V. 'brother'

258 36 93
                                    

black.lizard:
Selam, profilin epey hoşuma gitti bu yüzden yazmak istedim! Benimle iyi arkadaş olup, sabaha kadar sırıtarak mesajlaşmak ister misin?

Açtığı yeni hesaptan attığı mesajı göstermek için telefonu Tanizaki'nin gözlerine soktu, kızıl genç. "Bu mesaj hakkında ne düşünüyorsun, Jun?"

Mesajı görebilmek ve kör olma süresini azaltmak adına telefonu yüzünden uzaklaştırarak kaşlarını çattı. "Sen gerçekten tam bir malsın, Michizou."

"Ben de bakabilir miyim?"

Turunculu oğlan arakdaşının elinden telefonu çekip Atsushi'ye uzattı. "Şu aptalın attığı mesaja bakar mısın? Ayrıca... Neden kullanıcı adın böyle? Kızı daha da mı korkutmak istiyorsun, adeta bir sapık hesabı açmışsın!" Tanizaki'nin sokağın ortasında yükselen sesi ile Michizou masum bir şaşkınlık içine girmişti. "Ama aklıma başka kullanıcı adı gelmedi."

"Kullanıcı adın gerçekten... Biraz tuhaf olmuş Michi-Aman Tanrım Gin yazdı!" Atsushi'nin telefonu adeta kızıl oğlana fırlatmasının ardından okul yolunda kısa bir karmaşa yaşandı. Michizou telefonu yakalamak için kendini kaldırıma atmış, Junichiro ve Atsushi ise mesaj sanki onlara atılmış gibi heyecandan yerdeki çocuğun başına çökmüşlerdi. 

----------

ag_akutagawa:
Sen olduğunu biliyorum Tachihara Michizou. Lütfen beni rahatsız etme.

black.lizard:
nASIL ANLAMIŞ OLABİLİRSİN?

ag_akutagawa:
Lütfen bana daha fazla yazma.

black.lizard:
Dinle Gin, gerçekten seni zor duruma sokmak ve zorlamak gibi bir amacım yoktu. Ben sadece seninle arkadaş olmak istemiştim

ag_akutagawa:
Beni rahatsız ediyorsun, seni tekrar engellemek istemiyorum.

black.lizard:
Gin lütfen
Özür dilerim

Bu kişi sizi engelledi. 

----------

Kaldırımın ortasına adeta uzanmış bir şekilde telefona bakarken, sinirden kasıldığını hissediyordu, Michizou. "Ben sadece ona yardımcı olmak isterken beni bu şekilde itmesi çok sinir bozucu." Sinirle söylendiğinde başında onunla birlikte mesajlara bakan iki arkadaşının yüzünde de acıma duygusunu görebiliyordu. 

"Chuuya-san'ın dediklerini hatırla, Michizou. Gin'i tetiklemediğimiz sürece ona arkadaşlık etmeliyiz. Seninle arkadaş olmak istemiyorsa onu zorlayamazsın." Junichiro, elini omzuna koymak için uzandığı anda ayağa kalktı kızıl oğlan. "Hayır, ona kendimi affettirmem lazım."

"Chuuya-san haklı Michizou-kun, onu biraz kendi haline bırakmalıyız. Hadi okula gidelim." Atsushi kolundaki saate bakmış ve ilk dersin başlamasına birkaç dakika kaldığını görmüştü. 

"Şimdi affettirmeliyim."

"Tachihara!" Suratlarına fırlatılan sırt çantasının hemen ardından kızıl oğlanın geldikleri yolu koşarak geri döndüğünü 'gerizekalı bu' bakışları ile izledi iki genç. 

"Gin-chan'ı daha fazla korkutacak."

"Kesinlikle öyle yapacak ve sonra toparlaması bize kalacak." Junichiro umarsız bir ses tonuyla en yakın arkadaşının çantasını omzuna takarak okula yöneldi. "O sıçıp batırana kadar biraz kafa dinlemeliyiz, gel Atsushi-kun."

İki arkadaşını bırakıp Akutagawa'ların evine doğru koşarken ne düşündüğünü tam olarak bilmiyordu, yara bantlı oğlan. Sadece sebepsiz yere Gin ile ilgili bir şeyler onu çekiyor ve eğer şimdi ona kendini affettirmezse çok daha kötü olacağını hissediyordu. 

