"isterseniz ameliyat ola bilirsiniz. Riskli bir süreç ama şansınız varsa bir kaç ay daha süre kazanmış olursunuz"
"Hayır istemiyorum. ameliyat olmayacağım"
Bunları söylerken bile mimikleri oynamıyordu. Kanser olduğunu ve altı ay ömrü kaldığını öğrenmişti. Normalde üzülmesi gerekirken hiç bir şey hiss etmiyordu belki de hala şoktaydı. Doktorun ve abisinin bakışlarını üzerinde hiss ediyordu. ikisi de aynı bakıyordu. Ona acıyordular.
Bu duygudan her zaman nefret etti. Annesi öldüğünde bile kimsenin ona acıyarak bakmasına izin vermemişti. Bütün göz yaşlarını içine atmıştı ama şu an yaşadığı durum yine aynı şeyleri hatırlatıyordu ona.
Daha fazla dayanamayıp dışarı çıktı. Hava kasvetliydi. Eylülün sonu olmasına rağmen kasımı andırıyordu. Sigara içmediği için kafasındaki düşüncelerden de kurtulamıyordu. Belki içseydi bir az da olsa rahatlardı ama kendi kokusunu sigarayla kirletmek istemiyordu. Havayı izlerken arkadan abisinin sesini duydu.
" Tae iyi misin?"
Abisi de onun için endişeleniyordu ne kadar üvey olsalar bile Taehyunga çok değer veriyordu. Ama fikrinden dönmeyeceğini de biliyordu bu yüzden üzerine gitmemeye karar verdi çünkü zaten onun bu güne kadar kendini sağ bırakması bile mucize sayılırdı.
Tae histerik bir gülüşle:
"bana acımana gerek yok Yoongi Ben gayet iyiyim. Hatta nihayet bu iğrenç dünyadan kurtulduğum için mutluyum."
Yoongi sustu. Ona ismiyle seslendiği an anlamıştı zaten konuşacak daha fazla şeyin olmadığını. Kabullenmekten başka çaresi yoktu.
"Hadi o zaman seni üniversiteye bırakayım. Bir saate dersin başlayacak"
"gerek yok ben Jiminle gideceğim hem bir az yürümek istiyorum"
Jimin... bu ismi duyunca yene boğazı düğümlendi. Onunla karşılaşmak istemiyordu. Kardeşinin en yakın arkadaşı olsa bile onu görmek istemiyordu. Kaçıyordu ondan hatta belki de kendisinden...
"Tamam o zaman sana bol şans bir şeye ihtiyacın olursa ara"
"görüşürüz hyung"
Yoongi nu yalnız bırakmak istemiyordu ama Jimine güveniyordu. Kardeşine iyi bakacağını biliyordu.
Taehyung kulaklığını takıp yürümeye başladı. Arkadaşı Jiminle beraber mimarlık üçüncü sınıf öğrencisiydi. Sanatı seviyordu. Sanat onu iyileştiriyordu. Kenardan bakan her hangi biri bile onun sanatkar olmak için doğduğunu anlaya bilirdi. Kendisi bile sanatın vücut bulmuş haliydi.
Taehyung Jiminle buluşacağı parkın önünde beklemeye başladı.
Orta okuldan beri arkadaştılar ve her zaman bu parkın önünde buluşuyordular.Çok geçmeden Jimin de varmıştı. Jimin arkadaşını görünce sinirle:
" Hey Tae okula yürümek için başka gün bulamadın mı? soğuktan parmaklarımı bile hiss etmiyorum"
Tae arkadaşına baktı. Soğuktan yanakları ve burnu kızarmıştı ama yine de çok güzel görünüyordu.
Jimin her kesin sahip olamayacağı bir güzelliğe sahipti. Her zaman dikkat çekiyordu ve bunu kendisi de biliyordu. Buna rağmen asla kendisinden ödün vermezdi bu yüzden Taehyung onu seviyordu ve saygı duyuyordu.
