinizi de s*kerim.