Bölüm 5

30 6 0
                                    


“siktir”

Bedenim havada süzülürken daha bir sürü küfürü haykırmak dışında elimden yapacak bir şey gelmiyordu. Ses boyutum hiçliğime açılması gerekirken okyanusun yüzlerce metre üzerinde havada açılmıştı ve ben hızla okyanusa doğru düşmekteydim.  Üzerinde yüzen  buz parçalarını gördüğüm masmavi su bana kucak açmış bekliyordu. Ne var ki kulağa hoş gelen bu tabir beni hiçliğimde uzun bir süre boyunca komada bırakacağını haykırıyordu.

Belki de ölmeyecek biri için fazla tantana  çıkartıyor gibi görünebilirdim fakat gayet yerinde bir tavır sergiliyordum. Ses boyutum bozulmuştu. Ses. Boyutum. Bozulmuştu.

Bu çok ciddi bir durumdu. Ciddi olan beni beklemekte olan en fazla iki yıllık koma değildi. Sorun muydu evet oldukça büyük bir sorundu ama asıl ve en ciddi  sorun milyonlarca yıl düzgün çalışan boyutun bir anda görevini yerine getirmemesiydi.

Sudan sadece birkaç metre yüksekte olduğumu fark ettiğimde istemsizce nefesimi tuttum ve suyun bana uygulayacağı beton etkisini bekledim. Saniyeler sonra ise bu gerçekleştiğinde iç organlarımın basınç nedeniyle nasıl da patladığını ve damarlarımdaki kanın bedenimin dışını saran soğuk su gibi organlarımın etrafını nasıl da sardığını hissettim. Sonrası ise tamamen karanlıktı.

Gözlerimi gayet normal bir güne uyanır gibi açtığımda, tutulduğunu hissettiğim boynumu birkaç yumuşak hareketle açmaya çalıştım. Sadece boynum değil omuzlarımda da uzun süre aynı pozisyonda olmamın yarattığı bir tutukluk vardı. Bedenim oldukça uzun bir süre havada başıboş bir şekilde asılı kalmış olmalıydı. Elimle uzun süredir uyumama rağmen esnemekten alıkoyamadığım ağzımı kapatırken gözlerimi incilerimin üzerinde gezdirdim. Şimdiki pozisyonlarına göre dünyada şuan akşam olmalıydı.

Fakat hangi günün akşamı?

Okyanusa düştüğüm günün tarihi 21 ağustos 2021’di. Daha dünmüş gibi hatırladığım o gün

 – kesinlikle dün değildi- Gördüğüm rüzgarın estiği çayır ve o çayırın ortasında bir anda kulağıma çalınan kahkaha ve kahkahanın sahibinin hayalinin ardından apar topar ses toplamak için dünyaya inmeye karar vermiştim. Hayatımda ilk defa çektiğim varoluşsal sancılardan daha farklı bir konu üzerinde düşünmem gerekmişti fakat ben bundan kaçmak istemiştim.  Çareyi ses toplamaya sığınarak bulmaya çalışmıştım sonuçta   eskilerin dediği gibi, Denize düşen yılana sarılırdı.

İşte tam olarak bu sebeple aklıma gelen ilk huzur verici ortamla soluğu dünyada almıştım. Ses  boyutum dünyaya sorunsuzca açılmış fakat tekrar hiçliğime döneceğim vakit problem yaratmaya başlamıştı. İlk bu türden şeyleri yaşamaya başladığımda  ses Boyutum , dünya ve hiçliğe açılmak arasında ayrım göz etmeksizin sorun çıkartıyordu. Aklımda kimden bambaşka yerlere açılıyordu. Bu her zaman olmasa da eğer bir kez başlarsa peş peşe birkaç defa yanlış yere açıldıktan sonra asıl açılması gereken yere açılıyordu.  Son zamanlarda  ise yanlış açıldığı yer sadece hiçliğimle sınırlı bir hale gelmişti. Sadece hiçliğime geri dönmek istediğimde yanlış yerlere açılıyordu ve zaten en başından beri garip olan bu durum sanki olabilirmiş gibi daha da garipleşmişti. Düşüncelerle koordinat alan bir kapı nasıl bozulabilirdi?

Açıldığı yerlerin  Hiçliğimle tek bir ortak noktası   olsa sorunu kendimde arayabilirdim. Son zamanlarda pek de kendimi aklı selim hissetmiyordum. Belki de  bu yüzden Hiçliğime geri dönmek istediğimi belirtecek kadar öncülü öne çıkarmıyor olabilirdim öyle değil mi? Öyle değildi.  Ses boyutum çoğu zaman çok alakasız yerlere açılıyordu. Yerin kaç metre altındaki bir mağarada,  Everest'in tepesinde ya da aynı okyanusa çakıldığım gün olduğu gibi gökyüzünde açılıyordu. İnsanların arasında da tam dört kez açılmıştı ki neyse ki fark edilebileceğim yerler değildi buralar. Fakat bir sonrakinde fark edilip edilmeyeceğim muammaydı. Dünyadan hiçliğime dönmek fazla tehlikeliydi. Bu, sonsuza kadar hiçliğimde tıkılıp kalmamı mı gerektiriyordu? Bunu mu yapmalıydım?

SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin