Yoongi, evin kapısını yumruklarken küfürleri tüm sokakta yankı yapıyordu. Sağdaki evin penceresinden, o her mahallede olan dedikoducu teyzenin kafası fırlamıştı ve karşıdakinden de bir adam, elinde telefonla bekliyordu. Kapı nihayet açıldığında önüne çıkan yüz birkaç saniye ona şaşkınlıkla baktıktan sonra kendisini toparladı ve başkası için iç ısıtıcı olabilecek ama Yoongi'nin midesini bulandıran bir gülümseme bahşetti.
"Yoongi, seni gördüğüme sevindim. Baban evde değil, içeri gelmek ister misin?"
Adam koluna dokunmak üzere bir hamle yaptığında tiksintiyle geri çekildi ve yüzünü buruşturdu.
"O şerefsize gelmedim ve iğrenç evine de girmek istemiyorum. Orospu oğlunu buraya çağır."
Adam hiç istifini bozmadan aynı yumuşaklıkla bakmaya devam ediyordu, adamın Yoongi karşısındaki sakinliği tebrik edilesiydi ama Yoongi'ye göre, kendisinin hiçbir suçu yoktu ve bu yüzden takdir edilesi bir şeyi de yoktu.
"Yine ne yaptı merak ediyorum. Burada bekle, olur mu?
Cevap vermesine fırsat vermeden gözden kayboldu. Yoongi, sabırsızlıkla yerde bir ritim tutmuş, sinirle söylenmeye devam ediyordu ve saniyeler sonra en nefret ettiği surat karşısındaydı.
Bir an olsun durmadan yakasından kavrayıp duvara itti. Suratına yumruklar yapıştırırken nasıl arkadaşıyla arasını bozduğuna sövüyor, insanın aklına gelmeyecek hakaretlerde bulunuyordu, kapıyı açan kişi, Hoseok'un babası -babalarından biri-, onu uzaklaştırmaya çalışıyor, ama elinden bir şey gelmiyordu.
Yoongi, durmasını sağlayan sesi duyana kadar çocuğun suratını mahvetti, Hoseok yerde baygın bir şekilde duruyordu ve üstü tamamen kan olmuştu.
"Evime bir daha gelirsen, oğluma veya kocama dokunursan, seni nefes aldığına pişman ederim Yoongi."
Arkasını döndüğünde babası oradaydı.