Bölüm 13

806 66 47
                                    

Hepinize iyi okumalar diliyorum canlarım😻
Oy ve yorum atmayı unutmayın, seviliyorsunuz😽💕

Ölümün mü yoksa yaşamın mı habercisiydi bu çığlık?

O an kimse bunu bilemiyordu...

İnsanlar koşuşturuyordu, birileri gelip bir şeyler söylüyordu.

Ama Steve hiçbirini dinlemiyordu, dinleyemiyordu.

Ne ara uçağa bindiler, ne ara hastahaneye geldiler, Elizabeth'i ne ara ameliyata aldılar. Hiçbirini hatırlamıyordu genç adam.

Girdiği şoktan dolayı sadece ağlıyor ve sayıklıyordu Steven.

'Bana söz vermiştin, bana söz vermiştin.' diye sayıklıyordu genç adam.

Gözlerinden yaşlar ardı ardına boşalıyordu ama Steve'in umurunda değildi bunlar.

Tek düşündüğü içeride yatan ve acı çeken biricik sevgilisiydi.

Sahi ya, çok acı çekiyor mudur? Diye düşündü genç adam.

Tanrım! Diye yalvardı orada olduğunu umduğu Tanrı'ya.

Lütfen onun acılarını bana ver. Ben onun acı çekmesine katlanamıyorum...

Ben olmalıydım! Kızdı kendisine genç adam.

İzin vermemeliydim onun kendisini feda etmesine. Tanrım! Lütfen onun canını bana bağışla diye yalvardı Tanrı'ya genç adam.

Vücudu çektiği acı yüzünden kasılmıştı. Kulakları uğulduyor, söylenenleri anlayamıyor ya da idrak edemiyordu. O an bunun bile farkında değildi.

Acı, her bir hücresini, tüm ruhunu ele geçirmişti ve Steve’i rahat bırakmıyordu.

Başı düşünmekten dolayı zonkluyordu, aklında Elizabeth'in son sözleri vardı.

Bir elin omuzuna dokunduğunu hissetti. Başını çevirdiğinde gözleri ağlamaktan kırmızıya dönmüş Howard’ı gördü.

Çikolata kahvesi gözlerin yerini kıpkırmızı ve dolu gözler almıştı.

Sonra şunu fark etti sarışın adam.

Howard diğerleri gibi teselli cümleleri vermiyordu kendisine. Sadece yanında olduğunu hissettiriyordu.

O an bir kez daha minnettar oldu esmer adama Steve.

Howard Stark...

Elizabeth Helen Barnes'ın biricik dostu, kardeşi, abisi, sırdaşı, desteği, ailesi...

Kalbi yerinden sökülüyormuş gibi hissediyordu genç adam. Sanki birisi kalbini deşmiş ve oradan Elizabeth'i çıkarmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu.

Ama soğukkanlı olmak zorundaydı!

Steve için, Bucky için güçlü kalmak zorundaydı.

Hem kaç kez beklemişti bu hastahane kapılarında.

Sahi ya, kaç kez beklemişti kardeşini böyle hastahane kapılarında?

3? 5? 7? 10?

20'den sonrasını saymamıştı genç adam.

Her seferinde kahrolurdu, her seferinde aynı acı, aynı şeyler.

Bazen en yakın arkadaşından nefret ediyordu onu böyle bir acıya mahkum ettiği için.

O yeşil gözler her daim açık kalmayı hak ediyordu, kapanmayı değil.

O esmer ten, beyaz olmayı hak etmiyordu. Hem Elizabeth'te yakışmazdı ki beyaz!

Yıllanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin