Hocayla konuştuktan sonra tüm gün her zamanki gibi sıradan geçmişti Taehyung için. Taehyungun okuduğu üniversite ülkedeki diğer üniversitelerden ister görüntüsüyle isterse de eğitim sistemiyle farklanıyordu. Şehirden uzakta gotik tarzda inşa edilmiş bir yapı olmasına karşın aynı zamanda ülkenin en eski kitaplarını da muhafaza eden çok büyük bir kütüphanesi vardı.
Sanata ve yeteneğe önem verilen bu üniversite de sadece belirli fakülteler vardı ve üniversiteyi kazanmak için bir kaç tane yetenek sınavına da girmek gerekiyordu.Yine de Taehyung okuduğu üniversiteyi çok seviyordu. Çünkü toksik insan topluluğundan uzakta tamamen sanatla bütünleşmiş insanlarla çevrilmişdi.
Ders saat dört gibi bitmişti. Normalde önce Jiminle yemek yerdi ama saat altıda işte olması gerektiği için Taehyung direk Hocasının atölyesine gitdi.
Heyecanlıydı. Kalbinde adını veremediği bir duygu vardı. Hem korkuyordu hem de merak ediyordu. Bir taraftan da zaten öleceğim kaybedecek hiç bir şeyim yok diye düşünerek kapıyı tıklatarak içeri girdi.
Hocası sanki onu bekliyormuş gibi büyük bir gülümsemeyle "hoş geldin Taehyung. Ben de tam gerekli eşyaları düzenliyordum hadi takip et beni" diyerek heykellerin arkasında olan başka bir kapıyı açtı.
Taehyung Hiç bir şey söylemeden hocasını takip etti. Burada başka bir kapı olduğunu dahi fark etmemişti. Odaya girdiklerinde beklemediği bir manzarayla karşılaştı. burasi atölyeden daha farklıydı. Daha çok çalışma odasına benziyordu ama Taehyungun dikkatini en çok çeken odadaki eski piano ve masadaki fotoğraf makinesi oldu
Jungkook çocuğun odayı hayranlıkla izlediğini görüp gülümsedi. Aynı ilk gördüğü zamandaki gibiydi hiç değişmemişti. Yağmurun altında haykırarak ağlarken bile güzelliği fark ediliyordu ve şu an o çocuğun tam karşısında olması damarlarındaki kanı oynatıyordu. Jungook aniden karşısındaki çocuğun sorusuyla irkildi
"hocam siz pianoda da çala biliyor musunuz?" çocuk meraklı gözlerle sormuştu.
"Tabii ki Taehyung. Ne de olsa bizim de sizin gibi yetenek sınavlarından geçmemiz gerekiyor"
Taehyung bunu hiç fark etmemişti. Ama şimdi düşününce hocalarının hepsinin bir çok alanda bilgili olduğunu hatırladı. Hatta kendisi bile keman çalıyordu.
"Peki benim için bir şeyler çala bilir misiniz"
"başka zaman çalacağım ama şimdi işe koyulmamız gerek" Jungkook gülümseyerek cevap verdi.
Taehyung aniden bir sey hatırlamış gibi sordu" hocam peki bu modellik ne için? Sergi için falan mı?"
Jungkook bu soru karşısında afalladı.Çünkü kendisi de nedenini bilmiyordu sadece ilk gördüğü andan itibaren onu sanatla ölümsüzleştirmek istemişti. Ama bunu ona söyleyemedi.Yanlış anlaşılmak istemiyordu, onu bulmuşken yeniden kaybetmek istemiyordu bu yüzden yalan söyledi:
"evet çok özel ve önemli bir sergi için ve ben de model olarak seni seçtim"
Taehyung duyduğu cevaptan memnun olmuşcasına"peki şu anda ne yapmam gerekiyor?"diye sordu.
"soyun"
Taehyungun duyduğu cevapla gözleri bereldi. Tamam model olacağını söylemişti ama hocasının karşısında çıplak şekilde saatlerce durmak isteyeceği en son şey bile değildi. Yine de anlaşmaya sadık kalıp üstündekileri çıkarmaya başladı. Elini kemerine koyduğunda duyduğu sesle durdu.