Gin camdan yapılma bir oyun bebek gibi hissettirmişti ona. Abisi dışında bir ailesi var mıydı bilmiyordu, arkadaşları yoktu, kek yapıp getiren komşuları yoktu, okula gitmiyordu, Gin'in bir hayatı yoktu. Birbirleriyle çok zıt iki karaktere sahiplerdi ve hayatları da öyleydi. Gin'i henüz tanımasa da onun utangaç, içe dönük, çalışkan ve iyi huylu, nazik birisi olduğuna emindi. Ben diye düşündü Michizou. Ben arsız, dışa dönük, tembel serserinin tekiyim; küfür eder, hakaret ederim. Seramik bebek hediye edilecek son insanım bu yüzden görünce ilgimi çekti...

Koşarak geldiği evin önünde birkaç saniye soluklanıp çitlerin ardına geçti. Beyaz kapının önüne geldiğinde zile basarak bir süre bekledi. İçeriden ne bir ses, bir kıpırtı gelmiyordu. 

"Gin. Açmayacağını biliyorum ama yine de şansımı denemem gerek, lütfen kapıyı açar mısın?"

Ne perdelerde ne de kapı kolunda bir hareket yoktu. 

"Özür dilerim, gerçekten özür dilerim. Artık seni rahatsız etmeyeceğim."

İçeride birinin varlığı bile hissedilmiyordu. 

"Dinle-" Aniden titreyen telefonuna düşen bildirim instagramdan atılmış bir mesajdı. 

----

ag_akutagawa:
Lütfen evimin önünden gider misin?

---- 

Asıl hesabının engeli kalkmıştı. 

"Özür dilerim, Gin. Gerçekten özür dilerim." Sesi sokaktan geçen birinin duyacağı kadar yüksek değildi ve bağırırsa onu daha da korkutacağını bildiğinden, kapının dibine girmiş, içeriden birinin duyabileceği bir ses tonu seçmişti. 

"Özür dilerim. Çok özür dilerim."

Kapının hemen diğer tarafından duyduğu sık nefesler ve burun çekme sesi, ondan aldığı ilk cevaplardı. Elini kapıya dayayıp tam tekrar konuşmak için hazırlanıyordu ki telefonunu titreten mesaj kirpiklerinin titremesine neden oldu. 

----

ag_akutagawa:
Beni korkutuyorsun.


***

Neyim var benim? Neden her şeyi daha da kötüleştiriyorum? Gin'i iyileştirmek ve onu hayata bağlamak istiyorum. Esen rüzgarda saçları savrulsun, başka şehirleri görsün, yeni insanlar tanısın ve gülümsesin istiyorum. O gece onu korkuttuğumdan dolayı çektiğim bir vicdan azabı değil bu, birkaç saniyeliğine gördüğüm gri gözlerdeki üzüntünün ürünü. O donuk gri gözler, siyah saçlar, süt gibi beyaz ten, küçük burun... Sanki hepsinden şiddetli bir şelale misali hüzün akıyor gibiydi. İnsanların mutsuz olmasından nefret ederim ve Gin... O mutsuzdu.

Uzandığı yataktan kalkıp, yastık izi olan yüzünü ovaladı. Bilgisayardan yükselen şarkıyı durdurup balkonuna çıkarak karşılarındaki evi izledi. Alt kattaki ışıklar yanıyordu, muhtemelen Ryuunosuke evde diye düşündü, kızıl genç. Dirseklerini balkon demirlerine dayayıp yüzünü elleri arasına aldı. Sapık gibi görünmek istemiyordu ama perdelerde ya da balkonda en ufak bir hareket görmek için yanıp tutuşuyordu. İstemeden bu işe biraz takıntılı olmuştu. 

"Kendine gel aptal!" Elleri arasındaki kafasını sıkıştırarak derin bir nefes aldı. "Onu daha fazla korkutacaksın." Son kez Gin'i gördüğü balkona bakarak içeri girdi. Artık buna bir son vermeliydi. Gin'i iyileştirme işini Naomi, Atsushi ve Kenji gibi sevimli ve nazik insanlara bırakacaktı. 

Alt kattan gelen curcuna sesleri kulağına dolduğunda üzerine daha uygun bir şeyler giyinip -boxer yerine pijama- merdivenlerden indi. 

"Ah Tanrı'm seni çok özledim Mamoru!"

"Mamoru mu?" Yosano'nun sesi kulağında dolduğunda merdivenlerin yarısından atladı. "Yosano-san, sen Mamoru mu dedi-" Kapının önünde sarmaş dolaş olmuş genç kadın ve erkeği gördüğünde duraksadı. 

"Abi.."

"Selam Micchan!"

Moonlight | TachiGinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin