" Seni pislik herif! Ne demek yardım çağıramıyorsun?!"
" Mori-sensei görevi biz yapalım diye bize devretti. Yardım çağırmak kolaya kaçmak olur. Kolaylık beklememeyi öğrenmelisin.."
"Tamam kes be! Dır dırını çekmek için katılmadım mafyaya."
"Köpeklik için katıldın mafyaya. Çünkü benim köpeğimsin! Hahahahahah!"
"Ha? Seninle didişmek istemiyorum Dazai. Şu görevi bitirip gitmek istiyorum."
Ahh, Chuuya sinirlenmen bu kadar çabuk dinmeyeceğini elbette biliyorum. Görevi sadece ikimiz tamamlayamayız. Bunun için birkaç destek çağırmıştım bile. Hah! Küçuk bir sırıtışım bile onu sinirlendirmeye yetiyor.
"Hey, Chuuya! Sana birşey itiraf etmemi ister misin?"
"Ha? Nedir?"
"Destek birazdan burada olur."
"Bir işe yaradığına sevindim, Dazai. Senin sadece intihar etmeye çalışan bir velet olduğunu düşünmüştüm. Meğersem destek de çağırabiliyormuşsun. Bu da birşeydir."
"Senin de bir velet olduğunu unutmamışsındır umarım."
Destek geldiğinde etraf kurşunlardan ibaretti. Kurşunlar tenimi yalayıp hızla çeteyi vuruyordu.
"Neden kurşunların arasında duruyorsun be?! Çekil oradan vurulacaksın!"
Tepki vermedim. Sıyrık bile almamıştım. Tüh, bu kötü oldu.
"Nasıl? Tek bir sıyrık bile almadın mı?!"
"Ne yazık ki..
"Mumya herif!"
Sinirlenince ne de şirin oluyor. Havuç kafa! Hahahahha! Bana mumya diyor ama kendisine bakmıyor bile! Ne gıcık adam ama!
Telefonumu elime almış, Mori-sensei'yi arıyacakken o bücür yürümeye başlamış."Chuuya-kun? Nereye gidiyorsun?"
"Herhangi bir yere."
Kafasına göre gidiyordu öyle. Elime bir çakıl taşı alıp fırlattım. Şapkasına çarpıp yere düştü. O sinirli yüz ifadesiyle bana döndü.
"Ne atıyorsun be?!"
"Buraya gel havuç kafa!"
"Neden lan?!"
"İstediğin yere gidemezsin öyle!"
"Sana mı soracağım aq?!
"Küfür etme köpek!"
Beni cidden sinir ediyor. Uhg Chuuya... Başbelasından başka bir şey değil.