"Hepsini çıkarmana gerek yok bu gün sadece deneme yapacağız"
Taehyung bu cevapla rahatlasa da başını kaldırıp hocasına baktığında aniden bütün kanının donduğunu hiss etti. Karşısındaki adam ona avını izleyen Aslan gibi izliyordu.
Jungkook gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Karşısındaki yarı çıplak beden midesinin kasılmasına neden oluyordu. Daha önce onlarla modelle çalışmıştı ama ilk defa böyle hiss ediyordu. Ona dokunmak istiyordu. Altın teninin her zerresini ezberlemek istiyordu. Ama zarar vereceğinden korkuyordu bu yüzden sadece izlemekle yetiniyordu. Bir kaç adım Taehyunga yaklaşıp dedi:
"köşedeki sandalyeye otur. Bu gün sadece deneme amaçlı çizimini yapacağım"
Taehyung Hiç bir şey söylemeden sandalyeye geçip oturdu. Jungkookda eline bir kurşun kalem ve defter alarak karşısına geçip bir şeyler karalamaya başladı.
Geri kalan süre daha sessiz geçmişti. Taehung sessizce oturmuş Jungook da çizim yapmıştı. Arada başını kaldırdığı zaman hocasıyla göz göze geliyordu ve bir süre öyle kalıyordular. Hocası ona farklı bakıyordu. Taehyung bu bakışları anlamıyordu. Gözlerindeki ifadeyi görünce aglamak istiyordu nedensizce.
Taehung saate baktı daha ön dakika vardı sürenin bitmesine ama artık beli ağrıyordu. Birden hocasının ayağa kalkmasıyla irkildi. Hocası yine gelip tam karşısında dikildi. Orman gibi kokuyordu hocası. Sert ama rahatlatıcı. Bu koku Taehyungun hoşuna gitmişti.
Başını kaldırıp hocasına bakmak isterken boynunda bir dokunuş hiss etti. Hocası parmağıyla Taehyungun boynunu okşuyordu.
Taehyung nefes almayı unutmuştu. Önündeki adam ince hareketlerle parmağını boynuna sürtüyordu. Bazen adem elmasının üzerinde daireler çiziyordu bazense köprücük kemiğine dokunuyordu ama asla bir şey söylemiyordu. Taehung onun dokunduğu her yerin karıncalandığını hiss ediyordu. Birden hocasının sesini duydu:
" O kadar güzelsin ki... O kadar ince ve zarifsin ki Taehyung... Sanki dokunduğum zaman her an kırılacak mışsın gibi. Ama kendime hakim olamıyorum."
Taehyung duyduğu sözler karşısında kalbinin hızlandığını hiss ediyordu. Başını kaldırıp hocasına baktı.
Jungkook hipnoz olmuştu. O kadar odaklanmıştı ki kendisine soru işaretleri dolu gözlerle bakan çocuğu fark etmemişti. Taehyungun vücudu sıcaktı Jungookun uzun süredir hiss etmediği bir sıcaklıktı bu. Daha fazla dokunmak istiyordu. Daha fazla hiss etmek istiyordu ama onu korkutmak istemiyordu. Bu yüzden geri çekildi ama vücudunun sıcaklığını hala parmak uçlarında hiss ediyordu.
Dışarıdan buz dağı gibi görünen çocuğun ruhu alev alev yanıyordu.
Jungkook kendini toplayıp" bu günkü işimiz bitti şimdilik gide bilirsin. Yarın aynı saatte burada ol" diyip odadan hızlıca çıkmıştı.
Taehyung kafasında yüzlerce soru işaretiyle giden hocasının arkasından baka kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Estatua
FanfictionBir az daha yaklaşıp parmağıyla Taehyungun yüzünü okşamaya başladı "Yaşayan bir sanat eseri olduğunun farkında bile değilsin ve ben bunu her kese göstermek istiyorum"