him and i

615 80 13
                                    

Taehyung'un bana hediye ettiği gitarın akorlarını ayarlarken söylenen Jungkook'u göz ardı etmeye çalışıyordum.

"Şarkı seçimini yanlış mı yaptık?"

Hoseok ise hem elindeki gitarın tellerini değiştiriyor, hem de Jungkook'un içini rahatlatmaya çalışıyordu. "Hayır, saçmalama. Farklı bir şey seçerek daha çok dikkat çektik."

"Ama baksanıza kaç gün oldu hala aramadılar bizi. Yine başarısız olduk." Ancak, tabi ki herkes gibi başarısız oluyordu. Jungkook, istediği şeye ulaşana kadar her daim asi, laf dinlemez ve teselli edilemez biri olmuştu. Asla sakinleşmiyordu.

"Çünkü bunun bir tarihi var, Jungkook. Gün hala bitmedi. Elbette bizi de arayacaklardır. Öğlen beşe kadar vaktimiz var, değil mi Jennie?"

Topu bana atmasıyla elimi gitar tellerinden çektim ve sırayla ikisine baktım. Hoseok bıkmış bir durumdaydı, ancak Jungkook pek teselli edilebilecekmiş gibi durmuyordu. Bu yüzden uzun uzun cümleler kurmak yerine kısaca başımı sallayıp geçtim. "Bak, görüyor musun? Jennie bile umutlu değil! Tanrım, neden hel böyle oluyor? Neyi eksik yapıyoruz? Bu sefer cidden çok çalışmıştık, geceler boyu uyumadık. Bıktım. İnsanlar bizden nefret ediyor resmen."

"İnsanlar bizden nefret etmiyor, Jungkook. Tercih ettiğimiz müzik türünden nefret ediyorlar. Asıl sıkıntı burda." dediklerim ile hararetli halinden eser kalmamış omuzları çökmüştü. "Sevenler ve dinleyenler de var ama..."

"Güney Kore'de yok. Yaptığımız müziğin olduğu yerde sevgi yoksa başarılı olamayız." Hazır cevabım ile bakışlarını yere indirmişti. İçten içe hevesini kırdığım için kötü hissetsem de bu böyleydi. İnsanlar Rock müziğini korkunç olarak adlandırıyordu.

"Ne yani? Yaptığımız müzik türünü mi değiştirelim, Jennie?" Ne zaman geldiğini bilmediğim Taehyung'un saçları ıslaktı. Dalgalı saçlarındaki damlalar boynundan ve yüzünden süzülüyordu. Yüzünde alaycıl ifadesi vardı.

Yine o kadınlardan birinin yanından gelmişti. Senin müzik yapmaya çalıştığın bardaki odalardan birinde biriyle birlikte oluyordu. Elimdeki gitarı yere bıraktım ve ona ait bir şeye bir daha dokunmak istemediğimi çok iyi anladım. Beni sevdiğini zannettiğim anları başıma yıkıyordu.

"Ne alaka şimdi?" sert bir yutkunuşun ardından her zamanki maskemi takındım ve sordum.

"İnsanlar yaptığımız müziği sevmiyor diye başarısız oluyoruz ya hani. Ne yapmalıyız? Pop daha mı mantıklı senin için?"

Gözlerimi devirdim. "Bundan bahsetmediğimi biliyorsun. Boş yapmayı bıraksan mı?"

"Evet, bunu kastetmediğini biliyorum zaten. İnsanlar sevmiyor diye başarısız olacağımızı düşünmen saçma. Sevmiyorlarsa sevdireceğiz. Her zaman daha fazlasını yapacağız, anladın mı? Gruba olumsuzluk salmayı bırakın." Üzerimdeki bakışlarını Jungkook'a doğru yöneltti ve tek kaşını kaldırdı. "Anladın mı, Jungkook?"

İkimizden de bir ses çıkmazken Hoseok ortamı yumuşatmak adına bir şeyler söylemeye başladı. "Aynen öyle. Gerekirse sokaklarda çalmaya başlarız. Umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeyelim. İnsanlar sokaklarda şarkı söylerken keşfediliyor."

Oturduğum yerde doğruldum ve bu sefer alaya alan kişi ben oldum. "Sokakta şarkı söylerken keşfedilmekle ülkeyi temsil etmek arasında epey fark var."