" Özür dilerim Jimin sadece bu gün kafam çok dolu bu yüzden bir az yürümek istedim"
Jimin arkadaşının bir sorunu olduğunu anlamıştı bu yüzden bütün sinirini unutup:
"Tamam Tae hadi yürüyelim hem soğukta götümüzün donması da çok eğlenceli olur bence de"
Taehyung gülümsedi. Işte şimdi Jimin bir az rahatlamıştı. Arkadaşına ne olduğunu sormayacaktı zaten sorsa bile cevaplamazdı. O yüzden söylemeye hazır hiss edene kadar beklemeye karar verdi.
Okula vardıklarında ilk dersin başlamasına on dakika vardı. Kantine uğrayıp daha sonra sınıfa gitmeye karar verseler de koridorda onları öğrenci temsilcisi durdurdu
"Kim Taehyung konuşmamız gerek başın büyük dertde"
Tae kendi kendine düşündü" Siktir hayatımın sonuna varmışım şimdi bir de bunlarla mi uğraşacağım. Hayat gerçekten çok adaletsiz"
Öğrenci Temsilcisi Christopher Bang Chan. Daha ikinci sınıf olmasına rağmen bütün üniversitede tanınıyordu. liderlik becerisi ve girişimciliği sayesinde kısa süre içerisinde öğrencileri düzene sokmuş ve okulun tanınmasını sağlamıştı. Dolayısıyla da üzerinde büyük baskı vardı.
Taehyung umursamazca:
"Yine noldu Chan bu sefer hangi saçma sebeple beni kafeteryadan alı koyuyorsun. Umarım gerçekten önemlidir yoksa sana kafa göz dalarım"
Bang Chan sinir ve bir az da kırılmış bir şekilde
" Taehyung ben her şeyi bizim için yapıyorum lütfen bir az daha kibar olsan. Seçmeli ders seçmeyen bir tek sen varsın ve süre de dün bitti. Heykel hocasından başka da kimsenin sınıfında yer yok. Ben konuştum ama ikna edemedim. Bu semester seçmeli ders alamazsan sınıfta kalırsın. O yüzden dersten sonra gidip hocayla konuşa bilir misin?"
Taehyung dudağını ısırdı. Son günlerde başı o kadar ağrıyordu ki derslere bile odaklanamıyordu. Ne kadar sorunlu bir öğrenci olsa da o bölümün en iyilerindendi bu yüzden ölse bile böyle bir şeyi egosuna yediremezdi
"Peki sen konuşunca kabul etmediyse ben konuşunca neden kabul etsin? Nede olsa sen öğrenci temsilcisisin ben ise sıradan sorunlu öğrencilerden"
"Aslında bilmiyorum. Normalde hayır diyordu ama ögrenci dosyanı verdiğimde bir anda fikrini değişti ve gelip kendisi konuşsun belki kabul ederim dedi"
Taehyungun siniri bozuldu. 'Belki kabul ederim' mi? Dalga mı geçiyordu bu hoca amacı neydi tam olarak. Öğrencileri küçük duruma düşürmek hoşuma mı gidiyordu. Kafasında sorularla Chana döndü.
" Peki nerde bu kendini dünyanın efendisi sanan hoca? dersten sonra gideyim de tanışayım bari belki burdan da bir az eğlence çıkar bana"
Chan kendini bozuntuya vermeden:
"Okulun tavan arasında kendi atölyesi var kapının üzerinde büyük harflere JK yazıyor. zaten orda bir tek onun odası var kolayca bulursun. Sana başarılar konuştuktan sonra kabul ederse bana da haber ver"
JK. bu bir yerden Taehyunga tanıdık geliyordu ama kafası o kadar doluydu ki nerede gördüğünü hatırlamıyordu. Ama aniden Jiminin sesiyle irkildi. Ders başlamak üzereydi. Artık düşünmek için de çok geçti zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Estatua
FanfictionBir az daha yaklaşıp parmağıyla Taehyungun yüzünü okşamaya başladı "Yaşayan bir sanat eseri olduğunun farkında bile değilsin ve ben bunu her kese göstermek istiyorum"