/22\

1.1K 99 16
                                    

Yoongi, sırasına yaslı duran kafasını etrafında hissettiği hareketlilikle kaldırdığında omzuna sıcak, büyük bir el dokunmuş ve etini neredeyse canını acıtacak şekilde sıkmıştı. Ardından elleriyle orantılı iri bir beden yanındaki sıraya yerleşmişti.

     Yanına oturan çocuk, futbol takımının kaptanıydı. Sarı saçları sıfıra vurulmuştu ve tombul, köşeli suratı ile ruhsuz, griye çalan gözleri birleşince hapishaneden kaçmış bir psikopatı andırıyordu. İnce dudakları, gülümsediğinde sanki birisi bıçakla ağzını oraya oymuş gibi görünüyordu.

     "Hakkında hoş olmayan söylentiler var Suga, konuşmamız lazım."

     Sisli gözleri, Yoongi'ninkileri oymak istiyormuşçasına bakıyordu. Kendisine göre daha ufak olan çocuğun gözlerini kaçırmasını bekliyor, üstünlüğünü, maçoluğunu kabullendirmeye ve gözler önüne sermeye çalışıyordu.

     Yoongi, gözlerini ayırmadan sırıttı ve başıyla onayladı ancak çocuk kalkmamakta inat ediyordu. Bilmediği şey, Yoongi'nin inadıyla yarışamayacağıydı. Buna yaraşır şekilde birkaç saniye sonra kendisi pes etmiş ve ayağa kalkarak yürümeye başlamıştı.

     Yoongi, şansını zorlamamak adına peşinden çocuğu takip etti. Tam sınıf kapısına ulaştığında hoca içeriye girmiş ve Yoongi'yi biraz merakla, biraz da belki anlamamazlıkla süzmüştü.

     "Evlat, bir yere mi gidiyorsun?"

     Yoongi, hızlı bir manevrayla yanından sıyrılarak sorusunu kulak ardı etti. Kaptan kendisini biraz ileride bekliyordu. Sınıftan başarıyla çıktığını gördüğünde yoluna devam etti.

     Sessiz koridorları geçip bahçeye, daha sonra da okulun yan tarafındaki kameralardan uzak alana ulaştıkları anda az öncekine benzemeyen, daha soğuk bir el bedenini iki omzundan tutarak sertçe pürüzlü duvara çarptı.

"Babanın bir top olduğunu bizimle paylaşmalıydın Suga. Aramızda gizlinin saklının olmadığını sanıyordum. Bize o hastalığı bulaştırabilirdin, cidden kendine bulaştıktan sonra bizimle takılacak kadar duyarsız olduğuna inanamıyorum."

Yoongi, ağrıyan kaburgalarına inatla doğrulmaya çalışırken yüzüne de dişlerini gösterecek şekilde bir gülümseme yerleştirmiş ve özgüvenli olduğuna inandığı bir ses tonuyla konuşmaya hazırlanmıştı. Etrafında toplanan beş kişiyi görünce bunu yapmak ne kadar zor olsa da, başarılı olduğunu umuyordu.

"Ne saçmalıyorsunuz siz çocuklar? Öyle bir şey yok. Hem olsa bile, öyle virüs gibi bulaşamayacağını falan siz de biliyorsu-"

Lafını yarıda kesen, tam ağzının ortasına yediği yumruk olmuştu. Damağında hissettiği demir tadıyla istemsizce öğürmüş ve ağzının aralanmasıyla dudaklarından sünen yapış yapış kanı hissetmişti.

Minik bir kıkırtıyla sıvıyı yere tükürdü ve koluyla dudaklarını temizledi, omuzlarını daha da geriye vererek dik bir şekilde durdu.

"Bize yalan söylüyorsun Suga, yalan konusunda anlaştığımızı sanıyordum, hoş bir davranış değil."

Yoongi, yapacağı hareketten ömrü boyu pişmanlık duyacaktı.

Yine de kanla karışık tükürüğünü kendisine az önce vuran çocuğun suratına atmaktan geri durmadı.

En azından devamında diğerlerini izleyen tüm o yumruklar ve tekmeler nefsini çok da rahatsız etmemişti, gururunu yerle bir etmiş olsalar bile.

     Tabi suratını da.

Homophobic/YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin