5

40 13 1
                                    

hyunjin, jisung'a en sevdiği limonlu cheesecake'lerden ikram ettikten sonra karşısındaki yeşil ve eski görünümlü kanepeye yerleşti.

'anlat bakalım jisung, kafanı karıştıran şeyleri merak ediyorum.'

jisung, hyunjin'e hiç bakmadan konuşmaya başladı, pekâlâ iyi bir konuşmacı olmadığından insanların gözlerine bakarak iletişim kurmak, jisung için bir hayli zorlayıcıydı.

'dediğim gibi, sadece daha fazla içimde tutamıyorum hyunjin, belki de sen haklıydın her şeyi ona söylemeliyim.'

hyunjin, başını anlayışla salladı. o her zaman her derdinizi anlatabileceğiniz ve size bir çözüm yolu bulan 'o dost' olmuştu, sorun ne olursa olsun jisung'tan yardımlarını esirgemiyor, elinden gelenin fazlasını yapıyordu. jisung'un bu hayatta sahip olduğu en büyük şanslardan birisiydi hyunjin gibi bir dosta sahip olması.

'onunla olan şansını tamamen kaybetmekten korktuğun için söylemek istemeni anlıyorum jisung ancak minju ile sevgili olurlarsa bu onu da seni de zor duruma sokabilir.'

hyunjin'in söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu jisung, şimdi hislerini minho'ya söylemesi tamamen bir bencillik olurdu, jisung bunu şu an düşündüğü için bir aptaldı ancak minho'yu kaybetmeyi göze alamayacak kadar büyük bir aptal olduğunu o ana kadar anlamamıştı. jisung, artık gerekirse gerçekten de bencil olacaktı ve de minho'yu kaybetmeyecekti. kendisi de mutlu ederdi ki minho'yu, tam olarak bencillik sayılmazdı işte.

'hyunjin ona her şeyi söyleyeceğim.'

hyunjin, jisung'un kendisini dinlemeyeceğini bildiği için üstelemedi, arkadaşını tanıyordu. bu nedenle onu kendi yapmak istediği şeyden vazgeçirmek yerine gülümseyerek bir tabak daha cheesecake isteyip istemediğini sormuştu.

birlikte saatlerce sohbet edip, friends izleyip, midelerini dolduracak kadar fazla cheesecake yemişlerdi. jisung, bu üçlüye hiçbir zaman hayır diyemezdi. hatta neredeyse bu üçlüyü minho kadar bile sevebilirdi!

yine aklına minho geldiği için gözlerini devirdi jisung, ne yaparsa yapsın aklına gelmesini engelleyemiyordu. bu durum bazen kendisini enayi gibi hissettiriyordu,minho jisung'u hiç düşünmezken o, jisung'un aklından bir saniye bile çıkamıyordu.

onu aramak, onunla konuşmak istiyordu. sürekli onu yanında istiyordu. belki bir gece de olsa minho'nun aklından çıkabilmesi için biraz içmeliydi, jisung içmekten nefret ederdi ancak bazen kafası o kadar dolardı ki kendisine başka bir çözüm bulamayacak kadar yorgun olurdu.

'hyunjin, uzun zamandır içmiyoruz.'

hyunjin, friends izlerken başka kimseyle ilgilenmeyi sevmezdi. jisung'a geçiştirerek 'içerdeki dolaptan getir içelim o zaman' diyerek televizyona daha da odaklanarak bakmaya başladı.

jisung, sevinçle kalkıp yan odadaki dolaptan 2 büyük şişe çıkardı, gerçekten de beynini uyuşturmak, kalbini zehirlemek ve de minho'yu unutmak istiyordu. bütün bedenini rahatlatmak istiyordu, 2 saat sonra sarhoş bir şekilde minho'nun kapısına gideceğinden habersiz bir halde.

kediler ve şarkılar / minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin