Yoongi, hava iyice kararmaya başlarken boş parkta, boyası atmış bir bankın üzerinde kimsesiz bir şekilde oturuyordu. Hoseok ise onu bir ağacın arkasından izlerken gözleri telefonuna gelen mesajlar ve üzgün çocuk arasında gidip geliyordu.
Yazdıklarına pişman olmuştu, çocuğu bulmak için evine gitmişti. Annesinin oğlunun nerede olduğu hakkında hiçbir bilgisi yoktu, yüzünün bulunduğu durumdan olmadığı gibi. Eğer ki Yoongi, Hoseok'un onun evine gidip annesiyle konuştuğunu öğrenecek olsa Hoseok'u muhtemelen öldürürdü ama Hoseok'un aklına gelen tek şey değdiğiydi. Aynı Yoongi'nin de dediği gibi. Çünkü diğer türlü, Hoseok meraktan ve endişeden ölecekti.
Son çare olarak parka bakmaya karar vermişti Hoseok ve sonunda çocuğu yapayalnız bir şekilde acıları ve düşünceleri içinde otururken bulmayı başarmıştı. Gözlerini telefondan kaldırıp yeniden çocuğa çevirdiğinde Yoongi'nin omuzlarının titrek bir şekilde sarsıldığını gördü. Önce onun üşüdüğünü düşündü ancak yere düştüğünü gördüğü bir damla gözyaşıyla durumun düşündüğü gibi olmadığını anlaması zor olmadı.
Telefonunu kapatıp cebine yerleştirdi, gözlerini sımsıkı yumdu ve Yoongi'nin gazabına uğramamayı dileyerek çocuğa doğru yürümeye başladı. Tam karşısında dikilip de gölgesi çocuğun üzerine düştüğünde bile başını kaldırmadı Yoongi. Sımsıkı yumruk yaptığı ellerinin uzuvlarında kırmızı yaralar vardı.
"Yoongi..."
Sesinin neden titrediğini bilmiyordu ama onun bu haline baktıkça kalbinden bir şeylerin koptuğunu ve daha da minik parçalar ayrılarak üzerinde tepinildiğini hissediyordu sanki. Yoongi'nin aniden kalkan başı ve ateş fışkıran gözleri korkuyla bir adım gerilemesine neden olmuştu.
Yoongi, soğuk bakışlarıyla baştan aşağı süzdü onu, sonra ise gözleri birbirleriyle buluştu. Hoseok, kendisini gelmek üzere olan kalp kırıcı sözler için hazırladı ancak karşısında bulduğu şey yumuşayan bakışlar ve tekrar önüne eğilen bir kafaydı.
Çocuğun omuzları daha da sallanarak titremeye başlarken ve dudaklarından hüzün ile keder dolu inlemeler dökülürken Hoseok gözlerinden kopup özgürlüğüne kavuşan ve dudakları arasında kaybolan gözyaşlarını hissetmemişti bile.
Elinden hiçbir şey gelmeyişi, Yoongi'nin yaşadıkları minik kalbini titretti. Daha sonra yapabileceği tek şeyi yaparak ileri atıldı ve sımsıkı sarıldı düşmanına. Düşman fazla ağır bir laftı çünkü onları bu halde görecek kimse onların düşman olduğuna inanmazdı.
İtilmeyi bekliyordu Hoseok, ancak onun yerine güçlü kollar sımsıkı sarmaladı belini ve gözyaşları ıslattı kıyafetlerini. Çocuğun hıçkırıkları gündüzleri kahkahalarla dolan parkta yankılandı ve Hoseok Yoongi'nin bir daha asla üzülmemesi, ağlamaması ve dostu olması için yalvardı Tanrı'ya.
'Ailesine kavuşsun, bana kavuşsun, kalbindeki ve beynindeki acıları unutsun.' cümlesi defalarca döküldü dudakları arasından mırıltılar halinde ve Hoseok ,dualarının kabul olması konusunda her ne kadar umutsuz olsa da ,o gün Tanrı'nın kapıları açıktı onun içten dileklerine.