Bölüm 17-Katliam-

1K 94 2
                                    


Catherinadan..

Merkür, savaşın başladığı sınırda durduğunda hızlıca atımdan inip belimdeki kılıcı sertçe çıkardım. Bir kaç kişi kılıcın sesi yüzünden bana dönerken koşarak onlara doğru ilerledim ve ilk üzerime gelen adamın karnına kılıcı sapladım.

Riya krallığından gelenler farklı zırhlar giyiyordu.

Bana kılıç sallayan adamın kılıcına karşılık verdiğimde çıkan sese alışmıştım.

Adam bir kere daha kılıcını çekip kafama doğru getirdiğinde eğilip bacağına kılıcımı sapladım ve ben ayağa kalkarken o ayağı ile ayakta zor duruyordu. Kılıcımı bir kere de koluna sapladım ve çektim.

Her yer kandı. Herkes çığlık atıyor ve savaşmaya devam ediyordu. Her yer kandı, her yer kan. Her yer kan. Her yer kan...

Gözlerimin önünde üzerime sıçrayan kanlar korkunçtu, dikkatimi toplamalıydım.

Üzerime doğru meşale ile koşan adamın şövalye veya asker olmadığı belliydi. Meşaleyi bana doğru tutarken ayağına tekme atıp meşaleyi tutan elini sıkıca kavradım ve meşaleyi elinden aldım, adam benden kurtulurken yerde kanlar içinde olan kılıçlardan birini aldı ve koluma doğru salladı. Kolumdan sıyrılan kılıç ile kolumdaki acı artmıştı. Elimdeki meşaleyi sıkıca sol elimde tutarken adamın üzerine doğru koştum ve kılıcı sol yanına saplayıp zorlukla çektim. Kılıcı geri çıkarmak saplamaktan daha zordu.

Adam yere yığıldığında bu karmaşada arkamdan gelen kılıç sesini duydum ve arkamı döndüğümde şövalye elindeki kılıcı sıkıca kavramış havaya kaldırmıştı.

Boynuma doğru gelen kılıca baka kaldığımda şövalyenin kılıcı yere düştü.

Şaşkınlıkla baktığımda Herman şövalyeyi sırtından vurmuştu.

"İyi misin?" diyerek bana baktığında üzerindeki kanlara baktım. Katliam içindeydik.

"Değilim." diyerek geri çekilip karmaşanın içine girdim.

Şövalyelerimiz'den birine vuran Riya krallığının şövalyesinin arkasından kılıcımı sapladım ve yere yığılan şövalye bakmamaya çalışarak çığlıkların yükseldiği yere doğru koştum.

Kalkanı ile halkımızdan birini döverek öldürmeye çalışan şövalyeye doğru koşup sırtına tekme attım ancak bir adım dahi gerilemedi. Dövdüğü adamı bıraktığında adam sürünerek kaçmaya başladı.

Yerdeki kılıcını yeniden almaya çalışan şövalyenin kılıca uzanan parmaklarına kılıcımı geçirip bir adım daha yaklaştım ve kalkanı tutan elinde sıyrık açmaya çalıştığımda çığlık atarak kalkanını kafamdaki zırha vurdu. Zırhtan ses çıkarken zırhın içinde kafamdan burnuma akan ıslak kanı hissediyordum.

Şövalye sarsılmamı fırsat bilip kalkanı ile dizime sertçe vurduğunda hissettiğim acı tarif edilemezdi. Akan göz yaşlarım zırh sayesinde dışarı gözükmesede ben biliyordum, güçsüz olduğumu.

Yere düşmüştüm. Şövalye üzerime doğru yürürken konuşamadım, kalbim çok hızlı atıyordu. Kaldırdığı kılıç ile bittiğini düşünerek gözlerimi kapattım. Bekledim..

Kılıç bana gelmeyince açtığım gözlerimle baktığımda Dalbert ve Albert kafalarındaki zırhı çıkarmış adamı sertçe kılıçla öldürmüşlerdi.

Dalbert yanıma gelip kafamdaki zırhı çıkardıktan sonra kanayan ve zırhın dışına taşan kanlara bakıp konuştu.

"Çok kötü durumdasın. Seni götüreceğim." dediğinde kaşlarımı çattım. Tuttuğu kafamı onun elinden çekip doğrulayan çalıştım ama zordu.

KAYIP PRENSES /TAMAMLANDI/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin