XXXIII. 'fall in love'

196 23 71
                                    

Gerginlikten titreyen ellerini pantolonuna silerek, tam karşısındaki eve doğru yürüdü, kızıl çocuk. Gin, ilk defa abisi evdeyken onu eve çağırmıştı ve o evden her an cesedi çıkabilirdi.

"Sikmeseler bari."

Kendi kendine mırıldanarak kapının önünde oyalanmayı bırakıp, gerginlikten bembeyaz kesilmiş eliyle kapıyı çaldı. İçeriden kapıya yaklaşan adımların sesini duyuyor ve tilki sensörleri sayesinde onun Gin olduğunu anlayabiliyordu. Genç kızın kapıyı açmadan delikten baktığı sırada kapıyı tekrar tıklattı.

"Elsa? Do you wanna build a snowman?"

Kapının diğer ucundaki kızın kıkırtıları kulağına dolduğunda, üşümüş elini ağzına kapatıp boğuk sesiyle şarkıya devam etti:

"C'mon, let's go and play
I never see you anymore
Come out the door
It's like you've gone away..."

Gin'in kahkahası kapının dışına kadar ulaştığında Michizou da güldü.

"Go away, Anna."

Başlattığı oyunu devam ettiren kız, gerginliğini biraz almış, kapı açılmadan önce sahneyi kapatmasına izin vermişti.

"Okey, bye..."

İkisi de kapının önünde kahkahalarla gülerken Gin, kızıl saçlı çocuğun kar taneleri bezenmiş saçlarını karıştırarak onu içeri davet etti.

"Nasılsın?"

"Gergin."

"Neden?"

Michizou, şaka mı yapıyor yoksa ciddi mi diye dehşetle siyah saçlı kıza baktı. Saçları şelale gibi omzundan aşağı akıyor, bir tutamı küçük burnunu kaşındırıyor olmalıydı ki, Gin'in burnu sağa sola sürekli hareket ediyordu.

"Michizou?"

Kızın güzelliği yüzünden dikkatinin dağıldığını fark ettiğinde, sevgilisini incelemeyi bırakıp yanağına bir öpücük kondurdu. "Çok güzelsin."

"Teşekkür ederim." Kızın beyaz teni birden güzel bir kızıla bürünürken, saçlarından da öpmek istedi, Michizou.

"Dünya üzerindeki en güzel şeysin."

"Utanıyo-"

"Gin! Kapının önünde ne dikilip duruyorsunuz?"

Siyah saçlardan öpmek için uzandığı sırada kulağına dolan sesle olduğu yerde sıçradı, yara bantlı olan.

Korkudan, ağzıyla götü yer değiştirdi.

Anlayamazsınız.

"M-m-merhaba Akutagawa-san!"

Sadece sözcüklerle değil, aldığı nefeslerle de kekeleyen kızıl çocuk, yanındaki kızdan birkaç adım uzaklaştı. Ryuunosuke, üzerinde siyah bir kazak, gri bir eşofmanla ona bakıyor; gözlerinden alev çıkartmaya çalışıyor gibi kaşlarını çatıyordu.

"Sen neden buradasın, Tachihara?"

"Ben çağırdım."

Gin'in kendinden emin çıkan sesiyle içinden 'ananı sikiyim' diye geçirdi, Michizou. Gerçekten erkek Akutagawa'nın haberi yok muydu?

"İsterseniz gidebilirim, erke- yani Akutagawa-san."

"İstiyorum."

"Abi!" Gin'in anında değişen yüz ifadesi ve elini sıkıca tutan parmakların gücüyle olduğu yere sabitlendi, kızıl çocuk. Gin'in zayıf bedeninin bu kadar güçlü olacağını tahmin etmiyordu.

Moonlight | TachiGinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin