- Ben Hanagaki Takemichi.
- Ben de Keisuke Baji.
"Yardımın için teşekkür ederim. Ben limanın bu kısmına bakarım." dedi eliyle arka tarafını işaret ederek. "Ben bu tarafa gideyim o zaman." dedim tam tersini göstererk. Takemichi tamam anlamında kafasını salladı ve başka yönlere giderek ayrıldık.Etrafta bir sürü gemi vardı. İçimden "Hina'yı bulmak kolay olmayacak." diye geçirdim. Ararken aynı anda Takemichi hakkında düşünüyordum. O kadar dövülmesine rağmen koruduğu şeyi vermemişti, kendime acaba neyi korudu bu kadar diye sormadan edemiyordum. Cidden güçlü bir iradesi vardı ve fark ettim ki ona karşı ısınmıştım.
Biraz daha aradıktan sonra geri döndüm fakat Hina'yı bulamamıştım. Ona bunu söyleyince çok üzülecekti, çok değer verdiği belliydi. Biraz daha ilerledikten sonra limanda onu otururken buldum. Yüzünden bulamadığı anlaşılıyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı ve yanıma ışıldayan gözlerle geldi. Onu bu halde görünce hevesini kırmak istemedim ama o da yüzüme bakınca anlamış olacak "Bulamadın değil mi?" diye sordu burukça. Yukarı aşağı başımı salladım. Bir anda ağlamaya başladı, ne yapacağımı bilemedim.
Biraz zaman geçtikten sonra sakinleşti. Ona ne yapacağını sordum, bilmiyorum anlamında kafasını sallamaktan başka bir şey yapmadı. Onu bırakabilirdim sonuçta daha dönmeme iki senem vardı. "Peki benimle gelmek ister misin? Hem ben de gezmiş olurum." diye sordum. Kafasını kaldırdı ve bana baktı "Teşekürler ama seni yolundan alıkoymak istemiyorum, ben başımın bir çaresine bakarım." dedi. İçimden "Of çok inatçı." diye geçirmeden edemedim. "Gemin yok ne ile dönmeyi planlıyorsun ? Uzatmadan bin işte." kafasını kaldırdı ve "R... Limanına gidicem oralara yolun düşer mi ?" diye sordu. "Evet! Hatta buraya gelmeden önce bura ve orası arasında seçim yapmıştım. Şimdi ise senin sayende orayada gideceğim!" dedim heyecanla. Onun da yüzünde gülümseme oluşmuştu. Beraber gemime yürümeye başladık.
Gemiye gelmiştik sonunda. Güverteye çıktık. "Vay! Burası çok güzelmiş." dedi Takemichi. Beğenmesine sevinmiştim çünkü ben de gemimi seviyordum. "Teşekkürler! Hazır mısın ?" diye sordum. Kafasını aşağı yukarı salladı mutlulukla. "O zaman gidiyoruz!" dedim ve limandan yavaş yavaş ayrılmaya başladık.
Limandan ayrılalı bir saat geçmişti. Yanına gidip "Bir hafta kadar sürer." dedim. "Sorun değil. Gitmemiz yeterli ve tekrardan teşekkür ederim." dedi. "Teşeküre gerek yok zaten oraya gidecektim." kafasını mahçup bir şekilde önüne eğdi bense gülüp"Aç mısın?" diye sordum. "Hayır! Sağ ol." dedi ama biliyordum, açtı. Mutfaktan bir kaç kutu konserve alıp geldim. Yemeklerimizi yerken önceki mülayim halinden eser kalmamıştı, doğru tahmin etmiştim açtı. "Beğendin mi ?" diye sordum. Ağzı dolu olduğundan ilk başta söylediğini anlayamadım ama kafası yukarı aşağı salladığından beğendim demek olduğu rahatlıkla anlaşılıyordu.
Yemekleri yemiştik ve ben bir kez daha rotaya bakmıştım. Değişmemişti. Takemichi güverte de oturuyordu, ben de yanına gittim. "Hey! İyi misin?" diye sordum. "Evet, iyiyim. Gerçekten çok teşekkür ederim. Beni döverken geldiğin zamanda doğru dürüst edememiştim onun için de sağol." dedi. "Ben de sana teşekküre gerek olmadığını söylemiştim. O senin çok önemli olmalı ki onu vermedin." Hafifçe güldü. "Aslında benim için değildi, bir arkadaşımı içindi. Bu geldiğin deniz fenerinin hikayesini biliyor musun?" "Arkadaşının mı ? Gerçekten güzel, sadık bir arkadaşsın ve hayır duymadım." dedim.
"Aslında hikaye gerçek mi bilmiyorum sadece bir söylenti fakat burası gündüzleri işaret noktası geceleri de fener olarak kullanılıyor. Bu fenerin aslında bir hazineyi gösterdiğini söyleniyor ama bu hikaye gerçek mi bilmiyorum. Ben de elim de bunun hakkında eskiden kalma, fenerin bir yerinde saklı tablet vardı. Onu alıp çıkmıştım ki yakalandım, beni yakalayanlar da bunun gerçek olduğuna inanıyor bu yüzden bunu istiyorlar. Ben gerçek mi bilmiyorum sadece arkadaşım bunu bulmak için çok uğraştı bu yüzden veremezdim. " dedi.¹"Peki inanıyor musun gerçek olduğuna?" diye sordum. "Bilmem, ikisi de olabilir. Sence ?" dedi. Biraz düşündüm. "Bence var." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve denizi izlemeye koyulduk. Cidden gerçek olabilirdi.
Üç saate yakın yol almıştık ve güneş yavaş yavaş batıyordu. Hava sakindi, deniz sakindi kötü şey olamaz gibiydi ama bizi bir fırtına yakaladı. Takemichi'nin de bilgisiyle geçtik burayı. Burası çoğunlukla böyleymiş bu yüzden burada çok gemi batmış. Neyseki biz bir şey olmadan geçmiştik burayı ama bana garip geleni fırtınadan çıkar çıkmaz sakin bir okyanus görmekti. O hırçın dalgalardan sonra az çok dalgalı olmasını beklemiştim.
1 hafta sonra
Neredeyse bir hafta bitmişti ve R... Limanına yaklaşıyorduk. Yaklaştıkça benim de heyecanım artıyordu. Takemichi de benim kadar heyecanlıydı. Liman iyice görünmeye başlamıştı, biz de yavaş yavaş inmek için hazırlandık. Sonunda gelmiştik...
R... Limanı.𓆉︎𓆉︎𓆉︎
¹= Kumkale deniz feneri ya da sigeum feneri diye de geçen bir fenerin rivayeti. Doğrulu ne kadar bilmem sadece bu rivayet hoşuma gitti ve kullanmak istedim ama rivayetle arasındaki tek fark hazine rivayete göre Achilleus’un mezarını gösterdiği söylenir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defter | BajixChifuyu
FanfictionOkyanusun bilinmezliğine hayran olan bir genç ve o bilinmezlikde bulacağı küçük bir hazine. Okyanusun ne getireceğini kim bilir.