"Hangisi olursa olsun bizim amacımız aynı olacak, Jennie. Bu tür şeylere çok takılma." Bu sefer dayanamadım ve öfkeli gözlerimizi birbirine kavuşturdum. Amacını sorarcasına ona bakarken o bana karşı hiçbir perdesini indirmiyordu.

Beni en iyi anlayan kişi o olmasına rağmen anlamamazlıktan geliyordu. Bazen ondan nefret etmem için uğraşıyor gibiydi. Ya da umrunda bile değildim. Yatağındaki kadınlardan alamadığı hıncını benden çıkarıyordu. Şu an gibi mesela? Az önce tanımadığı birisiyle aynı yataktaydı.

Sertçe yutkundum. Bir şeyler söylemek, karşılık vermek istesem de yapamadım. Çünkü ağzımı açtığım an onu yattığı kadınlardan, ne kadar nankör olduğundan bahsedecek kalbini kırmak için uğraşacaktım. Kendini tutamayan duygularının önüne geçmekte berbat olan salağım tekiydim.

"Tamam tartışmayın ya. Jennie öyle demek istemedi ki." Taehyung, Jungkook'un dedikleriyle gözlerini devirdi ve konuştu. "Zaten onun demek istediği şeye kızdım, Jungkook." 

"Hayır sen bana kızacak yer arıyorsun. Dediğim şeyde haklı olduğumu bilmene rağmen farklı yerlere çekip, beni suçlu gibi göstermeye çalışıyorsun. Derdin ne? Açık açık söylesene." Önümdeki gitara küçük bir tekme savurup, ayaklandım ve ona doğru birkaç adım attım. Gözleri bir anlığına tekmelediğim gitara değdi. Çehresinde gördüğüm şey kırgınlıktı. Ya da ben her zaman ki kafamda kuruyordum. Çok takılmadım.

"Asıl senin bu kadar sinirlenme sebebin ne? Ben bir şey söylediğimde bağırmadan çağırmadan duramıyorsun. Neden çekemiyorsun beni, Jennie? Kıskanıyor musun yoksa?" Sinirle dudaklarımın arasından kahkahalar döküldü. "Böyle bir ihtimal aklına geldi mi gerçekten? Seni neden kıskanayım ya? Bir kendine gel."

"Bilmem." Omuzlarını silkti ve dudaklarını büzdü. "Sen söyle. Beni neden kıskanıyorsun?" Gözleri sorarcasına kocaman açıldı ve bana doğru eğildi. Ona o kadınlarla görüşmesini istemediğimi, bu halimin tek sebebi olduğunu söylemek istedim ama yapamadım.

İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Derdin ne bilmiyorum ama şu saçmalığı bırak ve kendine gel artık."

"Derdi olan ben mi oldum şimdi? Benim seninle bir derdim yok, Jennie. Olamazda."

"Eee, ne bu haller o zaman? Yoksa yanından geldiğin kız seni tatmin edemedi de benden mi çıkarıyorsun sinirini?"

"Off, bu iyiydi." Jungkook dudaklarını o şekline getirmiş bana gurur duyan bakışlarını yolluyordu. Taehyung tam ağzını açıp, bir şey diyecek iken birisinin telefonunun zil sesi odayı doldurdu. Hoseok bize el işareti ile sessiz olmamız gerektiğini belirtti.

Gelen telefonun yarışmadan olduğu düşüncesi ile içime kocaman bir heyecan doldu. Sabırsızlıkla Hoseok'un telefon görüşmesinin bitmesini beklerken dudaklarıma dişlerimi geçirdim ve çocuklara göz gezdirdim. Jungkook ellerini yumruk yapmış çenesinin altına yerleştirmişti. Gözleri kapalıydı ama dudakları hareket ediyordu. Büyük ihtimalle dua ediyordu.

Taehyung ise...

Taehyung ise yanlış görmüyorsam dişlediğim dudaklarıma bakıyordu. Bakışlarımı hissettiğinde gözleri gözlerime değdi. Dudaklarını bir şey söyleme ihtiyacı ile araladı ve o sırada Hoseok'un sesini duyduk.

"KAZANMIŞIZ! KAZANMIŞIZ JUNGKOOK, ASMA SURATINI!"

"YOK ARTIK, YALAN."

zitti e buoni, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin