jisung, ilk defa bu kadar karamsar hissediyordu. minho'yla birlikte olabileceği düşüncesinin gerçekleşmeyeceğini farkında olarak onu sevmeye devam etmesi hiç de zor gelmemişti daha önce, evet belki birkaç kez ağlamış ve neredeyse depresyonun eşiğine gelecek gibi hissettiği anlar olmuştu ama onlar sayılmazdı. şimdi her şey kalbini biraz daha fazla acıtıyordu.
daha önce minho'nun hayatına birisinin gireceğini hiç akıl edememişti,kendisinin kocaman bir aptal olduğunu düşünüyordu işte şimdi.
bir saat önce minho'nun minju ile konuşup birbirlerini tanımaya karar verdiklerini öğrendiğinden beri hissettiği kötü his, bütün bedenini ele geçirmişti. ve jisung her ne kadar minho için sevinmek istese de bir yandan birbirlerinden hoşlanmalarını istemiyordu.çok bencil hissetti kendisini, nasıl en yakın arkadaşının mutsuz olmasını isteyebilirdi ki? böyle düşünmesi onu bu dünyadaki en kötü insan bile yapabilirdi.
telefonuna gelen bildirim sesiyle elindeki kahve bardağını yavaşça sehpanın üzerine bıraktı. elinde sıcak şeyler olduğu zaman her zamankinden iki kat daha dikkatli davranmaya özen gösterirdi jisung, kendisine göre pek de sakar bir insan olmasa bile arkadaşları tarafından hep böyle anılırdı. bu nedenle de artık her hareketinde daha dikkatli davranıyordu, en ufak bir hata yapmaktan korkan jisung için, kahvesini dökmek bile kendisine kızmasına sebep olurdu. o, böyle büyütülmüştü. hiçbir hata yapmaya hakkı yoktu jisung'un, evet bu alt tarafı birkaç damla kahve dökmek bile olsa geçerliydi.
telefonun kilidini açarken her zamanki gibi arka planında minho ve beraber besledikleri kedilerin fotoğrafını görünce gülümsemeden edemedi.
minho, kedilerin yanında çok farklıydı. hatta jisung onun,kedileri insanlara tercih edeceğine bile emindi. minho'nun bu dünyada ilgilenmeyi en sevdiği şeyler kedileri ve en yakın arkadaşı jisung'tu. bunu jisung kendisi fark etmişti. o ne zaman bir kedi görse başını okşamadan geçmezdi, jisung'un da her zaman başını okşaması onunla da ilgilenmeyi sevdiğini göstermez miydi? gösterirdi işte, en azından jisung buna inanıyordu.
ekranda gelen mesajın minho'dan olduğunu görünce hızlıca bildirime tıkladı.
min <3 : jisung, sanırım onun hakkında çok yanılmışım, hiç kimsenin göründüğü kadar kusursuz olmadığını fark ettim.
hanji 🐿: bu daha ilk buluşmanızdı... neler oldu?
min <3 : birisiyle hiç ortak yönün yoksa, onu sevmek ne kadar kolay olurdu?
hanji 🐿: hyung istersen bize gel, bunları konuşabiliriz.
minho'nun geleceğini söylemesiyle jisung, aynanın karşısına geçti. çirkindi. bunu kabul edeli zaten uzun zaman olmuştu. ancak aynada gördüğü bu görüntü onu hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyordu, her seferinde ilk kez görüyormuş gibi bakıyor ve de yetersizliği aklına geldiğinden yüzünde bir hüzün oluşuyordu. 19 yaşında bir genç gibi görünmüyordu, saçları dağınıktı, mavi saçlarındaki boya artık akıyordu,geceleri uyuyamadığından göz altları da güzel görünmüyordu. ama bunları düzeltmek istemedi jisung, makyaj yapsa ne değişecekti ki? minho, onu yine görmeyecekti, hiçbir zaman jisung'un, minju kadar güzel olduğunu düşünmeyecekti.
kapının çalmasıyla dolan gözlerini hemen sildi, bu aralar neden bu kadar duygusaldı anlayamıyordu. en kısa zamanda hyunjin'le konuşma fikrini aklının bir köşesine yazarak kapıya doğru ilerledi.
kapıyı açtığında ise, elinde kırmızı renkte gitarla bekleyen bir minho görmeyi kesinlikle beklememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kediler ve şarkılar / minsung
أدب الهواةkediler ve şarkılar bize yeterli değil, sana ben gerek.